Türk Epilepsi ile Savaş Derneği ve Sanofi’nin desteğiyle, epilepsi hastalığına ilişkin farkındalık yaratmak amacıyla bu yıl ikincisi düzenlenecek olan ‘Epilepsiye Objektif Ol’ adlı fotoğraf yarışmasının jüri koltuğunda oturan ünlü fotoğrafçı Mehmet Turgut ile Beşiktaş’taki ofisinde buluştuk. Turgut, yarışmadan cebine tek kuruş girmediğini belirtirken projeyle epilepsi hastalarının sosyal hayata katılımlarını artıracaklarını söylüyor. Öte yandan, Turgut’un yeni açılan ‘Koza’ adlı sergisi 15 Mayıs’a kadar Nişantaşı’ndaki Galeri İlayda’da görülebilir.

‘Epilepsiye Objektif Ol’ adlı fotoğraf yarışmasında jüri koltuğunda oturuyorsunuz...

Evet, yarışmanın düzenlenmesinin benim de jüride yer almamın amacı epilepsi hastalığının korkulmaması gereken bir problem olduğunu gözler önüne serebilmek. Bu hastalığın dünyada 50 milyon, ülkemizde 700 bin kişiyi etkilediğini düşünürsek farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.

‘Ruhumdaki kadını bulmak için yolculuğa çıktım’


Fotoğrafların dereceye girebilmesi için içerisinde ne gibi kriterler barındırması gerekiyor?

Ajitasyon öğeleri barındırmaması gerekiyor. Hayata pozitif bakan fotoğrafları ödüllendiriyoruz. Bu tarz yarışmalara gelen fotoğrafların yüzde 80’i genelde özensiz, sadece çekilmek için çekilmiş olur ama bu yarışmada çok fazla nitelikli ve ikna edici fotoğraf geldi.


Yarışmayla epilepsi hastalığına ilişkin farkındalık yarattığınızı düşünüyor musunuz?

Sergiler, konferanslar, sosyal medyadaki geri dönüşler bayağı iyi. Hedeflediğimiz noktanın ötesine ulaştık. Sadece epilepsi değil, AIDS ve otizm gibi çeşitli rahatsızlıkları olanlar için de farkındalık yaratıldı. Bu tarz projeler insanları ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ zihniyetinden kurtarmak açısından yararlı.


Bu proje dışında ‘Koza’ adlı bir sergi de açtınız. Bu sergiden biraz bahseder misiniz?

Son dönemde yaptığım en iddialı ve kendime en güvendiğim sergilerden. Bir kadının bütün uzuvlarını çekmek istiyordum. Dirseğini, sırtını, kafasını, kollarını, göğüslerini... Parça parça çekmeye başladım. Niye çektiğimi bilmeden basıyordum deklanşöre. Sonra “Kafamdaki kadını yaratacağım” dedim. İşte o an ruhumdaki kadını bulmak için yeni bir yolculuğa çıktım.




‘Selfie’yi saçma bulmak saçma’


Günümüzde fotoğrafçılığın akıllı telefonlar nedeniyle ayağa üştüğü görüşü hâkim. Katılıyor musunuz bu görüşe?

Fotoğrafçılık şu an dünyada en popüler sanat akımı. En popüler akım nasıl ayağa düşer? Zamanında resim popülerken resim ayağa mı düştü? Bu tarz düşüncelerin safsatadan, şehir efsanesinden ibaret olduğunu düşünüyorum. Dünyada fotoğraf, teknolojiyle beraber çok iyi bir noktaya gidiyor. Dünyada insanları üzerinde 3-5 dakika düşündüren, “Vay be” dedirtecek fotoğrafların egemen olduğunu görüyoruz. Artık ressam gibi manipülasyonlar yapabiliyorsun.


Eğitim almadan da iyi bir fotoğrafçı olunabilir mi?

İyi fotoğraf çekmenin altın kuralı ışık ve kadraj konusunda pratik yapmaktır. Pratik yapmazsanız olduğunuz yerde kalırsınız. Fotoğrafçı olmak için illa akademik eğitim almak zorunlu değildir. Ben akademisyen değilim. Liseyi zor bitirdim ama geçenlerde Bilgi Üniversitesi’nde ders verdim.


Selfie akımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir sürü ressam ve heykeltıraş sayabilirim kendisini resmetmiş. Pek çok yazarın şiirlerinde ve romanlarında başlarından geçen olayları anlattığını görebiliriz. Aslında bütün bunlar selfie. Otoportre çizen, otoportre fotoğraf çeken fotoğraf sanatçısına, ressama laf etmeyip selfie çeken vatandaşa niye itiraz ediyoruz? İnsanları rahat bırakalım. Herkes kendisini sever, kendisini iyi görmek ister. Selfie çekmeyi saçma bulmak bence saçmadır. Ben de kendimi çekiyorum, kime ne?


Mehmet Turgut’u farklı kılan nedir?

Mehmet’tir. Hiçbir zaman ortalıkta Mehmet Turgut olarak dolaşmadım. Birisi adımı sorduğumda “Mehmet” derim. “Mehmet Turgut” demem. Mehmet’i ne kadar sade tutar, çalışabilir, edepli ve mütevazı kılarsam; Mehmet Turgut o kadar büyüyecek ve marka olacaktır.

‘Hiçbir zaman sanatçı tribine girmedim’


Böyle söylüyorsunuz ama sizin için ‘egoist’ ve ‘snop’ tabirini kullanan insan sayısı da bir hayli fazla. Neden böyle düşünüyorlar sizce?

Snopu anlıyorum da egoisti nereden çıkarıyorlar? Egoist, kendinden başka birini düşünmeyen insanlara denir. Beni sadece ekrandan ve sosyal medyadan gören bir kişi, benim kendimden başka birini düşünmediğim sonucuna nasıl varabilir? Birisini tanımadan ona egoist diyemezsin. Ben egoist bir adam değilim. Eğlenmesini, gülmesini seven bir adamım. Hiçbir zaman sanatçı tribine girip, ses tonumu garipleştirip Türkiye’nin en iyi fotoğrafçısıyım diye ortalıkta dolaşmadım. Egolu bir adam olsaydım fotoğrafını çektiğim kişiler bana kapris yapardı. Beni bugüne kadar kimse zorlamadı. Ne ekerseniz onu biçersiniz.


Sizin için ‘sosyete fotoğrafçısı’ diyenler de var... Bu yorumlara ilişkin ne söylemek istersiniz?

Asla sosyete fotoğrafçısı olmadım. Sosyeteden arkadaşlarım olabilir ama bu beni sosyete fotoğrafçısı yapmaz. Sadece deklanşöre basan bir fotoğrafçı değilim ben.



‘Ara Güler’in tahtı yok ki gözüm olsun’


Türkiye’de fotoğrafçı denince Ara Güler’den sonra isminizin zikredilmesi size ne hissettiriyor?

Ara Güler’den sonra benim ismimin zikredilmesi benim için büyük yük. Şimdi istemeden hem Ara Güler hem de Aydın Boysan’ın veliahdıyım. Benim adıma sevindirici ama çok ders çalışmam lazım.


Ara Güler’in tahtında gözünüz var mı peki?

Ara Güler’in bir tahtı yok ki ben ona oturayım. Ara Güler kral değil bir fotoğrafçı. Fotoğrafçıların tahtı olmaz. İyi fotoğrafçı, kötü fotoğrafçı vardır işte. Ben de inşallah onun gibi tarihe geçerim.


Şayet yaşasaydı en çok kimin fotoğrafını çekmek isterdiniz?

Mussolini ve Hitler’i çekmeyi çok isterdim. Bütün mesele tarihe geçmek değil mi? Öldükten sonra geriye sadece fotoğraflarım kalacak.


‘Aşktan ve ilişkiden kaçıyorum’


İşle aşk arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?

İşle aşk arasında bir denge olamaz. Şu an hayatımda biri yok ama benim için aşktan önce iş gelir. Hiçbir kız arkadaşım bana “Şu fotoğrafı niye çektin?” veya “Bugün çekime gitme” diyemez. “Çekime gitme” diyen kız kendisini kapıda bulur. Bana fotoğrafçı olduğum için âşık olmadın mı? Fotoğraf makinem benim bir parçam.


Romantik olduğunuz biliniyor. Aşkı kendi pencerenizden nasıl anlatırsınız?

Sürekli birileriyle ilişki yaşayıp yalnız duramayan tiplerden değilim. Mümkün oldukça aşktan ve ilişkiden kaçıyorum. Kaçınılmaz son geldiğinde bir yerde kafanı duvara tosluyorsun. Kafayı duvara ne kadar geç toslarsan o kadar iyidir. Hiç toslamasak daha iyi.


‘Daha köşeyi dönemedim’


Fotoğrafçılığın yanı sıra televizyon ve dergi alanında yaptığınız işler var. Maddi anlamda köşeyi döndünüz mü?

Daha köşeyi dönemedim. Bir fotoğrafçının köşeyi dönmesi zor. Yanımda 11 kişi çalışıyor. Köşeyi dönmek için sanat icra etmemem, ekstrem işler yapmamam ve sadece bardak, çanak gibi reklam fotoğrafları çekmem lazım.


‘Mert Alaş pop star ben rock star’


Dünyaca ünlü fotoğrafçı Mert Alaş’ı nasıl buluyorsunuz? Onun yerinde olup Hollywood starlarıyla içli dışlı olmak ister miydiniz?

Fotoğraflarında oryantalist renklerin varlığı ve agresif olması onu popüler yaptı. Onun yerinde olmak istemezdim çünkü o pop star, ben daha çok rock star gibiyim. Pozisyon, tarz ve kafa olarak dünyalarımız birbirinden.


Röportaj: Arif Hür

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.