'Kendimi karşıma oturttum ve onunla konuştum'


Mabel Matiz’in yeni albümü “Gök Nerede” çıktı. Albümünü çok beğendim; sesini, şarkılarını, yazdığı sözleri, yarattığı atmosferin usul usul başlayıp sonlara doğru “delirmesini”, Prag’da çekilmiş fotoğraflarını... O fotoğraflardaki duruşunu, kılığını, kıyafetini, yüzüklerini... Röportajda ona önce bunu sordum.


İsminle, sesinle, görüntünle kimseye benzemiyorsun. Sen kendini farklı hissediyor musun?

Bence gayet normal biriyim ama farklı olduğum o kadar çok söylendi ki bir süre sonra ben de artık kendimi farklı hissetmeye başladım. Güzel bir duygu, şikâyetçi değilim. Fakat açıkçası farklılığımın içinde kaybolmuyorum.


“Gök Nerede”, içinde hem kederli hem sert şarkılar olan bir albüm; ağızda vahşi bir tat bırakıyor. Hangi ruh halinin ürünü olduğunu anlatır mısın?

Son iki yılda müziğim çok geniş kitlelere ulaştı ve bu ister istemez hayata bakışımı değiştirdi. Eskiden hissettiğim şeyleri anlatıyordum. Artık niye öyle hissettiğimi de sorguluyorum. Dolayısıyla kendime çok uzun baktığım bir albüm oldu bu. Kendimi karşıma oturttum ve yer yer onunla mülakata geçtim. O kadar iyi geldi ki. Beğenmediğim yanlarımla sonunda anlaştım. Onları terk etmedim ama gülümseyerek geriye ittim... Hayatımın bu kadar merkezinde durmazlarsa onları sevebileceğimi bile fark ettim.


“Onlar” derken...

Kendimden, kendimi oluşturan parçalardan söz ediyorum. Bazen sana da olmaz mı, kendindeki bir parça aniden senden kopar ve çok uzağa düşer. Bir yabancı, bir düşman gibi karşılarsın artık onu. Ben sanki bu albüm aracılığıyla o parçaları toplayıp onlarla konuştum.





Albümü anlatır mısın?

Dediğim gibi son 2.5 yılın şarkıları. Ama albümü teknik olarak var ettiğimiz son 6 ayda beni etkileyen, ilham veren çok şey oldu. Zeki Müren Sergisi mesela. Müthiş biriymiş Zeki Müren, şahane şarkı söylediğini biliyoruz ama o kadar donanımlıymış ki sanatın ve hayatın her alanında üretmiş. En önemlisi, cesurmuş. Ben tutuk bir çocuktum küçükken, kekelerdim. Bunu değiştirmeye çok gayret ettim, hâlâ ediyorum. Zeki Müren hep varlığıyla bana cesaret verenlerden oldu.


Başka?

Geçen yıl David Bowie’yi ve Berlin’de yaptığı üçlemeyi çok dinledim hatta bir ara atlayıp Berlin’e gittim. Savaşın deforme ettiği bir şehir olarak çok etkileyiciydi. Kendiyle, geçmişiyle yüzleşmiş ve yıkıntılarından yükselmiş. Farklılıkların yan yana, barış halinde durması, hem kozmopolit hem de underground olması etkiledi beni. “Fena Halde Bela” diye bir şarkım var mesela, Berlin’deki günlerime ve gecelerime dair.


“Sarışın”ı Kars’ta, “Pullarımı Gömdüğüm Denizi” adlı şarkını ise Urfa’da yazmışsın. Yolda olmak sana ilham veren bir şey mi?

Yolun sonunda benim için tamamen yeni olan bir yere ulaşacağımı bilmek kesinlikle ilham verici. Hiç tanımadığım bir yere gidip orayla etkileşime geçtiğimde kendimde bilmediğim şeyleri de keşfediyorum. Sırada Türkiye turnesi var. İzmir ve Konya’dan sonra Doğu’ya ve Karadeniz’e gideceğiz. Heyecanlıyım. Biliyorum ki ne kadar uzağa gidersek o kadar şahane şeylerle karşılaşacağız.


‘Güzel, görkemli ama ürkütücü bir aşk’


“Sarışın”, tutkuyu yoğun hissettiren bir şarkı. Camdan ormana dalan kaplan, ağızda kalan kan tadı, dünya sarsılırken birbirine sımsıkı sarılan iki âşık...

Evet, uzun zaman sonra âşık olmuştum. Saf bir aşktı ve her şey çok hızlı gelişti. Birbirimize çok benziyorduk. Yumuşak ve tutkuluydu, hissettiklerini gizlemiyordu, öte yandan yırtıcı, vahşi ve kendi gibi kalmakta inat eden biriydi. Bir araya gelmemiz, sarılmamız ilham verici, güzel ve görkemli oldu ama ürkütücüydü de. Ben onda hem kendimi gördüm hem zıttımı ve bu ilişki neticede kendimi anlamama yardımcı oldu.





‘Dikenlerimizi ve farklılıklarımızı kabul edelim’

“Gel” diye bir şarkın var; “Gel anla dikenimden” diyorsun...

Dikenlerden bahsetse de o iyimser bir şarkı, bir kavuşma ümidini anlatıyor. Karşı tarafa, “Dikenlerim var evet ama eğer bunu anlarsan, çatışmak için sebebimiz kalmaz” diyor. Çok kişisel bir yerden yazdım ama toplumsal bir yanı da var. Biz bu toplumun insanları olarak başlıklarda ayrışsak da alt metinde, özde aynıyız. Kendimizi aynı yerlerden açıp aynı yerlerden kapatıyoruz; korkularımız benziyor. Birbirimizi yormak yerine dikenlerimizi görelim, farklılıklarımızı kabullenip konuşmaya başlayalım şarkısı o. Anlamayı ve gülümsemeyi öneriyor.


Gezi için yazdığın “Geziyorum Dünya İşte” şarkında da var bu...

2013’ün ortalarında Sinem Sal’la yazdık sözleri. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızla ve o günlerde olup biten diğer şeylerle ilgili bir şarkı. Karanlık bir dönemi anlatıyor, kavga edecekmiş gibi duruyor ama karanlık ve umutsuz değil, güneşe inancı körüklüyor. Bize, kimliklerden arınmayı teklif ediyor. Aslında bütün albümün özeti.


Röportaj: Gülenay Börekçi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.