Dizilerin bir görünüp bir kaybolduğu ve fabrikadan çıkmışçasına benzer olduğu bir dönemde “Gönül İşleri”, ekranlarda dikkat çeken, farklı ve eğlenceli bir iş. Kadroda ise tecrübeli oyuncuların yanı sıra yüzüne aşina olmadığımız bir isim olan Can Yaman, Sinem Kobal’ın partneri olarak dikkat çekiyor. Can, aslında İtalyan Liseli bir avukat ama avukatlığı sıkıcı bulduğunu söylüyor. Anlaşılan sahne tozu, adliye koridorlarına galip gelmiş. Biz de genç oyuncuyu daha yakından tanımak istedik ve kahve içmek üzere Nişantaşı’nda buluştuk.


Tek boş gününde çekimden çekime koşturuyorsun. Yorulmuyor musun?

Yorucu tabii ama enerjim çok.


Kimdir Can, hayatta nasıl dertleri vardır?

25 yaşımdayım. Hayatım boyunca yaptığım şeyler 2-3 ayda bir değişti. Hiçbir zaman istikrar yakalayamadım. An itibarıyla diziye odaklı yaşıyorum. Çok yoğun çalışıyoruz, sahneler defalarca çekiliyor. Hobi olarak sadece film izleyebiliyorum. Yönetmenim Türkan Derya bu anlamda çok üzerime düşüyor, zaten hocaların hocası. Kendimi geliştirmeme zaman tanıyor. Sürekli “Kamufle ol, çok dikkat çekme” diyor bana. “Zaten fiziksel olarak dikkat çeken bir tipsin. Mümkün olduğunca izole ol ve gözlem yapabileceğin yerlerde bulun.” Ben de sürekli gözlem yapmaya çalışıyorum.


Diziden önce sorsaydım ne derdin?

Çok spor yapıyorum derdim. Yönetmenim de uygun görmediği için 2 aydır spor yapmıyorum. Zayıflamam lazım, ekran üzerinize 5-10 kilo daha ekliyor çünkü.


Nasıl bir aile?

Çok sevgi dolu ve mutlu bir ailede büyüdüm. Mutluluğum ve sürekli gülen halimle fark edilen bir çocuktum. Aslında annem ve babam ayrı, bir arada oldukları dönemi pek hatırlamıyorum ama buna rağmen hâlâ evlilermiş gibi birlikte tatile de çıkardık. Hiçbir zaman ayrı olduklarını hissetmedim. Hatta boşanırlarken hâkim “Emin misiniz?” diye sormuş, çünkü mahkeme salonuna el ele girip çıkmışlar. Hiç boşanmış aile çocuğu gibi hissetmememi sağladılar. Birbirlerinden 180 derece farklı iki insan; annem disiplinli bir kadındır, sabah 6’da güne başlar. Organizasyon işi yapıyor, beni de organize etmeyi sever, biraz robot gibidir. Babam da tam tersine eğlenmeyi çok seven, çok rahat bir adam. İkisinin de farklı faydaları oluyordu tabii ama annem babam gibi olmamdan çekindiği için belli bir yaşa kadar kendisi büyüttü beni. Başarılı bir öğrenciydim ve bunu sürdürmek için onunla kalmam gerektiğini düşündü. Hafta içi annemde ful konsantre çalışıp hafta sonu babamda dağıtıyordum.


Bu kadar farklı 2 insan nasıl biraraya gelmiş?

Zıtlıklar birbirini çeker derler ya, bilimsel açıklaması da var. Birbirine benzeyen insanların anlaşabildiğini pek görmedim zaten.


“25’inde kimse avukatlığı oyunculuğa tercih etmez”


Bir TV programında rastladım, öğrenciliğin de renkli geçmiş.

İtalyan Lisesi mezunuyum, zaten çok başarılı bir öğrenciydim. Yüzde yüz burs alıp Amerika’ya, Ohio’ya değişim öğrencisi olarak gittim. O dönem terör olayları gündemdeydi ve Müslüman ülkelerden birçok başarılı öğrenciyi elçi gibi seçip Amerika’daki programlara yerleştirmek gibi bir süreç işliyordu. Aile yanında kaldım. Yine üniversitedeyken değişim programıyla Washington’a gidip hukuk dersleri aldım.





Hukuk demişken, aslında avukatsın. Sıkıcı mı geldi, neden oyunculuk?

Yaşım itibarıyla avukatlık sıkıcı tabii ki. 25 yaşındaki bir kimsenin de avukatlıktan keyif alacağını ve oyunculuğa tercih edeceğini zannetmiyorum.


“50 yaşında döneceğim” diyorsun...

İnsan kendisiyle ilgili bir şeyleri aşıp tatmine ulaştıktan sonra başkalarının sorunlarını çözmeye, adanmaya daha uygun bir psikolojide oluyor. Saygınlık da Türkiye’de yaşla doğru orantılı bir şey. İnsanlar sizi 35 yaşından sonra ciddiye alıp saygı duymaya başlıyor. Bu yaşta kimse bana davasını emanet etmez. Ve tabii ki oyunculuk daha zevkli, paylaşımınız daha büyük. Avukatlık yaparken ne paylaşabilirsiniz ki? Ama oyunculukta bir sonuç elde edip kitlelerle ulaştırıyorsunuz.


Sette ‘Gönül İşleri’


Televizyonda çok daha olgun görünüyorsun

Bedir’in ifadesiyle ilgili sanırım, bıyıklı falan bir de.


Sinem Kobal’la karşılıklı oynuyorsun. Son dönemde magazin dünyasındaki makul açıklamalarıyla da gündemde. Sette de bu kadar makul mü?

Evet makul. Sinem’le karşılıklı oynamak çok keyifli, kendimi çok şanslı buluyorum. Bu sektöre “no name” girip bu kadar tanınmış figürlerle, usta oyuncular ve usta bir yönetmenle çalışmak büyük şans. Bu kadar uzun saatler geçirdiğinizde yüzme bilmiyorken biri sizi denize atmış ve öğrenmeye başlamışsınız gibi oluyor. Sette bugüne kadar en ufak bir huzursuzluk yaşanmadı.


Herkes çok disiplinlidir muhtemelen.

Öyle, entelektüel bir yapı var. Bunu da büyük oranda Türkan (Derya) Hoca’ya borçluyuz. Çünkü kendisi oyuncularını seçerken entelektüel altyapıya değer vererek seçen bir yönetmen. Dolayısıyla bu disiplinli ortamı yaratmaya yönelik tercihler yapmış. Herkes çok makul, mütevazı ve düzgün çalışıyor.


Can Yaman’ın son 3’ü

Son okuduğu: “Sinemada yönetmenlik, oyunculuk, kurgu”, Edward Dmytryk

Son izlediği: o“The China Syndrome”, James Bridges

Son dönemde dinledikleri: Kafa ütüleyen hard, elektronik müzik dışında her şey...



Röportaj: Gizem Sevinç Selvi

Fotoğraf: Erdem Şahin

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir can yaman harika,bir adam
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.