Berna Laçin için çocukluğumu biliyor desem yalan olmaz. Ben geçen zamanla birlikte büyümeye başladım ama o hiç değişmedi. Hep genç, hep güzel ve hep enerjik oldu. Sohbetimiz süresince o güzel kahkahalarını da bol bol attı.


Kaç sene sonra tiyatroya geri döndünüz?

6 sene oldu. En son Cihan Ünal’la ‘Dönme Dolap’ta kapalı gişe oynamıştık. Bütün ödülleri almıştım. Farklı bir şey yapıp, kendimi sınamak istedim. O riski seviyorum. Bu oyunda Erdal Özyağcılar’la oynamak zaten başlı başına bir sınav. Bir de oyun, oyuncu şovu üzerine kurulu. Hepimizin şov bölümleri var, bu da oyuncu için çok cazip bir durum.


Konusu ne?

Önce bir kadını görüyoruz sahnede, sonra boyacı geliyor. Kadının aslında kocasını aldattığını anlıyoruz. Onları da aldattığı adamın karısı yakalıyor, sonra kadın eve geliyor. “Senin kocana her şeyi anlatacağım” diyor. Devamını anlatmayayım, seyirciyi tiyatromuza bekliyoruz.


Merakta bıraktınız.

(Gülüyor) İzmir’de 700 kişiye oynadık. Alkışlardan oyun kesilince 10 dakika uzadık. Annemlere oyunu izlemeleri için zor yer bulduk.


Tiyatro için çok sevindirici bir olay.

Bu reyting gibi bir şey değil. Adam parayı verip biletini almış ve karşına oturmuş. İşte gerçek reyting orada.


Bir de tiyatrodan komik denecek kadar az paralar kazandığınızı duyuyoruz. Bu oyundan kazandığınız rakam ne mesela?

Onu söylemek doğru olmaz ama oyunda çok ince bir çorap giyiyorum, her oyunda da kaçıyor. Geçende, “Oyun, benim çorap masrafımı karşılamayacak” dedim. (Kahkahalar) Saç-makyaj, otopark parası... Masraf çok yani.


Para yetiyor mu? Zararda mısınız?

Zararda değilim ama kendimi anca döndürüyorum.


Ama o para çok bereketlidir.

Ya çok enteresan evet. Erdal Abi (Özyağcılar) oyunda terleyip arkada tişörtünü değiştirirken, “İşte gerçek alın teri bu” diyor. (Gülüyor) Emeğini, gururla kazanmak çok başka bir şey. Yediğin ekmeğin tadı bile bir başka oluyor. Tiyatro emekçilerin işidir. Biz de orada işçi sınıfıyız. O işin işçisiyiz ve emekçisiyiz.


Ekranlara küstünüz mü? Neden dizi çekmiyorsunuz?

Çocuk muyum ki küseyim? Bir de çok ekmeğini yedim, vefasızlık olur. Oturduğum evi de televizyondan kazandıklarımla aldım, öyle bir nankörlük yapamam.


Kazandığınız parayı iyi değerlendirdiniz mi?

Çok fazla paradan anlamam, faizi hiç sevmem. Ama bu İslam’la ilgili değil, tamamen tuhaf ve ilkel bir anlayış. Sol ruhluyumdur. Birçok insanın bana borcu vardır ve alamadığım paralar... Çok iyi değil ama çok kötü de değerlendirmedim, paramı savurmadım. Gece hayatım yok, erkek değilim ki kızlara yedireyim. Zaten bin yıldır aynı adamla beraberim, üç kişilik bir aileyiz.


Yaşam standardınız nasıl?

Çalışmadığım zamanlarda zorluk çekmedim. Param varsa çok beğendiğim bir gerdanlığı alırım, param yoksa almam. Almadığım için de üzülmem. Bizim karı-koca en büyük masrafımız seyahat etmek ve fotoğraf çekmek. Seyahat olmasa, benim paraya hiç ihtiyacım yok.


İkinci kez anne olma fikrine nasıl bakıyorsunuz?

Yok yahu, köpek aldık şimdi. Eğitim masrafı yok. (Kahkahalar) Daha çok küçük, az yemek yiyor. Aylık mama masrafı 20 lira.

Ada kıskanç mı?

Paylaşmak istemez. Babası da annesi de en çok onu sevecek. Köpeği bile sevince, “Benden daha mı çok seviyorsun onu?” gibi kıskançlıkları vardır.

Bir gün siz de kayınvalide olacaksınız. Hazır mısınız?

Yok canım, Ada daha 13 yaşında. Biz eski kafalı aileleriz, birisi hoşuna gidebilir ama “Biz çıkıyoruz, o benim sevgilim” diyemez. Bana hakikaten ters, hoşlaşmıyorum.

Evlilikte bu kaçıncı yılınız?

19. senedeyiz. Tanışıklığımız anne karnından. Benim annemle, Tolga’nın annesi sınıf arkadaşı, babasıyla da babam harp okulundan arkadaş. Annelerimizin hamileyken birlikte fotoğrafları var ama biz 17 yaşında bir araya geldik. Askeri kampa gitmiştik, orada tanıştık. 18 yaşında flört etmeye başladık.

Aşk bir süre sonra yerini sevgiye bırakıyor diyorlar. Sizde durum ne?

Öyle diyorlar ama benimki bitmedi. Sinemaya gideceğimiz zaman ben hâlâ heyecanlanıyorum.


Aşkı bu kadar diri tutmak için neler yapıyorsunuz?

Çok seyahat ediyoruz, yeni yerler keşfediyoruz. Bu hafta sonu Küba’ya birlikte fotoğraf çekmeye gideceğiz, kalbim yerinden çıkacak gibi. Baş başa kendimize vakit ayırmaya da çalışıyoruz. Geçen de Ada, “Ben anneannemde kalacağım” dedi. Biz bir heyecanlandık. Caddede kahve içtik, el ele dolaştık, uzun uzun yürüdük.

Çok sık boşanma haberi duyar olduk...

Allah korusun! Tolga, “Ben artık seni sevmiyorum” dese bile, yaşadığım şahane 20 yıl için çok mutlu olurum. ‘Güzel gülüyorsan güzelsindir’

Yıllardır hiç değişmiyorsunuz. Kendinizi dondurdunuz mu?

Bunu bu aralar çok söylüyorlar. Güzel gülüyorsan güzelsindir. Gece hayatım olmadığı için içkim, sigaram yoktur. Yürürüm, Bodrum’da yazın yüzerim. Kendimi zorlamıyorum.


44 yaşındasınız. Bu yaşın en keyifli yanları neler?

Dört dörtlük kadın oldum, 4 çarpı 4’üm, dört çekere bağladım daha da kimseyi çekemem. (Kahkahalar)


Yüzünüzde estetik var mı?

Yok ama yaptırabilirim. Dolgu yapınca yüz çok şişiyor. Onu sevmiyorum bana ameliyat daha iyi geliyor.


Çok da zayıflamışsınız.

Aslında bu almış halim, bir ara çok zayıflamıştım. Kar tatilinde Ada ile su börekleri yapıp arkadaşlarımızı çağırdık ve bir ay dehşet yedim. Artık yaz öncesi yememem lazım.


Sarı saçlardan sıkılmadınız mı?

Yok, ben doğduğumdan beri sarışınım. Eşyamı da değiştirmem, tadilat yaparım. Saçlarımı uzatıyordum, tiyatromuzun yönetmeni kesmemizi istedi. Kısalttığım gün Instagram’a koydum, “İşte bu bizim Berna’mız diye yıkıldı.’’


Röportaj: Ömür Sabuncuoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.