Özlem Tekin biz 90 çocuklarının poster kızıdır. Grunge modasına uygun kombinezonuyla arz-ı endam ettiği “Aşk Herşeyi Affeder mi?”den bana göre hâlâ daha iyisi çekilemeyen “Yol” ve “Bahar” kliplerine, dinleyicilerine her daim güncel ve taze işler sunar. Özlem Tekin yazan, söyleyen ve çalan şarkıcı kıtlığı olan yerli piyasasının hem Alanis Morisette’i hem Courtney Love’ı bazen Lacuna Coil’i hatta Gwen Stefani’sidir. Hem de tek bünyede. Geçtiğimiz hafta vizyona giren ve İsmail Hacıoğlu ile Ferhat Gündoğdu’nun baş rollerinde oynadığı ‘Sonsuz Bir Aşk’ta “Özlem” karakterini canlandıran Tekin ile değişen müzik sektöründen şehir yaşamına pek çok şeyi konuştuk.






Nadiren oyunculuk yapıyorsunuz. Projeyi sizin için çekici hale getiren nedir?

Genelde projelere çok stratejik yaklaşmıyorum. Benim için önemli olan bende yarattığı his. Her ne kadar bu bir iş de olsa, birlikte çalıştığım insanlarla aramızda güzel bir etkileşim olmasının, yaptığımız işe de yansıyacağını düşünüyorum, ister film olsun, ister dizi. Hatta müzikte de aynı şekilde. Zaten bu yüzden adım “düetisyen”e çıktı.






“Sonsuz Bir Aşk” filminde canlandırdığınız Özlem karakteri nasıl biri?

Bu filmde bir değişiklik yaptım ve bir karakter canlandırmamaya karar verdim. (Gülüyor.) Şaka bir yana filmde yine beni, Özlem’i oynuyorum. Yani karakter Özlem Tekin. Ana karakterleri İsmail Hacıoğlu ve Ferhat Gündoğdu paylaşıyorlar, aslında ben biraz yanlarında bonus olarak çıkıyorum.






Filmde kendinizi canlandırmanız gibi, albümleriniz için de özellikle tarz ve konsept yaratmadığınızı, zevklerinizin farklı dönemlerde farklı tarz, tavır, söz ve müziklere ilham verdiğini düşünüyorum. Doğru mu?

Kesinlikle öyle. Dediğim gibi ben yaşadıklarımı paylaşıyorum. Popüler kültürün veya o anki trendlerin getirisiyle ilgilenmiyorum. Bu beni dışarıdan asi, farklı yapıyor belki ama aynada gördüğüm Özlem’le, hissettiğim Özlem arasında hiçbir fark yok. Yaptığım her albüm birbirinden farklı. Çünkü insan değişen bir canlıdır. Siz hiç değişmediniz mi? Yıllarca nefret ettiğiniz bir yemeği bir gün geldi de sevmediniz mi? Dünya değişiyor, aynı kalmak mümkün değil. Bir gün arka arkaya yüzlerce kez dinlediğim bir şarkı, ertesi gün aynı tadı vermiyor.






Şu sıralar kimleri dinliyorsunuz?

Genellikle psychedelic trance dinliyorum. Ben de bu yönde bir şeyler yapmaya başladım haliyle. Bahar Canca ile Psy-She diye bir “girlband” kurduk. Ama bildiğiniz “girlband” kavramından çok uzak. İlk tepkiler oldukça güzel. Biz de çalarken çok eğleniyoruz.






Yeni albüm çalışması var mı? Bundan sonraki albümünüz “Kargalar” çizgisinde mi olacak?

Pek sanmıyorum ama olmayacak anlamına da gelmez. Şu anda kafamda Psy-She var. Şarkıları kaydettik. Neler olur bilemiyorum. Ama “Kargalar”, gururla arkasında durduğum bir albüm. Birkaç klip daha çekmek istiyoruz.






Şarkılarınız öfkeli bir kadının ağzından... Konuşurken gördüğümüz Özlem Tekin insanın içine mutluluk veren pozitif bir insan.

Günümüz dünyasında öfkelenmeden yaşamak mümkün değil. İnsanlığın kötü tarafı baskın olup bu düzen böyle sürdüğü sürece de bu böyle olmaya devam edecek.






İki ruh haliniz arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Öfkenizi bir şekilde açığa çıkarmazsanız günlük hayatta sinirli ve kızgın olmamanız imkânsız. Herkesin kendi yolu vardır bu konuda, kimisi örgü örer kimisi temizlik yapar. Ben şarkı yazıyorum. Spor yapmak da iyi geliyor. Bir nevi terapi gibi. Şarkıların bu denli agresif olmasının bir nedeni de yaşadıklarım belki de. Hayatta, “o ne der, bu ne düşünür” gibi kaygılarım olmadığı için ilişkilerimde de sonuna kadar hislerimi yaşıyorum. Sevgimi de nefretimi de. Şarkılar da böyle oluşuyor haliyle.






“Paraya göre şekil alıyoruz”






90’larda yerli rock dünyası çok renkliydi. Siz, Şebnem Ferah, Teoman, Mavi Sakal... Sizce bugün neden böyle bir rock ortamı yok?

90’ların havası farklıydı tabii. Şimdi her şey biraz daha yapay sanki. Bu kötü mü iyi mi bilemiyorum. Çünkü acayip müzikler üretiliyor. Teknolojiyle birlikte artık her şey daha kolay ve gelişmiş durumda. Keşfettiğimiz yeni şeyleri birbirimizle paylaşarak geçti bizim çocukluğumuz. 3-5 kişiydik. Şimdi durumlar değişti.






Bodrum’dan İstanbul’a geldiğinizde nasıl hissediyorsunuz?

Hiçbir zaman İstiklal-Cihangir insanı olmadım. Ama yapay gelişim oraya da hâkim. Mesela İstiklal Caddesi şimdi Arapça panolarla dolu, çünkü Arap turistler fazla. Paraya göre şekil alıyoruz kısacası. Bir şeyleri tadında bırakamıyoruz belki de. Bahsettiğim, anıların, hikâyelerin değer yitirip betonun, paranın ve maddiyatın hâkim olması.






İlk albümünüz “Kime Ne?” çıktığında 12 yaşındaydım. Güçlü bir kadın olmak konusunda rol modelim oldunuz. Şimdi o yaştaki kızların örnek alıp, güçlü kadın olabilmelerini sağlayacak isimler kimler?

Şaka maka “Kime Ne?” çıkalı 20 yıl olacak. Bak bana, 43 yaşındayım. Galiba en iyisi, birilerini örnek almamak. Küçüklerin, büyüklerinin doğru yanlışlarından ders almaları daha yararlı.






Popüler kültürde “kız gücü” 90’larda mı kaldı?

Kız gücü, erkek gücü diye ayırmak bana çirkin geliyor. Güç güçtür. Ama eskiye nazaran kadınların seslerinin daha az çıktığı aşikâr.






Kaliteli müzik yapan bir kadının yerli müzik sektöründen iyi para kazanması mümkün mü?

Kaliteli müzik-kalitesiz müzik, kadın-erkek fark etmiyor şu anda. Müzik dünyası büyük bir bunalımda gibi. Ama tabii kaliteli bir iş her zaman kendini belli eder ve getirisi de aynı şekilde olur.






Albümlerinizden farklı müzik türlerini dinlediğiniz anlaşılıyor. Ama sizin için de değişmeyen isimler, şarkılar vardır...

Lenny Kravitz, Seal, Prince ve tüm albümleri.


Röportaj: Sırma Karasu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.