Simin Bıçakcıoğlu gencecik bir kadın. Kadınların pek de fazla varlık göstermediği bir alanda motor sporları alanında ciddi başarıları var. Son dört yılda dört kere Türkiye Ralli Şampiyonası’nda kadın pilotlar birinciliği var. Bu sene de Avon’un ‘Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’nin gönül elçiliğini üstlendi. Simin kendinden bahsederken genellikle birinci çoğul ve ikinci çoğul şahıs kullanıyor. Bu kısımlara editoryal müdahale yapmadım… Buyurun bir kadın ralli pilotu, kadınlık, otomobiller vs. üzerine bir sohbet!


Siz ne vesile ile dört tekeri çamurda, suda sürmeye kalkıştınız?

Ben genel olarak sporla ilgili bir insanım. Motor sporları ise içimdeki adrenalini dışa vuran bir dal oldu. Çocukluğumdan bu yana otomobillere çok meraklıyım, ailemin yönlendirmesi ile eğitim aldım, yarışlara katılmaya başladım. Pist yarışları, motokros ve tırmanma gibi farklı disiplinleri denedim en sonunda da rallide sebat ettim. Türkiye Ralli Şampiyonası’nda kadın pilotlar birinciliğinin yanı sıra erkeklerle yarıştığım sınıflarda da birinciliklerim var.


‘KADINLIĞI VURGULAMAK İSTİYORUZ’

Kaç tane kadın pilot var?

Beş tane.


Bu toplam sayı mı Türkiye’deki?

Yok. Aktif olarak yarışanlar bunlar.


Ya erkek pilot sayısı?

Genel klasmanda 50-60 pilot yarışıyor. Onların içinde de sınıfımda üçüncü olarak tamamladım erkeklerin arasında.


Siz kendinizi feminen bir kadın olarak tanımlıyor musunuz?

Bazen evet ancak yarışlarda tabii biraz erkeksi yönünüz ortaya çıkıyor. Ama feminenliği de korumaya çalışıyoruz. Saçımıza, makyajımıza dikkat ediyoruz, ojemizle tulumumuz aynı renk oluyor mesela… Ama erkeklerin domine ettiği bir spor olduğu için biraz daha tabii ki fiziksel anlamda da erkeksi yönünüz ortaya çıkıyor.


Daha önceki söyleşilerinizin fotoğraflarına baktım. Genelde büstiyerler, kısa etekler, çok uzun topuklular giymişsiniz. Kadınlığınız bir hayli vurgulanıyor. Normal haliniz bu mu?

Kadınlığı vurgulamak istiyoruz çünkü erkeklerin içinde başarı elde ediyorsunuz ve bunu biraz daha görselle vurgulamak istedik.


Normalde topuklu giyiyor musunuz?

Tabii giyiyoruz. Zaten kadını daha çok ön plana çıkaran, dişiliği temsil eden bir şey olduğu için topuklu ayakkabı mutlaka kullanıyoruz.


Otomobil ve kadın... Ortalama erkeğin dikkatini çekebilecek iki majör konu... Peşinizde çok kişi var mı?

Tabii ki ilgi çekici bir şey, çünkü bizim kültürümüzde “At, avrat, silah” denir. Ben silah da atıyorum, biniciliğim de var ve bir kadınım. Bu klasik Türk erkeğinin istediği üç özelliğin hepsi toplandığı için ilgi çekebiliyor.



Zaten erkek egemen bir dünyada ve erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Siz bu kadar erkek ağırlıklı bir sporu nasıl bir hisle seçtiniz?

En başta tedirginliklerim vardı. Çünkü bu yaptığımız işin avantajları da var, dezavantajları da. Tedirginlik bir kere “Onların içinde başarılı olabilecek miyim?” Çünkü fiziksel anlamda genetik olarak zaten 2-0 / 3-0 geride başlıyoruz.


Kas kuvveti mi lazım?

Kas kuvvetinin lazım olduğu şeyler var. Duygusal durumumuzun getirdiği şeyler var. Şimdi siz bir şeye hemen ağlayabilirken ya da sinirlenebilirken erkekler bunun karşısında çok daha ciddi durabiliyor...


Bütün kadınlar bir şeye ağlar mı hemen?

Hayır, daha duygusal düşünürüz ya biz...


‘50-60 DERECEDE YARIŞIYORUZ’

Siz öyle misiniz mesela?

İşte değilim artık.


Önceden öyle miydiniz?

Evet. Kendimi hemen düşürebiliyordum. Demotive olabiliyordum ama şimdi tecrübelendikçe farklı bir hal aldı. Bir anda otomobilinize bir şey olduğunda ya da rakibiniz sizi 15-20 saniye geçtiği zaman psikolojiniz çökebiliyor. Ama daha stabil durmaya çalışıp; görmezden gelerek devam etmeniz gerekiyor.



Bir erkek pilot üzülmüyor mudur mesela?

Erkeklerde öyle olmuyor. Daha çabuk üstesinden gelebiliyorlar. Bu anlamda da biz fiziksel ve mental olarak geride başlıyoruz ancak yaptığımız fitness ve özel programlarla kas durumumuzu iyileştirmeye çalışıyoruz. Mental tarafta da işte bununla ilgili çeşitli kitaplar var. Size iyi gelen şeyleri buluyorsunuz. Bu şekilde o açığı kapatmaya çalışıyorum.


Regl olduğunuzda yarışıyor musunuz?

Evet.


Bunu biraz açar mısınız? Nasıl bir ortam oluyor?

Biraz daha agresif olabiliyorsunuz. Yanınızdaki insana da (co-pilot) zaten bunu dile getiriyorsunuz. Mecbursunuz, yani bizim toplumda böyle ayıp bir şey gibi algılanıyor ama doğal bir şey bu. Yine de bir kadın için zor bir şey. Çünkü yanmaz içlikler giyiyoruz, üstüne tulum giyiyoruz ve otomobilin içinde 50-60 derece sıcaklıklara ulaşıyoruz ve bu şekilde üç gün boyunca yarışıyoruz. O yüzden çok hoş olmuyor. Duygusal olarak da tabii biraz farklı hissettiğiniz oluyor. Buna rastlayan yarışlarda biraz daha zorlanıyoruz.


‘KENDİMİZİ GELİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR’

Sizce Türk kadınının önündeki en büyük sorunlar ne?

Kadınların sürekli aşağılanması, hor görülmeye çalışılması, “Sen anlamazsın, sen yapamazsın zaten” denilmesi beni çok rahatsız ediyor. Ben de bu tarz şeylerle karşılaştım. Dünyada hiçbir kadının kullanmadığı otomobille bir şampiyonaya katılıp şampiyon oldum. Hem sınıfımda erkeklerin içinde şampiyon oldum hem de kendi klasmanımda, kadınlarda. O yıl bana herkes şunu söyledi “Bu otomobili erkekler bile çok zor kullanıyor, Türkiye’de de 3-4 erkek pilot bindi bu otomobile, dünyada da aynı şekilde çok üst pilotlar bindi. Bunu yapman çok zor. Yapamazsın. Yol yakınken gel bırak”. Ama sezon sonunda hepsi “Biz çok pişmanız, çok yanlış konuşmuşuz” deyip özür dilediler. Yani kadınların negatif şeylere kulaklarını kapatması lazım. Kendi yollarına bakmalılar. Her insanın önüne koyduğu hedeflere ne olursa olsun... Tamam çok ütopik bir şey değil ama bir hedef koyup bunu yapabileceğine inanması gerektiğini düşünüyorum. Bizim kadınların en büyük problemi o. Biz hep bir iş bulacaksak da daha küçük çapta düşünüyoruz. Şuraya girerim 2 bin TL maaş alırım, sigortam yatar, bir tane de koca bulurum, çocuk yaparım hani hep böyledir bizde hayaller... Hatta çoğu liseden, üniversiteden sonra evlenir. Biraz daha bizim kendimizi geliştirmemiz ve kariyer sahibi olmamız gerek ki erkekler kadar bizlerin de söz hakkı olabilsin. Ama erkekler bunu istemedikleri için zaten kadınlar eğitimsiz kalıyor, eğitim verilmiyor, Doğu’da 9 – 10 yaşlarında kızlar evlendiriliyor. Çünkü biliyorlar kadının gücünü... Kadınlar bir öğrenmeye, bilmeye başlasın... Yapabileceklerinden korktukları için bunu engellediklerini düşünüyorum. Dolayısıyla kadınların eğitilmesi gerektiğini ve daha çok özgüven duymaları gerektiğini düşünüyorum.


‘İRADEM YÜKSEKTİR’

Özgüveniniz nereden geliyor?

Bu çocukluktan gelen ve içinizde olan bir şey. Ben her türlü ortama girip çıkabilirim, güçlü kalabilirim, iradem yüksektir. Kötü alışkanlıklarım yoktur. Bir de tabii ki ailenizden aldığınız terbiye ve çevrenizde olan insanlar da çok önemli bu durumda. Zaman zaman motivasyonunuzun düştüğü, başarısız hissettiğiniz dönemler oluyor; o zaman geçmişe dönüp başarıları hatırlayıp kendinizi motive etmeyi başardığınızda yeni hedeflerde yine başarılı oluyorsunuz. Bilgi birikiminiz, donanımınız hani o kolunuza taktığınız altın bileziklerinizin hepsi aslında özgüveni getiriyor.




Röportaj: Damla Çeliktaban

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.