İkisi de genç, ikisi de beğenilen oyuncular. Henüz yolun başındalar ve kendilerini geliştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Şükrü Özyıldız ve Bensu Soral şimdi rol arkadaşı... İki oyuncuyla serüvenlerini, hayatı ve şöhreti konuştuk.


Zamanın en çok beğenilen genç oyuncularından. Kızlar ona bayılıyor. Şükrü Özyıldız (27) bu uğurda çok çalıştığını söylüyor ve “Benim oyunculukla ilgili derdim var” diyor. Bensu Soral (24) ise setlerde daha yeni. Grafik eğitimi alıp ablası Hande Soral’ın izinden gitmiş. Küçük Tatlı Yalancılar adlı dizide buluşan ikiliyle yeni projelerini, oyunculuk maceralarını konuştuk.




Hep başarılı işlerde rol aldın. Adın duyuldu, mütevazısın. Bu zaman zarfında oyunculuğunla geldiğin noktayı nasıl özetlersin?

Benim oyunculukla ilgili derdim var. Kendimi başka bir şey yaparken düşünemiyorum. Her zaman şunu savunurum; ne yaptığının bir önemi yok, onu mükemmel yapmadığın sürece. Benim işim ise rolümü layığıyla kendimde gerçek kılmak. Oyunculuk insan bilimi. Bir bilinçaltımız var ki daha bilim adamlarının buna bir cevabı yok. Oyunculuk oralardan gelen bir uğraş. Ben kendime yatırım yapıyorum, kendimi tanımaya çalışıyorum. Açıkçası oyunculuk benim için aydınlanma süreci oldu. Her rolüm bana kendimdeki bambaşka kapıları açmama vesile oldu. Keyif alarak yaptığım işteyim ve o işin bana dolaylı olarak getirdiği şeylerin de farkındayım. O da ekrana yansıyor ki böyle bir tablo çıktı ortaya.


Kişisel gelişim, oyunculuğu besleyen bir alan. “Benim hayat amacım ne?” sorusuna sen başka rollere bürünerek yanıt bulmaya çalışıyorsun. Oyunculuk sende başka hangi kapıları açtı?

Şu aralar hepimizin dilinde trend bir laf var; farkındalık. Kişisel gelişime meraklıyım, evet. Bu alanda birçok insanla çalışma yaptım. Onlar benim farkındalığımı geliştirdi. Birçok şeye karşı önyargımı yıktı. Daha hassas ve almaya açık bir insan haline geldim. Oyunculukta role başlamadan kendinizi rahatlatır, çalışmaya hazır hale gelirsiniz. O uğraşlarım beni otomatikman hep hazır tutuyor. Bunlar oyunculuğuma çok şey katıyor.





Göz önünde olmak egoyu şişiren bir şey; oysa sen her şeyin farkındasın ve bunların geçici olduğunu biliyorsun. Bu kafa karışıklığı yaratmıyor mu?

“Ego” dediğin benliktir aslında. Bizim işimiz benliği yönetmek. Bunu yanlış yönetiyorsan orada bir arıza var demektir. Ancak “Oyuncular egolu insanlardır” genellemesine karşıyım. Eğer şu an beni beğeniyorlarsa yaptığım işi düzgün yaptığım içindir. Bir gün düzgün iş yapmadığımda o durum çökecektir. İşimle varım. İşim güzel olmazsa ben de sektörde yer alamam sanıyorum. Ben sadece yaptığım şeyi yapmaya devam ediyorum ve tüm bunlar insanların gözü önünde oluyor.


Erkek oyuncuların sektörde daha avantajlı olduğunu, dizi ve filmlerin erkek hikâyelerin üzerinden döndüğünü söylüyorlar genellikle. Buna katılıyor musun?

Bir hikâye kurulurken çıkış yeri o değildir bence. Erkekler revaçtaysa bu dönemsel bir şey. Ben özellikle son dönem romantik komedilerin kadınların üzerinden işlendiğini görüyorum.


Peki yer aldığın projeleri düşündüğünde sektörde kendini şanslı buluyor musun?

Ben oyuncu olabilmek ve bunu iyi yapabilmek için çok çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum. O yüzden kendimi şanslı görmüyorum, tam tersi hak edilmiş bir şey olduğunu düşünüyorum. Yaptığım işin ciddiyetinin farkındayım. Şans sadece anlık bir ivme kazandırır size. Ortada bir şey yoksa zaten şans size bir fayda sağlamaz. Benim hikâyemde şans faktörü henüz bana uğramadı. Beklemedeyim hâlâ.


Kendini beğeniyor musun ekranda?

Ekranda beğenmiyorum ama konuştuğum hiç kimsenin kendini beğenmediğini öğrendim. Çünkü her zaman daha iyisi vardır. Hissettiğim şey dışarıya nasıl yansıyor görmem lazım. O yüzden tabii kendimi izler, analiz ederim. Fikirlerine güvendiğim arkadaşlarıma da sorarım.


‘Cayır cayır yanan karakter’


Uçuk kaçık, arıza roller senin de hayalin mi?

Rolün heyecanlandırması lazım. Genelde heyecanlandıracak unsurlar hep karanlık taraftan seçilir. Rolün hikâyedeki yeri, perspektif çok önemli. Temposu düşmeyen, içi cayır cayır yanan karakterler oyuncu için daha geniş bir çalışma alanıdır. Dizi ve sinemada ekip de çok önemli. Tiyatroda en çok canlandırmak istediğim ise Nine Müzikali’ndeki Guido Contini karakteri.





Özel hayatında nasıl birisin, zevklerin neler, günün nasıl geçer?

Davul/perküsyon çalıyorum. Bu aralar yoğun çalıştığım için boş zamanlarda sadece biraz durmayı seçiyorum. Gezmeyi, müzik dinlemeyi, arkadaşlarımla olmayı, güzel yemekler yemeyi çok severim. Baktığında sosyal bir adamım.


Proje zamanlarında nasıl bir ruh halinde oluyorsun?

Role detaylı yaklaşıyorum. Heyecanlandığım ya da üzerine çok düşündüğüm oluyor. Role yaklaşma süreci rolle ilgili keşfettiğim şeye bağlı. O rol her türlü çıkacak, ona güveniyorum. En doğalından nasıl çıkarsa benim için en değerli olanı o.


Oyuncu olmak isteyenlere ne tavsiye edersin?

“Oyuncu mu olmak istiyorsunuz yoksa ünlü mü?” sorusuna içtenlikle yanıt vermelerini öneririm. Doğru cevap verildiğinde her şey kendiliğinden gelir diye düşünüyorum.





Bensu Soral: 3 kedimle kardeş gibiyiz


Ablanın yolundan gidiyorsun. Oyunculuğu çok mu istedin?

Ablamın ne kadar yoğun olduğunu görüyordum. Onun için hiç aklımda oyunculuk yoktu. Onunla takıldığım için yönetmenlerle, yapımcılarla tanışmıştım. Menajeriyle de aramız iyiydi, bir gün bana “Seninle iş yapalım. Tecrübe edinirsin” dedi. Haftanın 3 günü çalışıp okula da giderim diye düşünüp başladım. Çok hoşuma gitti. Her anlamda besleyici. Şansım açık olduğu sürece gelen teklifleri değerlendirmeye karar verdim.


Ve bu yola adım attın...

Evet, çok da keyif aldım. İlk dizimden sonra diş teli taktırdım ve iki dizi çekip bir süre dizilere ara verdim. Çünkü tellerimle iş yapmak istemedim. Konuşurken beni çok zorluyor, mimiklerimi kısıtlıyordu. Algım sürekli tellerime gittiği için bir ara dönem oldu.


Artık Hollywood yıldızları da tel takıyor...

Ama ben görüntüden ziyade zorlamasından şikâyetçiydim. Çünkü teller her hafta sıkılıyor ve yara yapıyor. O dönem okulu da dondurduğum için bazı dizi ve reklamlara grafik tasarımlar hazırladım.


Aslında şanslısın, işin hem mutfağında hem de ön planındasın...

Kesinlikle öyle. Dizide olmayacağıma karar vermiştim ama bu iş geldi. Görüşmeler yapıyorduk. “Dizide tellerin olsun. Telli bir kızı oyna. Hareketlerini kısıtlamak zorunda kalma” dediler. “O zaman olur” dedim. Önceki dizilerde hep elimle kapatıyor, ağzımda tel yokmuş gibi konuşmaya çalışıyordum. Bir de tiklerim oluşuyordu. Halbuki telli bir kızın tikleri vardır. Şimdi öyle bir sıkıntım yok, yönetmenimiz de çok yardımcı oluyor.


Ne kadar daha takacaksın telleri?

2 ay kaldı. Aslında tel tedavim bitti ama yönetmenimiz kalmasını istiyor, biraz daha karaktere hizmet etmesi için. Neyse ki bitiyor çünkü uzun bir yoldu.





Bu işe bulaştığına göre kendine güveniyorsun demek ki...

Hemen eğitim almaya başladım ve eğitimim sürüyor. Onlar da terapi gibi geçiyor.


Ablan seni çok eleştirir mi, yönlendirir mi?

Hepsini yapıyor. Motivasyonumu artırmak için benim fark etmediğim şeyleri söylüyor.


Gelelim yeni dizine ve Aslı karakterine...

Aslı, üniversitede psikoloji bölümünde okuyan bir genç kız. İdealist, kültürlü bir anne-babası var. Hayatı başarmak üzerine kurulu. Mantıklı düşünen biri. Ailesine yardımcı. Romantik bir kız. Aşk yaşamak istiyor. Âşık olduğunda da tamamen kalbiyle hareket ediyor.


Aslı sana yakın bir karakter mi?

Bazı yanları çok yakın. Ben de mantığımla hareket ederim. Bazen “Bensu kalbini dinle” diyorum. Aslı bu konuda benden cesur. İkili ilişkilerde kalbini dinleyebiliyor, bense full mantık.


Canlandırdığın rollerden öğrendiğin olur mu?

Aslı’nın duygusal olması güzel bir şey. Kız açık, kafasında soru işareti kalmıyor. Ben genelde içime attığım için daha yorucu. Şimdi onu öğreniyorum. Yani aslında ne hissediyorsam yaşayabilirim.


Twitter’da adın kedi velisi, kaç kedin var?

3 kedim var. Biz 3 kardeş yaşıyoruz, ikisi bizimle. Biri de annemlerle yaşıyor. Her gün kapımıza gelen 2 kediye de bakıyoruz. Çok duygusalım onlara karşı. Bu yüzden ablam ve çevremden eleştiri aldım. “Onlar bebek değil, hasta olacaksın” diyorlar. Bunu kırmaya çalışıyorum. Tüm hayvanları seviyorum ama kedinin yeri ayrı.


İleride böyle bir misyonun olmasını ister misin?

Çok isterim. Bu yüzden de adımı değiştirmiyorum. İleride barınaklar ya da sokak hayvanları için yararlı bir şeyler yapmayı çok isterim.


Röportaj: Ekin Türkantos

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.