Bir zamanlar Hollywood’un en çok para yapan işleri gangster filmleriydi. Süper kahramanlar ve fantastik filmlerle beraber unutulup gittiler. Bu türün en iyileri çoktan çekilmiş varsayılıyor; Bir Zamanlar Amerika, Baba, Sıkı Dostlar, Amerikan Gangsterleri... Ben Affleck de bu fikirdeymiş ama Dennis Lehan’ın Live by Night romanını okurken bunun film olarak çekilmemesinin büyük bir eksiklik, kendisi için de bir fırsat olduğunu düşünmüş. Bilemiyorum, Batman’den sonra adını kurtarma çabası da olabilir. Affleck, senaryoyu kendi yazdı, oyuncularıyla tek tek görüştü ve setten yapıma kadar en iyi isimleri Live By Night filmi için bir araya getirdi. Jennifer Davisson Killoran ve Leonardo DiCaprio ile birlikte yapımcılığı da üstlendi. Yurtdışından gelen eleştirmen yorumları iyi. Türkiye’de bu hafta vizyona giren film nasıl ortaya çıktı, film setinde neler oldu sorduk... Ben Affleck, Zoe Saldana ve Sienna Miller anlatıyor...


‘Düşünsenize 20’li yıllarda meşhur bir gangsterdim!’

Live by Night’ı Dennis Lehane’in kitabından yola çıkarak çektiniz. Niçin bu romanı beyazperdeye aktarmak istediniz.

Kitabı okuduğumda adeta âşık oldum ve aklıma bu kitabı filme çekme fikri geldi. Warner Bros.’un eski gansger filmleri gibi olacaktı. İçinde izlemeyi özlediğim şeyler var; artık yapılmayan türden zengin, sert, seksi bir film oldu... Eskiden böyle filmlere “Hollywood film canavarı” denirdi. Ben de bu filmle o dönem sinemasına bir aşk mektubu yazmak, onurlandırmak istedim...


Böyle epik temalı bir romanı filme çekmenin ne gibi zorlukları oldu?

En büyük zorluğumuz kitabın özünü korumaktı. Çok sevdiğim bir sahneyi atlamak zorunda kaldım, çünkü sığamadık...

Senaryo dışında yönetmenliği ve prodüktörlüğü de üstlendiniz ve Joe Coughlin’i canlandırdınız. Joe ile I. Dünya Savaşı dönüşünde tanışıyoruz. Anlatır mısınız?

Bence o zamanlar herkeste olduğu gibi onda da vatanseverlik duyguları yoğun. Savaş milyonlarca insanı hayal kırıklığına uğratmıştı, ayrıca aslında neye karşı savaştığını bilmiyorlardı, kimse onlara söyleyememişti. Joe hayal kırıklığı içindeydi. Bir de hayatı başkalarından emir almak üzerine şekillenmişti. Hayatı biliyordu. Ölümden korkmuyordu ve oyunun kurallarını kendi koymaya karar vermişti. Sonunda bir kanun kaçağına dönüştü.


Joe’nun iki kadınla ilişkisi var. Biraz da bunlardan bahsedin...

Sienna’nın oynadığı karakter, genç, pervasız, sırılsıklam âşık. Aşkı için çılgınca şeyler yapabilir. Mantık aramayı aklınızdan bile geçirmeyin; onda Bonnie ve Clyde ruhu var. Zoe ise olgun ve yetişkin bir âşık. Birlikte sahip oldukları şeyi önemsiyor, mutlulukları için uzlaşmaya çalışıyor. Zoe’nin sevgisi bana kalırsa gerçek hayattaki sevginin karşılığı. Filmde bu kalemi yakalamak önemliydi.


Yönetmenlik ve oyunculuğu aynı anda yapmaya alıştığınız konuşuluyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Alıştım, zira işimin bir parçası. Genellikle aylar öncesinden karakterim için araştırmalara başlıyorum. Sete vardığımda da o karaktere bürünüyorum.


Bir gangsteri canlandırdınız. Takım elbise giyip eski otomobiller kullandınız. Ortam nasıldı?

Bu filmin en büyük eğlencesi o dünyaya girmekti. Görünüşte hiç fena değil. Düşünsenize 20’li yıllarda meşhur bir gangsterdim. 20’li yılları doğru yansıtabilmek için her detay düşünüldü.


Robert Richardson’ı çalışmaya ikna ettiniz. Neden bu kadar ısrarcıydınız?

Bob tam anlamıyla bir deha, bir usta... Büyük hayranıyım ve onunla aynı filmde olmak benim için bir rüyaydı. O gelince film olağanüstü bir hal aldı. Ondan epey şey öğrendim.


Seyirci tarafından nasıl bir dönüş bekliyorsunuz?

Umarım beğenililir. Kendi hayatlarından çıkarabilecekleri temalar bulmalarını çok isterim. Farkındalıklarının artması da önemli ama unutmayın, bu fantastik bir film.


Fantastik demişken, Batman’den sonra Gangster Joe. İkisini karşılaştırınca ortaya ne çıkıyor?

(Gülüyor.) Tamam, anladım neyi kastettiğini. İkisi de ahlaki açıdan karışık bir dünyada. Ama bu Batman’den daha gerçekçi bir film. Yine de Joe ve Batman muhtemelen derin bir griliğin içinde.




‘Bir gangstere koşulsuz sevgiyi öğreten bir kadınım’

Ben Affleck size filmi anlattığında bu filmde neden yer almak istediniz?

Ben harika bir yapımcı. Onunla film yapmak istemediğim, üstelik hamile olduğum bir zamanda buluşmayı kabul ettim. Bana “Graciela senin için harika bir karakter ve açıkçası bu rol için çalışmak istediğim başka kimse yok” dedi. Başka ne yapabilirdim? (Gülüyor.) Elbette senaryoyu okuyunca içinde gerçek bir bütünlük olduğunu gördüm. Ve aslında bu çağda yaşanan mücadelelere de film ışık tutuyor. Dürüstlük kavramı üzerinde duruyor... Ben, bunu çok önemsediğini anlattı.


Role nasıl hazırlandınız?

Tek başıma değildim. O esnada da Ben ile karakterim üzerine çok konuştuk. Onun kim olduğunu, onun için önemli olan şeyleri. Anlamlı ve güçlü bir karakter olmasının altında neler yatabileceğini düşündük.


Kostümleriniz de bir harika. Kostümün karakterinize bürünmenizdeki yeri tam olarak nasıl oldu?

Kostüm tasarımcısından tutun makyaj departmanındaki yetenekli insanların ortaya çıkardıkları sayesinde hayal gücüm genişledi. 1920- 1930’ları bilirim ama onlar sanki o dönemden gelmiş gibi, her şeyi biliyorlar.


Ben Affleck sizin karakterinizin dürüst ve yetişkin bir sevgiyi temsil ettiğini söylüyor. Siz ne dersiniz?

Bir gangstere koşulsuz sevgiyi öğreten kadınım. Yaşamak için neden arayan bir adama bir sebep verdiğim de söylenebilir.


Ben Affleck’le çalışmak nasıldı?

Beni çok güvende hissettirdiği için sorun olmadı. Başta zor olacak sandım; hem yönlendir hem de gel filmin yıldızı ol... Zihni bölünmüş olmalı ama zarafeti ve zekâsıyla halletti. Üstelik canlandırması zor bir karakteri ele almasına rağmen... İyi iş çıkardı; Joe berbat biri. (Gülüyor.) Hatalarına şahit oluyorsunuz, kurtuluş yolu arıyor. Kendimden birkaç parça bile buldum...


Graciela’nın erkek kardeşi Esteban’ı söz yazarı ve şarkıcı Miguel J. Pimentel canlandırıyor...

Müziğini seven biri olarak onunla aynı filmde oynamaktan çok memnun oldum. Anlaşmak kolay oldu. Graciela ve Esteban karakterleri göçmen oldukları için değişik kültürlerde büyümüşler. Esteban ailenin sanatçısı, yetenekli bir fotoğrafçı ve dansçı. Aile sorumluluklarının çoğunu taşıyor...





‘Emma gibi hasarlı bir karakteri canlandırmayı çok istedim’

Live by Night’ın bir parçası olmanızı sağlayan şey neydi?

Senaryo çok şiirseldi. Okuyunca, Emma gibi hasarlı bir karakteri canlandırmayı çok istedim. Asıl itirafım geliyor: Ben Affleck... Onunla çalışmayı da dört gözle bekliyordum. Gone Baby Gone, The Town ve Argo’yu sevdim. Çok iyi bir yönetmen; eğlenceli, karizmatik ve aynı zamanda ruhu olan filmler yapıyor. Muhteşem. Daha önce hiç bu kadar mutlu bir sete girmedim ayrıca.


Emma karakterine nasıl büründünüz?

Sezgisel yaklaştım. Gerçek hayatta da Emma gibi insanlara ilgi duyuyorum. Onun hakkında birçok şeyi merak ettim ve kim olduğunu anlamak için uzun süre araştırdım. Boston’da yaşayan İrlandalı göçmenlerle görüştüm, lehçelerini kazanmaya çalıştım. Lehçe koçu Gerry Grennell ile çalıştım. Ne kadar iyi araştırma yaparsanız o kadar gerçek bir dünya inşa edersiniz. Çok iyi işti. Üstelik bana özgürlük sağladı.


Robert Glenister, Boston’ın en tehlikeli İrlandalı mafya patronlarından birini canlandırıyor. Onu anlatır mısın biraz?

Robert aslında gerçek hayatta o kadar heybetli ve korkutucu değil. Kahkahalarını duysanız, kötü biri olduğuna ihtimal bile veremezsiniz. Ama filmde korkunç bir adama dönüştü. Bu rol için doğru adammış.


Karakterinizin Joe ile ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yasak aşk... Emma bilinçaltında risk ve tehlikeden hoşlandığı için çok âşık Joe’ya. Ondaki bu pervazsızlık olmazsa Joe’yu da kendine çekemez. Çılgın bir aşkın gücü... Her ne kadar yanlış kişiye âşık olmanın zorlayıcı, hatta takıntılı olduğunu anlasam da burada mantık konuşmuyor.


Roaring Twenties dönemiyle ilgili miydiniz?

Elbette... Her şeyin değiştiği bir dönemdi. I. Dünya Savaşı’ndan sonra başka bir devrin başlangıcıydı. Herkes sevdiği birini kaybetmişti. Hüzün hâkimdi. Kadınlar saçlarını kısacık kestirdi, erkeksileşti... Dans edip içmeye başladılar. Romantiklik bir dönemdi aslında, caz çılgınlığı, mimarisi ve kaosuyla...


O güzel kıyafetleri giymek ve kostüm tasarımcı Jacqueline West ile çalışmak nasıldı?

İnanılmazdı! Jackie, kelimenin tam anlamıyla sanatçı. Bu filmde mümkün olduğunca eski kıyafetler giymek istedik ve o, bütün parçaları buldu. Ayakkabılar bana küçüktü ama orijinaldi. Ateş etme sahnesinde o minik ayakkabılarla koştum. Çok komikti.


Yapım-set tasarımında Jess Gonchor vardı. Onun da mucizeler yarattığı söyleniyor.

Anlatılır gibi değil. Etrafına baktığımda film setinde değil tam da o andaydım! Joe ve ekibinin poker oyununu soydukları sahnede, ben içecek servis ediyordum. Bir çekmeceyi açtım içinde eski kalemler, kartlar ve 20’li yıllardan bir sürü şey vardı. Çekmeceyi sonuçta, bizden başkası görmeyecekti! Onun gibi başka biri daha var mı, bilmiyorum.


Röportaj: Ece Ulusum

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.