Müziğe nasıl başladınız?

Ş.P.: Ankara’da doğdum. Müzikle tanışmam 5 yaşında İstanbul’a taşınmamızla oldu. Evde bir piyano vardı. Babam da amatör olarak gitar çalardı. Bir dönem piyano dersleri de aldım. Sonrasında kendi kendime öğrenmeye devam ettim. İlkokulda okurken babam konservatuvar sınavlarına girmem konusunda beni teşvik etti. İstanbul’da konservatuvar sınavlarına girdim ve kazandım. 2 sene okudum. Daha sonra babamın yurtdışı görevinden dolayı ailemin Endonezya’ya taşınması gerekti. Ailem beni İsviçre’ye gönderdi. 13 yaşından 18 yaşına kadar İsviçre’de tek başıma yaşadım. Cenevre’de konservatuvarı bitirdim. Lisans eğitiminden sonra ABD’ye yüksek lisans yapmak için gittim. 11 sene ABD’de yaşadım. Ama aklımda hep Türkiye’ye dönme fikri vardı.

B.U.: Ben İzmirliyim. 1994 yılında Ege Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı’nı kazandım. Konservatuvar döneminde çok önemli hocalarla çalışma fırsatı buldum. Cinuçen Tanrıkorur, Vefik Ataç ve Akın Özkan gibi çok önemli Türk müziği bestekârlarıyla çalıştım. Yaklaşık 25 ülkede konser verdim.


Bir araya nasıl geldiniz?

Ş.P.: Bizi ortak bir müzisyen arkadaşımız tanıştırdı. Bir projem için ses arıyordum. O da bana Bora’yı önerdi. Telefon açtım kendisine, sonrasında Bora beni İzmir’de bir konsere davet etti. İlk kez 2013 yılında birlikte konser verdik. Bunun dışında bizi geçmişte manen birleştiren bir figür var; Cinuçen Tanrıkorur. Cinuçen Bey’i ABD’de tedavi görürken tanıma fırsatım olmuştu. Bora’nın tüm formasyonunda etkili olan kişi o. Bana da bir nevi rol modeli olmuştu. Bizim birlikte müzik yapmamızın en büyük sebebi; karşılıklı fikir ve gönül birliği olması.




B.U.: Şirin’in çok uzun zamandır böyle bir projesi vardı. Cafe Tango adı altında çok sayıda konser verdiler. İçlerinde Arjantinli iki çok iyi müzisyen de var. 2011 yılında ilk defa dinledim. Şirin o dönem tangoyla ilgili bir albüm yapmak istediklerini fakat yapamadıklarını söylemişti. Albüm Türkiye’de çıkacağı için Türkçe söz olması gerekiyor fakat bu konuda çok ciddi telif sorunları var. Vefat etmiş olan tango bestecilerinin aileleri uçuk paralar istiyorlar. Şirin’e ‘Sizin için tango bestelerim’ dedim. Kendisine bir örnek gönderdim. Çok beğendi. Albümümüzde 17 parça var, bunların 10 tanesi bizim bestelerimiz. Aslında bir solistleri vardı. Şirin’e bir parçayı örneklemek için gönderdim, o da ‘Bunu sen okumalısın’ dedi.

Ş.P.: Ben erkek solist arıyordum. Geçmişteki tüm tango solistleri de erkek, dolayısıyla erkek solist arayışı içindeydim. Önce Bora’nın sadece beste yapma fikri vardı ama sonrasında besteleri de o okudu, çok da güzel oldu.


Türkiye’de insanların tangoya bakışı nasıl?

Ş.P.: Tango bugün ortaya çıkmış bir şey değil. Türkiye’de tango denildiği zaman akla ilk olarak Seyyan Hanım gelir. Kendisi Cumhuriyet döneminde yaşamış bir yüzbaşının kızıdır. Cumhuriyet’in kuruluşunda tango son derece sevilen bir müzik türü olarak yer ediniyor. Dolayısıyla tango yeni türemiş bir dans ya da müzik türü değil. 1950’lerde tüm dünyada tango muazzam bir şekilde yükselişe geçiyor. Bu uluslararası dalga Türkiye’yi de etkiliyor. Birçok tango bestesi o dönem besteleniyor. O dönem TRT’de çok fazla tango şarkıları yayınlanıyor.

B.U.: Türkiye’de çok önemli tango okuyucuları var. Seyyan Hanım ve Celal İnce bunların başında geliyor. Sonraki dönemlerde de çok önemli isimler var. Tangoya sadece dans olarak da bakmamak lazım. Ama insanların kulağı duymayınca sadece bakıyor. Niyeti neyse ona görüyor. Sen yapılan müziği zina olarak değerlendiriyorsan, o senin kendi zavallılığın.


Yurtdışında müzik eğitimi almış biri olarak Türkiye’deki müzik eğitimini yeterli buluyor musunuz?

Ş.P.: Yok, çok yetersiz. Hatta ‘Müzik eğitimi veriliyor mu?’ diye sormak lazım. Konservatuvarlar sürekli mezun veriyor. Bu kişiler birazcık teorik birikimi olan insanlar oluyor fakat nasıl müzik yapacakları konusunda pek fikirleri yok. B.U.: Şöyle anlatayım size; yemek tarifi yapıyorlar. İyi yemek tarifi yapıyorlar ama hadi şu yemeği yap dediğinde ortaya bir şey çıkmıyor. Çünkü el yok, el dediğim mevzu; yetenek.


Tangoya ilgi var

Müziğinizin Türkiye’de hak ettiği değeri görüyor mu?

Ş.P.: Umutsuz değilim. Ortaya güzel bir şey konulduğu zaman bunu dinleyen ve dinlemek için çaba gösteren insanlar var. Bazı konserlerimizin biletleri bir hafta öncesinden tükeniyor.

B.U.: Aslında Türkiye’de tangoya bir ilgi var. Türkçe sözlü tango Cumhuriyet döneminde başlayan bir şey. Türk toplumu espri anlayışı olan bir toplum, tango da esprili bir şey ve insanlar orada kendini bulabiliyor.


Röportaj: Ece Gemici

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.