Derya Alabora’yı yıllar önce Ankara’da ilk gördüğümde karizmasıyla resmen çarpmıştı beni. Bu ikinci görüşümdü, yine çarpıldım. İf’te 21 Şubat’ta gösterilecek “Naciye” için Nişantaşı St. Regis’te buluştuk. Naciye, cinli perili komik Türk korku filmlerinin aksine gerilim dolu gerçek bir korku filmi... Uyuyakalırım diye beklerken sonuna kadar fal taşı gibi gözlerle izledim.


Empati kurabildiniz mi Naciye’yle?

Oyuncu olarak o anlık kuruyorsun tabii çünkü aksi takdirde oynaman mümkün değil. O ruh haline girmezsen ne olursa olsun oynayamazsın. Sonrasında o duyguları devam ettirmek hastalıklı bir şey sadece. Ben her şeyden önce oynadığım role hak vermeliyim. O sırada birini pişirip yiyeceksen de onun doğru mantığını bulman lazım.


Son dönemde Türk sinemasını nasıl buluyorsunuz?

Yıllardır aynı şey var; bir, çok iyi yapılan 1-2 film oluyor bir de çok kötü filmler. Zaten 1-2 isim dışında “Türk sineması” diye bir şeyden söz etmek mümkün değil.


Kimler onlar?

İsim vermeyeyim, zaten yurtdışında ödüller alan isimler bunlar, ticari kaygı gütmeyen. Ticari kaygınız olduğunda halkın istediği şeyi vermek zorunda kalıyorsunuz; dilinizi, seviyenizi biraz daha aşağı indirmeniz lazım. O yüzden Türkiye’de şu an sanat yapmak biraz zor, iyi şeyin pek alıcısı kalmadı çünkü.


Geçenlerde bir oyun sonrasında Şebnem Sönmez “Türkiye’deki politik atmosferden en çok sanatçılar etkileniyor” dedi, katılır mısınız?

Katılırım ama bu sanatçı kavramı da bana çok parantez içinde geliyor. Baktığınızda Türkiye’de herkes sanatçı, böyle bir saçmalık var. Ben zaten kendime oyuncu demeyi tercih ediyorum, sanat dediğiniz şey yaratımla ilgilidir. Biz oyuncuyuz, yaratılmış bir şeye katkı yapıyoruz. Nerede yaşarsanız yaşayın politikadan kendinizi soyutlayamazsınız. Ama Türkiye’de her şeyden çok daha fazla etkilenen öyle bir sınıf var ki, bize gelene kadar gerçekten mücadele eden halkı göz ardı edemeyiz.


‘50 YAŞINI DEVİRİNCE BAŞKA TÜRLÜ BAKIYORSUN’

Sizin için birçok yerde “Kadın gibi kadın” diye sayfa sayfa yorumlar dizili. Hakikaten çok güzelsiniz, yaşlanmak sizi korkutuyor mu?

E tabii. Herkes zamandan korkuyor ama ben barışık bir insanım aynı zamanda. Çünkü hayat zaten acıklı değil mi? 50 yaşını devirince başka türlü bakıyorsun hayata, çünkü yavaş yavaş sona doğru yaklaşıyorsun. Düşünsene iyice buruşuyorsun falan, kim hoşnut olur ki? Ama bunu kabul etmek gerekiyor. Bununla savaşan insanlar var, ben onlardan değilim. Enerjim çok yüksek, 20 yaş grubuyla her türlü faaliyete girebilirim, yani enerjimle yaşım çelişiyor, benim sorunum da bu.

Günlük hayatınız nasıldır? Nasıl yaşar Derya Alabora?

Gün ışığıyla birlikte saatim çalar, müthiş düzensiz bir insanım. Düzenli ev kadını figürünü hiç sevmedim hayatım boyunca. Arkadaşlarımla olmaktan hoşlanırım, gece çıkmayı severim. Evde durmak bana iyi gelmiyor.


Geriye bakınca “Hayatım yaşamaya değdi” diyebiliyor musunuz?

Bir tek para için diyemiyorum. Hayatım boyunca parayı sevmedim ama bunun büyük bir yanlış olduğunu anlamış bulunuyorum. Çok paralar kazanıldı ve öyle harcadık ki, o biraz hataymış. Biraz dengelemek lazımmış.

‘Oyunculukta bizi yoran duygu’

Bizdeki bu komediye yakın korku filmlerinin üzerine Naciye gerçek bir korku filmi olmuş. Çekimler nasıldı?

Benim için de bir ilk, çünkü Türkiye’de bir korku filmi geleneğimiz yok, olanlar da çok kötü. Enteresan buldum çünkü o bildiğimiz “cinler çıkıyor” durumu yok burada. Naciye hanım belki bir çeşit yalnızlıktan, travmalardan sonra böyle bir yol seçmiş kendine.


Sınırlarınızı zorlayan sahneler oldu mu?

O ruh haline girdiğinizde inanılmaz yoruyor. Aslında oyunculukta bizi bu kadar yüksek sahnelerde en çok yoran, o duygudur.




Röportaj: Gizem Sevinç Selvi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.