Victoria’nın en güzel meleklerinden Karolina Kurkova kendi adını taşıyan 2. parfümünün tanıtımı için geçtiğimiz hafta İstanbul’daydı. O güzelliğin tartışmaya açık bir kavram olduğunu söylüyor ama tartışmasız bir gerçek vardı ki, o da onun samimiyeti ve harika gülümsemesi. Her şeyden önce kaprissiz ve ‘olduğu gibi’ bir kadın Kurkova. Çek modelle buluştuğumuzda yarım saat olarak planladığımız röportaj 1 saati aştı. Onun hikâyesiyle başladığımız sohbetimizde konu güzelliğe, kadın olmaya, moda dünyasına, erkeklere ve Ortadoğu’ya kadar uzandı.


Geçmişten başlayalım, birçok modelin keşfedilme hikâyesi benzer. Senin kariyerin nasıl başladı?

Moda dünyasının içinde olmak sanırım benim kaderim. Çocukken ve ilk gençlik yıllarımda çok uzun kollarım ve bacaklarım vardı. Dişlerim de kocamandı ve bundan nefret ediyordum! Asla fotoğraf ve video çektirmezdim. Küçük bir kasabada büyüdüm, insanlar sürekli bana bakıyordu. 12 yaşımdayken diğer modellerin yanında spagetti gibi görünüyordum! Herkesin gözü üzerimdeydi ama kimse ‘Ne güzel kız’ diye bakmıyordu. Görüntümden utanıyordum. Bacaklarım yüzünden asla etek giymiyordum. Sürekli pantolon giyiyordum.


Gerçekten mi?

Evet çünkü hiç rahat hissetmiyordum. Herkes çok süslüyken ben sneaker’larımla dolaşıyordum. Özgüvenim henüz oturmamıştı. Kısacası modelliğe başladığımda dergilerde gördüğüm güzel kızlardan değildim.


O yaşlarda belki herkes biraz görüntüsüyle barışık değil, ne dersin?

Evet, herkesin vücudunu ve kendisini keşfetmek için zamana ihtiyacı var. Oysa kendimizi doğduğumuz gibi kabullenmemiz gerekiyor. Önemli olan, bu duyguyla nasıl başa çıkacağını öğrenmek ve dikkati beğendiğin yerlerine çekebilmek. Bu bazen kırmızı bir ruj, gözlerini ortaya çıkaran bir makyaj ya da iyi bir saç kesimiyle olabilir. Yüksek bel pantolonlar giyerek sana iyi hissettiren bir tarz yaratabilirsin. Mesele tamamen kendini keşfetmek.


Siz kendinizi nasıl keşfettiniz?

Okulda tiyatro yapmam, bana çok yardımcı oldu. İnsanların bana gülmesinden korkmuyordum çünkü hep komedilerle sahnedeydim ve kendimi çok da ciddiye almıyordum. Bir kadın için bu çok önemli. Kendinle barışık olmak hatta bazen aptal görünmek iyidir. 13 yaşımdayken fotoğrafçı olmak isteyen çok samimi bir arkadaşım benden habersiz fotoğraflarımı çekip bir ajansa göndermiş. Sonra beni aradılar. Deli olduklarını düşündüm. Ben ve model olmak! O yaşlarda podyumdaki modeller herkese büyüleyici gelse de bana çok yabancıydı. Ama yine de ajansla görüştüm ve ısrarlarına dayanamayıp denemeye karar verdim. Objektif önünde olmaya alıştım ve çok rahattım. Bu, vücudumla barışmamı sağladı. Fotoğrafçılar “Bacaklarını göstermelisin” diyordu, ilk defa bacaklarımı gösteriyordum! ‘Kocaman ve harika bir gülümsemen var, gülümsemelisin’ diyorlardı ve ilk defa kocaman gülümsemeye başladım! Kariyerime bu yönde devam etmeseydim bile o günlerin bana en büyük katkısı beni kendimle barıştırması oldu.


Peki profesyonel hayatının dönüm noktası neydi?

Milano’ya gidip Prada’nın ünlü kast direktörü Russell Marsh’la tanışmam oldu. O, yıllar içerisinde birçok yıldız yaratmıştı. Benim onunla yolumun kesişmesi de markanın yüzü olmamı sağladı. Tüm koleksiyon bana uygun olarak hazırlanmıştı. Tüm şovun ilham kaynağı bendim ve görücüye çıkıyor gibiydim. Birkaç ay sonra Amerika’ya gittiğimde birçok insanla tanıştım.


Amerikan Vogue’un en genç kapak kızı olman var bir de...

Evet, onlar beni birtakım sınavlara tabi tuttu. Çünkü dergi için sadece güzel olmak değil; kamera karşısındaki duruşunuz, geldiğiniz yer ve davranışlarınız bile çok önemli. Anna Wintour’ın karşısına çıktığımda 15 yaşımdaydım. Şimdi birlikte vakit geçiriyoruz, evine girip çıkıyorum ve çok samimiyiz. Ama o zamanlar hakkında en ufak bir fikrim yoktu! 15 yaşımda Anna’nın ofisine gittiğimde tüm bu endüstri ve içeride dönen politika hakkında bir şey bilmiyordum. Burada her şey oyun gibi, belirli oyuncular var ve herkes kuralına göre oynuyor. Anna’yı gördüğümde korktum ama kaybedecek bir şeyim yoktu çünkü hiç kimseydim. 16 yaşıma geldiğimde Vogue’un gelmiş geçmiş en genç kapak kızıydım.




Moda endüstrisi gerçekten bahsedildiği kadar acımasız mı?

Acımasız olduğunu söyleyemem. Hiçbir sektör mükemmel değil, her işin olumlu ve olumsuz yönleri var. Sanırım çok şanslıydım, harika bir ailem vardı, kafam çalışıyordu ve pergel gibi bir ayağım daima yere basıyordu. İşimi tutkuyla yaptım, hep çok çalıştım ama hayatıma da devam ettim. Yürüyüşler yapmayı, evde vakit geçirmeyi ihmal etmedim. Şöhreti asla takıntı haline getirmedim. Dengede olmak çok önemli. Moda dünyasında her zaman harika insanlarla karşılaşmayabiliyorsunuz ama bu da güçlü olmayı öğretiyor. Hayat bu, her şey her zaman mükemmel değil. Engebelerle her zaman karşılaşabiliyoruz.


‘İyi hissetmek için egzersiz yapıyorum’

Sürekli formda görünme zorunluluğu üzerinde baskı yaratıyor mu?

Çok küçükken profesyonel atlettim. 5 yaşımda baleye başladım, 6-13 yaş arası jimnastik yaptım. Her gün okuldan önce ve sonra antrenman yapıyordum ve bundan keyif alıyordum. O dönemden beri egzersiz hayatımın önemli bir parçası. Atletik bir geçmişim var, bu benim yaşam tarzım. İyi görünmek için değil iyi hissetmek için egzersiz yapıyorum. Bu kendim için ayırdığım vakit aynı zamanda. Çalışmadığım zamanlarda evde, oğlumla ya da arkadaşlarımla vakit geçiriyorum.

Güzelliği nasıl tanımlıyorsun?Senin için “güzel kadın” ne demek?

Güzellik muntazam bir burunla ya da dolgun dudaklarla ölçülecek bir şey değil. ‘Mükemmel’ diye bir şey yok. Benim kusursuzluk anlayışımla seninki farklı olabilir. Güzellik çok kişisel bir kavram ve kesinlikle fiziksel bir şey değil. Bir kadının aurası, zarafeti ve karakteri onu güzel kılıyor. Dünyanın en güzel kadını da olsa aurası yoksa dikkatimi çekmiyor. Öte yandan zeki, hayatla ilgili dertleri olan, ruh ve karakter sahibi kadınlar bana güzel geliyor. Benim için güzel kadın; nazik, duyarlı, stil sahibi ve zeki kadın demek. Etrafta cool görünmek adına bir sürü burnu havada tip görüyorum, ‘Bakımsız olmak havalı’ diyen kadınları sadece komik buluyorum! Bozulmuş ojelerle ve kirli saçlarla gezmek hiç havalı bir şey değil. Bence insan temiz olmalı, kendisiyle ilgilenmeli.


‘Tasarımcılar kadına, hikâye ve karakter yaratıyor’


Modayı takip ediyor musun?


Tabii ki ediyorum. Modayı ve estetiği seviyorum. Moda endüstrisi insanların hayal kurmasını sağlıyor, insanlara ilham veriyor. Küçük bir kızken moda programlarına bayılırdım. Bu tasarımlar için çok emek harcanıyor. Bir tasarımcının bir kadına iyi hissettirmek için nasıl bir tutkuyla çalıştığını çok iyi biliyorum. Çıplak bir kadının stilini, hikâyesini ve karakterini yaratıyorlar. Moda bir kendini ifade etme oyunu.




Hangi tasarımcıları beğeniyorsun?


Tek bir isim söylemek zor. Yüksek modayla herkese ulaşan markaları birleştirmeyi seviyorum. Adı hiç bilinmeyen bir tasarımcıdan aldığım şık bir çantayı klasik ve marka bir paltoyla tamamlayabiliyorum. Artık pahalı olmayan harika şeyler bulmak mümkün. Moda daha ulaşılabilir oldu. Stil sahibi görünmek için çok fazla seçeneğiniz var. Ama yine de isim vermem gerekirse Ferragamo, David Koma, Alexander Wang, Dion Lee diyebilirim. Yeni isimleri yüreklendirmek gerekiyor. Eğer işlerini beğenirsem kesinlikle genç tasarımcılara destek oluyorum.


‘Erkeklerin tek derdi kadınlara güzel kokmak!’


2. parfümünü piyasaya çıkarıyorsun.




Ne hissediyorsam, insanlara ne sunmak istiyorsam ona odaklandık. Özgürce hareket etmek müthiş bir deneyimdi. Her şeyi sıfırdan yarattık.




Sence bir kadın nasıl kokmalı?




Nasıl bir algı yaratmak istiyorsa öyle kokmalı. Çünkü parfüm aynı zamanda kim olduğunu, nelerden hoşlandığını gösteren son derece kişisel bir şey. Nasıl hissetmek istediğin önemli. Daha taze olmak istediğinde, gizemli olmak istediğinde, bir erkekle buluşmaya giderken ya da bir iş toplantısında farklı kokmalısın.








Erkeklerin parfümleriyle duygusal bağ kurduğuna inanmıyorum. Kadınların beğenmesi onlar için yeterli! Bir kadın ‘Güzel kokuyorsun’ dediği anda o parfümü kullanmaya devam ediyorlar. Tek dertleri kadınlara güzel kokmak!




Nasıl erkeklere tahammül edemezsin?




Tembel ve çok şikâyet eden erkeklere tahammül edemiyorum. Ve bir erkek kendisiyle dalga geçebilmeli.




Peki nasıl erkekler seni çeker?




Zeki, kendine güvenen ve hassas görünmekten korkmayan erkekleri çekici buluyorum. Eğlenceli ve bakımlı da olmalı. Bakımdan kastım metroseksüellik değil. Bir erkek kesinlikle temiz görünmeli!


‘Neler olup bittiğinin farkına varmalıyız’


Geçmişte birçok insani yardım kuruluşuyla çalıştığını biliyoruz. Son dönemde Ortadoğu’da büyük bir kriz ortamı var, büyük bir dram yaşanıyor. Bir kadın ve bir anne olarak bu konuda neler söylersin?




Korkunç hissediyorum. Bunun için anne olmaya gerek yok, dünyada olup bitenlere baktığımda gördüklerim çok üzücü. Tüm bu güç çatışmalarında önce çocuklar mağdur oluyor. Neler olup bittiğinin farkına varmalıyız, dünyanın bir yerinde insanlar korkunç şeyler yaşarken biz her şey yolundaymış gibi devam edemeyiz. Herkes içinde bulunduğu toplumdan başlayarak elinden geleni yapmalı. Çocuklarımıza diğerlerine nasıl davranmaları gerektiğini öğretmek zorundayız. Artık çocuklar bile birbirlerini öldürüyor! Bu noktada ebeveynlere çok büyük sorumluluk düşüyor. Onlara şefkati, diğer din ve ırklardan olanlara saygı göstermeyi, ön yargılı olmamayı, pozitif bakış açısını öğretmek bizim sorumluluğumuz. Gelecek jenerasyonlara bunu borçluyuz.



Röportaj: Gizem Sevinç Selvi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.