Doğum kilolarını hızla veren güzel oyuncu, yeni projelerle ekrana ve sinemaya dönmeye hazırlanıyor. Hande Ataizi, Benjamin Harvey ile olan evliliği için ortaya atılan boşanma iddialarına da yanıt verdi: ‘Benjamin’le çok mutluyum’


Hande Ataizi, 1996 yılında Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Mum Kokulu Kadınlar’ filmindeki rolüyle ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alarak hayatımıza girdi. Hemen sonrasında çektiği ‘Ruhsar’ dizisi hâlâ hafızalarda. Hatta biz Nişantaşı’nda bir kafede röportajımızı yaparken, genç bir hanım yanımıza gelip “Ben Ruhsar’ı izleyerek büyüdüm, şimdi sizi görünce yanınıza gelip o güzel dizi için teşekkür etmek istedim” dedi. Sonrasında sayısız dizi ve film çekti. Programlar sundu. İTÜ Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu olan başarılı oyuncu, Yıldız Kenter’in de öve öve bitiremediği öğrencisi. Hande ile mesleğini, evliliğini, anneliğini ve gündeme dair her şeyi konuştuk.





Neler yapıyorsun?

Bebiş 6.5 aylık oldu. Hamilelik ve anneliğin tadını çıkarmak istedim. Süt verme döneminde çocuğumla birlikte olmayı arzu ettim.


Kaç kilo almıştın?

Doktoruma, “Ben tartılmak istemiyorum” dedim. O yüzden kaç kilo aldığımı bilmiyorum ama bileklerim çok şişti.


Aldığım kiloları geri veremezsem” diye bir korku oluştu mu?

Hamilelik sürecinde kendi bedeninle çok ilgilenmiyorsun. İçinde bir canlı taşıyorsun ve onun sorumluluğu var. Sporu hiç bırakmadım. Yürüyüşler ve kan dolaşımı çocuk için çok yararlı.


Annelik ruhsal olarak seni değiştirdi mi?

Zaten bir mucize gerçekleşti, doktorlar artık ümidi kesmişti. Bir kere tüp bebek denemiştim, ikincisini yapmak istemiyordum. Bazı şeylerin hayatta doğal akışında gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bütün yaptığım işleri çarp, böl, topla, ödülleri koy hepsi bir kenara, anne olmak bir kenara. Yaptığım en güzel şey.


Oğlunun bir kardeşi olmasını ister misin?

Aslında istiyorum ama 2. kez mucize olur mu bilemiyorum. Keşke 3-5 çocuk yapabilseydim.


Anne olmak sana neler kattı?

Sorumluluk duygusu ve olayın sahne bölümünün senden başka bir varlığa kayması seni daha sağlıklı bir hale getiriyor. Çünkü bizim gibi göz önünde olan insanlarda ister istemez bir ego oluşuyor. Manavın, seni tanıması çok sağlıklı bir duygu değil. Başka bir dünyada yaşamaya başlıyorsun. Annelik duygusu ise ayaklarını yere basıp normal bir insan olmanı sağlıyor.





‘Melez bir çocuk dünyaya getirdik’

Aslan Leon’un dini ne olacak?

İkimizin de dini belli, çocuk da ikimizden dünyaya geldi. Allah’la kurduğun bire bir ilişki çok önemli. Mesela bize öğretilmiş Arapça dualar var, o öğretildiği için benim dualarım o yönde oluyor. Benjamin’in de kendine öğretildiği şekildedir ama niyet aynı.


Sana dualar öğretilmiş, sen de oğluna öğretecek misin?

Tabii çocuk neyin ne olduğunu bilmeli. Ben Türk’üm ve Müslüman olarak dünyaya geldim. Babası Amerikalı ve başka bir dine ait. Çocuk ikimizden de alacak. Melez bir çocuk dünyaya getirdik yarısı Türk yarısı Amerikalı. Çok daha zengin ve sağlıklı kanlar karıştı birbirine. Çok güzel bir şey çıkacak ortaya.


Eve hırsız girmişti yakalandı mı?

Yok, Benjamin’in bana aldığı evlilik yüzüğünü ve düğün altınlarını çaldılar.


Evdeki hizmetçilerden şikâyetçi olmuştun. Sonuç ne oldu?

Onları, ‘Sizin hakkınızda böyle bir suç duyurusu var’ diye çağırıyorlar. ‘Biz yapmadık’ deyip onlar da suç duyurusunda bulunuyorlar. Sonra ben savcılığa gidip ifade veriyorum... Maalesef sistemimiz bu ve onun için de hiçbir şey çözülemedi.


Sence onlar mı çaldı?

Artık konuşmayayım! Eve kimse girmediğine göre evde olan biri çaldı.


‘Aşk hastalıklı bir duygu’

Bebekten sonra evlilikte aşk bitiyor mu?

Aşk hastalıklı bir duygu. Çünkü kendinden daha çok başkasını düşünmek, normal bir davranış biçimi değil. İnsanlar huzura yönelik, çocuğuna iyi baba olacak, üzmeyecek, aldatma potansiyeli daha düşük olan bir eş tercih ediyor. Hayat partnerini seçiyorsun.





Hiç aldatıldığını hissettin mi?

Yok, hiç öyle bir şey yok. 5 yıldır birlikteyiz ve çok güzel bir şey yakaladık. Benjamin’le mutluyum. Bir de bu zamana kadar hep kendim çalıştım ve ekonomik özgürlüğümü elde ettim. Kadınların başına aldatılma olayı geldiğinde, gidebilme özgürlüğü olmalı. Birbirinden nefret eden insanlar mecburiyet ve zaruri ihtiyaçlar yüzünden aynı evde yaşıyor.


Boşanacağınıza dair haberler çıkıyor...

Yok canım, öyle bir şey söz konusu bile değil. Benjamin’le çok iyi anlaşıyoruz, beni çok iyi anlıyor.


Evlilikte sana en garip gelen şey ne?

Evlilikte bize öğretilen sistem doğrultusunda gidiyoruz, sistemin dışına çıkma taraftarı değilim. Çok titizim. Evde ortaya bir şeyler atıldığı zaman yutkunmalar oluyor tabii ama benim de gıcık taraflarım vardır.





‘Ben özgür bir ruhum’

Yeni projeler neler?

Ev tipi buzdolabı değilim. Beyinde üretmeye endeksli bir enerji var. Televizyonda programlar yaptım ama artık oyunculuğa ağırlık vereceğim. İyi bir sinema ve televizyon projesi ya da tiyatro yapacağım.


Birçok oyuncu dizilerdeki çalışma saatlerinin uzunluğundan şikâyetçi. Bu nedenle ara vereceklerini açıkladılar.

Benim de senelerce öyleydi, ağladığımı bilirim. Zaten öyle bir zamanda hem ruh sağlığımı hem de ileride yapacağım işleri düşünüp ara verdim ve basıp New York’a gittim. Bir süre sonra o tükenmişliği hissediyorsun. Amerika’da work shop’lara gidip kendimi geliştirdim. Dizi de yapacaksam, tiyatro sahnesine de çıkacaksam beni heyecanlandıracak bir şey olmalı, keyif almalıyım.


Sinemada verilen ödüller sence adil mi?

Bana ödül verdiler, çok büyük bir onurdur, teşekkür ederim ama şimdi yeni çekeceğim filmle ödül alsam ne olur almasam ne olur? İyi bir film yapmak benim için daha önemli. Zaten jürilere baktığında körler sağırlar birbirini ağırlar kıvamında bir şey var.


Seninle ilgili unutulmayan olaylar var. Pencereye sıkışma ve şemsiye vukuatları gibi. Unutulmamasını neye bağlıyorsun?

Çünkü bizim oyuncular arasında nev-i şahsına münhasır karakterler çok az. Ben özgür bir ruhum, sınırlanmamış, renklerini ve doğallığını kaybetmemiş bir karakterim. Yitirmemek adına da çok çaba sarf ettim. Böyle olunca da içinde bulunduğun sistemde tek sıra halinde yürüyemiyorsun, yürürsem yaratıcılığımı köreltir. O yüzden ben de tali yollardan gitmeyi tercih ettim. Sürüden ayrılmanın da bir bedeli var. Dramalara açık bir karakter oluyorsun.


Şimdi o görüntüleri izlediğinde ne hissediyorsun?

Gülümsüyorum, hayatta bir anımız olsun. ‘Ne kadar zarif, düzgün eğlencesiz sıkıcı bir hayat sürdünüz’ denmesindense, benim hikâyeli bir hayatım var ve bundan mutluyum. Yüz kızartıcı sansasyonlarım yok. Atlamış, hoplamış, zıplamışım, celebirity anıları... Neysem oyum. Kendine ait özgünlüğü kaybetmemek lazım. Ama tabii büyüdükçe kırılmamak, üzülmemek adına daha normal reaksiyonlar vermeyi öğreniyorsun.


Röportaj: Ömür Sabuncuoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.