Pelin Akil’i bir cümlede tarif etmem istense, bir solukta, “Kıpır kıpır, yerinde duramayan, sıcak, cana yakın ve çok iyi bir oyuncu” derim. Fotoğraf çekimimizin ilk dakikalarında zorlansa da, sonradan çalan müziğin de değişmesiyle rahatlayıp, birbirinden güzel pozlar verdi. Mutlu evliliği adeta yüzüne yansımış. Huzurlu, sakin ve dingin. İşte karşınızda Pelin Akil Altan...

İlk kez seni sinema filminde komedi oynarken göreceğiz sanırım.

Evet, dizi çektim ama sinemada ilk olacak. Çekimler çok eğlenceliydi. Zaten Emrah Kaman çok komik. Cem Yılmaz faktörü de var tabii ki.


Cem Yılmaz ile birlikte sahneniz var mı?

Yok ama okuma provalarında sürekli bizimle beraberdi, inanılmaz komik. Bütün karakterleri okuma provasında kendisi de oynayıp “Böyle olması gerekiyor” diye gösterdi. Sonra biz de aynısını yapmaya çalıştık ama o kadar komik oldu mu bilmiyorum. Ayrı bir yetenek. (Gülüyor)


Cem Yılmaz yapımcı olarak nasıldı?

Gördüğümüz Cem Yılmaz’ın aynısı. Enerjiyle ayağa kalkıp bir şeyler anlatması falan çok güzeldi. İlerde birlikte bir projede oynamayı çok isterim, onlar da uygun görürse tabii.


‘Deli Aşk’ın konusundan biraz bahseder misin?

Emrah Kaman yani Ekrem, Adana’daki bir Maraş dondurmacısını oynuyor. Benim oynadığım karakterin adı da Neşe. Film Ekrem’in bana evlenme teklif etmesiyle başlıyor. Ama Neşe’nin evlenmek gibi bir düşüncesi yok. Ekrem’in onu ikna etme çabası anlatılıyor. Senaryoyu okurken çok gülmüştüm, filmi ben de merak ediyorum. Bu arada Ekrem, dünyanın en büyük Maraş dondurmasını yapıp rekor da kırmak istiyor.



Özel yaşamında da filmdeki gibi çok komik ve eğlencelisin. Bu roller sana çok yakışıyor...

Evet, öyle diyorlar. Ama Show TV’de yayınlanan ‘Suskunlar’ dizisinde çok dişi ve kadın kadındım mesela. Dramı da özledim. Komedi yapmayı seviyorum, eğleniyorum. Daha samimi, sıcak ve bizden geliyor. Bir de bu dönem gülmeye çok ihtiyacımız var. Ben de gülmeyi çok seviyorum.


Film, evlenme teklifiyle başlıyor. Peki sen eşin Anıl Altan’dan nasıl bir evlenme teklifi aldın?

Ben çok şaşalı bir evlenme teklifi aldım. 30. yaş günümün çok güzel olması ile ilgili bir hayalim vardı. Anıl’a, da bunu hep hissettirdim. O da Heybeliada’da hiç kullanılmayan bir sahili Hakan Öztürk ile sanatsal bir hale getirmiş. Tenteler yapmışlar, perdelerle süslemişler. Masalar kurup, keselere kumlar doldurup, mumlar koyup yol yapmışlar. Ben bunları görünce hiç evlilik teklifi gibi düşünmedim, doğum günüm için hazırladığını zannettim. Etrafa bakıyorum kimse yok, ben doğum günümde arkadaşlarımı hep yanımda istiyordum.


Sonra?

Anıl, müziği açtı, birlikte dans etmeye başladık. “Şimdi arkanı dön, hediyen gelecek” dedi. Sonra “Tamam hazır, şimdi bana doğru dönebilirsin” dediğinde, Anıl’ı dizlerinin üzerine çökmüş halde, elinde yüzükle bana bakarken gördüm. Çok şaşırmıştım.


O günün üzerinden 6 ay geçti ve şu an evlisin. Nasıl gidiyor evlilik?

Çok güzel, kendinizi çok daha fazla sorumluluk sahibi hissediyorsunuz. Bir iki sene sonra da bebek düşünüyoruz.


‘Çocuk kariyeri etkiler mi?’ Bu soru son zamanlarda çok tartışılıyor. Sen ne düşünüyorsun?

Kariyeri bir müddet etkiler, 2 sene ara verirsin, sonra devam edersin. Ben çocuğa vakit ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Tuba Büyüküstün anne olduktan sonra daha da güzelleşti bence.


Peki iki oyuncunun evliliği yürütmesinin zor olduğu söylenir, egolar çarpışır denir. Sizde durum ne?

Biz birbirimizi anlıyoruz. Şu ana kadar bir sıkıntımız olmadı, maşallah. Aynı sektörde olup aynı işi yapmak bence daha iyi. Birbirimizi anlıyoruz. n 30’lu yaşlara geçince, kendinde nasıl bir değişim hissettin? Lolita dönemi geçti galiba. (Kahkahalar) Ama enerji anlamında çok yaşımı hissetmiyorum. Benden daha küçükler, çok daha kadınsılar ve çok daha büyük gösteriyorlar. Ben o çocuk ruhumu kaybetmediğim için kendimi iyi hissediyorum. Onlar da keşke kendi özlerine dönseler.





‘Kendimi Broadway’de hayal ediyorum’


Peki ev işleriyle aran nasıl? Mesela güzel yemek yapar mısın?

O konuda çok iyiyimdir. Çok güzel pilav ve zeytinyağlı yaparım. Ama sarma yapmayı hiç denemedim.


Oyunculuğa nasıl başladın?

Oyunculuktan önce uçuş hostesliği yaptım. Üniversite sınavlarında ilk sene kazanamadım. İş arıyordum. Anneannem elinde gazeteyle, “Bak sefer sayıları artmış, hostes arıyorlarmış” dedi, başvurdum ve öyle bir yola girdim. 6 ay çalışıp bıraktım.


‘Yapımcılar sesimi beğeniyor’


Neden bıraktın?

Çok güzel bir meslek ama zor. Vücudum çok şişiyordu. Bir de istediğim o değildi. Şarkı söylemek ve müzikal okumak istiyordum. O zamanlar aklımda oyunculuk da yoktu. Sonra İstanbul Üniversitesi Müzikal Bölümü’nü kazandım. Oyunculuk hocamız Şebnem Sönmez, “Bence sahneyi bu kadar seviyorsan, tiyatroyu da denemelisin” dedi ki seviyordum. Tekrar sınavlara girdim ve Yeditepe Üniversitesi ‘Tiyatro’ bölümünü yüzde 100 burslu kazandım.


Sesin de çok güzel gerçekten.

Teşekkür ederim. Yapımcılar da sesimin güzel olduğunu söylüyor ve dizilerde hep bir şarkı okutuyorlar. (Gülüyor)

‘Caz ve blues seviyorum’

İlerde bir albüm çıkarmayı düşünüyor musun?

İsterim ama pop müziği sevmiyorum. Bergüzar Korel’in yaptığı gibi bir şey yapmak isterim. O da kendi arşivine koymak için yaptı sanki. Ben de kendim için yaparım, ticari bir kaygıyla değil. Caz ve blues seviyorum. Şarkı söylemeye bayılıyorum. Hem oyunculuk yapıp hem şarkı söylemek yani bir müzikal çok iyi olur aslında. Kendimi Broadway’de görmek isterdim. Ama maalesef Türkiye’de çok müzikal yapılmıyor. Geçen sene Caner Cindoruk ve Nükhet Duru ile ‘İstanbulname’de oynadık. Bir de ‘Abim Geldi’ oyununda ‘Je t’aime’ şarkısını söylemiştim.


Biraz da çocukluğunu konuşalım. Annen ve baban sen kaç yaşındayken ayrılmıştı?

7 yaşımdaydım. Anne babayla büyümek başka, ayrılıp da onun özlemini çekerek büyümek başka bir şey. Anneme gidince babam için, babama gidince annem için ağlıyordum. Her çocuk ailesi yanında olsun ister, üzü- lüyordum. Anneannemle kalmaya başlamıştık. 23 yaşına kadar annemle beraber uyudum. Aslında güzel bir şey değil çünkü sonra onun özlemini de çekiyorsun, alışıyorsun.


Tek çocuk musun?

Evet ve çok zordu. O yüzden bir çocuğum olursa, kardeşi de olsun istiyorum. Ben bir ablam veya ağabeyim olsun isterdim.


Evin geçimine katkıda bulunmak için erken yaşta mı çalışmaya başladın?

Evet ama bu zorunluluktan değildi, annem de çalışıyordu zaten. Koç burcuyum, yerinde duramam ve kendi ayaklarımın üzerinde durmayı seviyorum. Çalışmak bana çok şey kattı. Çok küçük yaştan beri ailemden para aldığımı hatırlamıyorum.

‘Estetik yaptırsam mı diyorum, eşim ‘Sakın’ diyor’

Oyuncuların estetik yaptırmasını nasıl değerlendiriyorsun?

Gerektiği zaman yapılmalı. ‘Ben de yaptırsam mı?’ diye düşünüyorum ama eşim ‘Sakın’ diyerek beni tutuyor. ‘Hakkımı helal etmem’ diyerek karşı çıkıyor. (Gülüyor) Bence insan kendini nasıl iyi hissediyorsa onu yapmalı ama tabii ki oyunculuğunu etkilemeyecek şekilde. Hollywood’da da görüyoruz, yanlış bir operasyonla, çok farklı bir insan olabiliyorlar ve mimik yapamıyorlar. Bizim en büyük velinimetimiz, mimiklerimiz ve duygularımızı yüzümüze yansıtabilmemiz. Herhangi bir estetik operasyon yapılacaksa onu kaybettirmeden yapılmalı.


Eşinle birlikte en çok ne yapmaktan keyif alıyorsunuz?

Benim en yakın arkadaşım o. Her şeyi yapmaktan keyif alıyoruz. Caddebostan sahilde bisiklete biniyoruz, spor yapıyoruz. Sinemaya, tiyatroya gidiyoruz.

Eşinle çektiğiniz ve sosyal medya da paylaştığınız videolar çok beğeniliyor. Önceden kurgulayıp mı çekiyorsunuz?

Onlar bizim gerçek halimiz, hiçbir kurgu yok. ‘Hadi bunu çekelim’ diyoruz ve çekiyoruz.

Fotoğraf çektirmeyi sevmiyor musun?

Çekimin ilk dakikalarında biraz zorlandın sanki... Fotoğraf çektirmenin ve poz vermenin oyunculukla hiç alakası yok. Çok zor bir şey. Fotoğrafçı ‘Bana bakma’ dese, daha doğal olurum. Modellere o anlamda çok saygı duyuyorum.




Röportaj Ömür Sabuncuoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.