Dedesi bir gün eve gelmiş, bakmış Eyşan’ın babası kilim sallıyor. “Oğlum bu ne?” demiş. “Baba bir kızım bir oğlum olacak, sonra ben de asker olacağım. Onları sallıyorum...” Dedesi Atatürk’ü çok severmiş. Babaannesine demiş ki: “Ben torunlarımı göremezsem eğer, kız olursa ‘Ey şanlı Türk askeri’nin Eyşan’ı, erkek olursa Mustafa Kemal’in Mustafa’sı olsun.” 40 gün sonra hissetmiş gibi ölmüş. Eyşan’ın adı oradan geliyor. Geçen sene bu zamanlar tanıştık Eyşan Özhim’le. Çok sevdik birbirimizi. Moda deyimiyle enerjimiz tuttu. Neler neler yaşadı basınla ama güven verdik birbirimize. “Kısık Ateşte 15 Dakika” filminin çekimlerinin son haftasında sol tarafına felç inmişti. Film biter bitmez ameliyat oldu. 6 ay yattı. Aldığı kortizondan dolayı şişti. Hakkında saçma sapan haberler yapıldı. “Evde hamburger yemekten şişti” diyen bile çıktı. Normal şartlarda gülüp geçerdi ama insan zayıfken bunu yapamıyor, olan onunla birlikte yaşamaya devam edecek organlarına oluyor. Ameliyattan sonra strese girmemesi lazımdı, sinirler kaslara yapıştığı için... Bir de üzerine filmi gişede iş yapmayınca 1 milyon lira borç eklendi hayatına. Çocuk istiyordu, borçlar yüzünden bu sefer de o ertelendi. Neyse ki 9 yıldır birlikte olduğu yönetmen sevgilisi Aydın Bulut vardı hayatında. Eyşan artık çok iyi. Borçlar kapanıyor, kilo vermiş. İşler ardı ardına geliyor. Bu röportaj “Mücadeleyi hiçbir zaman bırakma” ve “Hayatına doğru adamı sok” mesajı gibi... Anlayacağanız her şey kendi elimizde...

Oyuncu olarak göremiyoruz seni bir yerlerde son zamanlarda. Ama bilirim boş da durmazsın sen...

Oyunculuğu çok seviyorum ama onun haricinde özel işler de yapıyorum biliyorsun, farklı kollarda anladığım işler var. Tekstil ve benzeri firmalara danışmanlık veriyorum, ev eşyası da dahil, özel gecelerde sunuculuk da yapıyorum.

Network’ün yıllarca yüzüydün, hâlâ gözümün önünde. Bence çok etkili bir kampanyaydı.

Yüzü olmak tabii daha akılda kalan bir şey ama ben onların yüzü olmadan 3 yıl önce başlamıştım işe. 9 yıl geçti ayrılalı. Marka yarattıktan sonra yönetmek kolay değil. Tabii öncesi de var. Bu ülkede en fazla fotoğrafı çekilen manken benim mesela. Şimdi öyle bir noktaya geldi ki “Sağa bak”, “Şöyle bak” denmesinden bile rahatsız oluyorum çünkü her bir detayını kafa yora yora öğrendim. Sonra “Kriz geliyor” dediler. Her arkadaşım gibi başka bir yol çizmeliydim. Aramızdan haberci olanlar oldu, devam edenler oldu, evlenip çoluk çocuğa karışan oldu. Ben de Altınyıldız’dan gelen marka oluşumu ve mankenlik teklifini kabul ettim. Bursa’nın hangi ceketten daha çok sipariş vereceğini, Mardinli kadının ne giyeceğini biliyordum mesela. Diğer mankenlerden bence farklıydım. Sonra Network hikâyesi başladı. Sıfırdan bir marka yarattık. 7 yılın sonunda da artık başka şeyler yapmak istedim ve affımı rica ettim.



Sonra?

Sonra TDee’ten bir teklif aldım. Açık saçık giyinmeden de şık, sıra dışı ve kadınsı olmak isteyenlerin de tercih edebileceği, kapalı ya da tesettürlü olanların da giyebileceği bir marka. Tan ve Dilek, karıkoca kurmuşlar, çok şeker bir çift. İstedim ki daha çok bilinsinler. Daha önce de İzel’le çalışmışlar. Şimdi de benimle... 2 günde 45 sayfalık katalog çektik. Harika bir iş çıkardık. Ondan 2 ay önce de Mango mağazalarının sahibinin kızı Violet beni buldu. Bilinen, sevilen bir yüz arıyorlarmış Türkiye için. Violet adıyla yan bir koleksiyon hazırlamış Mango için.



Vaaaaay şahane...

Asıl yüzleri İspanyol bir matadorun oyuncu eşi. Türkiye yüzü de ben oldum sağ olsun ama olmadı bence.



Neden?

Ben yönetmedim çünkü operasyonu, keşke bana verselerdi. Mağazanın da açılışını yaptık. Fotoğraflar çok ilgi görmedi. Halbuki ben yıllarımı bu işle geçirdim. Fotoğrafçının seni tanıması çok önemli. “O ışık benim yüzüme uygun değil, eşit sert ışık olması lazım” diyorum, bu sefer işine karışmış gibi oluyorum. İyi fotoğraf çekmek çok zor bir şeydir. Herkesin güzel çıktığı duruş, bakış farklıdır.



Defilelere hiç çıkmıyorsun...

“Genelde çıkmıyorum” diyelim. Tanıtımlara, Zuhal Yorgancıoğlu gibi özel defilelere çıkıyorum.



'Borcum artık 300 bin lira'



Yapımcılığını yaptığın “Benimle Oynar mısın” filmi gişede istenilen başarıyı yakalayamayınca ciddi bir borca girmiştin... Hatta bu sayede seninle tanışmıştık.

Borçlar yapılandı, 3 sene daha ödeyeceğim. 1 milyon lirayı 300 bin liraya indirdik. Şimdi Kültür Bakanlığı borcu başladı maalesef.



Kültür Bakanlığı borcu da ne?

En iyi film ödülü alırsan festivallerde, etkinliklerde falan, geri ödemene gerek yok. Onun dışında verilen para hediye olmuyor bilinenin aksine. 300 bin lira da oraya borcum var, stüdyo borçlarını bitirdim çok şükür. Aralık ayında Kültür Bakanlığı’nın geri ödemesi başlıyor. Aydın da ben de deli gibi çalışıyoruz. Magazin basınının gözde haberiyle ilgili de bilgi vereyim. Tek mal varlığım olan Riva’daki evimi hâlâ satamadım.



Bu arada festivalden festivale koşmaya devam ediyorsun...

“Benimle Oynar mısın”ı daha fazla insan seyrettikçe moralim daha da düzeliyor. Önümüzdeki ay New York’a davet edildik, çok heyecanlıyım. Geçenlerde Frankfurt’ta çok özel bir Türk Filmleri Festivali’ne katıldık. 2 saatlik yoldan gelenler vardı. “Keşke sinemada izleseydik” diyerek çıkanlar, film bittikten sonra yerlerinden kalkmak istemeyenler var. Filmde Neyzen Tevfik de işleniyor. Türkler bilmiyor inan kim olduğunu, Frankfurt’ta kaç kişi sordu. Bizde o merak, araştırmacı ruh yok. “Neyzen Tevfik’e neden küfrettirdiniz?” diyorlar. Adamcağızın şiiri o... Filmi seyredip “Neden tutuk oynadınız?” diyorlar mesela, kadın disleksi hastası ve onlar biraz tutuk olur. Merak edip sorsan ya da disleksi nedir araştırsan ne olur? Çamur atmak o kadar kolay ki... Filmde futbolcu küçük bir kız vardı, filmden sonra kaç kız başvurmuş kulüplere... “Paskalya bize cesaret verdi, biz de okulumuzda bölüm açtırdık” dedi bir minik kız çocuğu. Velhasıl, aynı sıkıntıları çekeceğimi söyleseler yine yaparım.



Bu arada gerçekten disleksi hastasısın değil mi?

Konuşma bozukluğum var. Cümleleri ters kuruyorum. Çocukluğumdan beri yaşıyorum ama geç teşhis edildi. Sara sandılar çünkü arada bayılıyordum. Boynum o zamanlarda zedelendi sanırım. “Kısık Ateşte 15 Dakika” filminden teklif gelmişti. Çekimlerin son haftası soluma felç indi. Film biter bitmez ameliyat oldum. Görünmek de istemedim o halde. Her uyandığımda ağzımda burnumda şeker var. Kan şekeri düşmüştür nasıl olsa diyerekten! Leonardo da Vinci’de de varmış bu, dahi hastalığıymış aslında... Oradan da pay çıkarayım kendime...



Yönetmen Aydın Bulut’la birliktesin uzun süredir. Nasıl gidiyor?

Çok iyi... Hem aşk hem iş... Bir ilişkinin sınanacağı her şeyi yaşadık. Karşılıklı sınandık. Artık her anlamda birbirimizi sevdiğimize o kadar emin olduk ki... Bir an önce borçları bitirip yeni işlere gireceğiz. İki yabancı ortaklı film var, Yunanistan ortaklı. Biri Türkiye’de gösterime girmeyebilir. Türkiye’den ortak bulursak bakacağız. Dün bir film görüşmesi yaptım, 1 yıldır bana ulaşmaya çalışıyorlarmış. O da büyük bir proje, martta çekilecek, orada oyuncuyum. Yüksel Aksu’nun filminde danışmanlık yaptım. Aydın’la da iki projemiz var. “Başka Semtin Çocukları” ve “Benimle Oynar mısın” daha biz tanışmadan Aydın’ın yıllarca üzerinde çalıştığı projelerdi. Şİmdi ortak işlerimiz üzerinde de çalışıyoruz.



“Benim İçin Üzülme” dizisini çekiyordu bir de...

Evet, o bitti. Yani zamanını doldurdu ve bitti. Hopa’da çekiliyordu. Güzel bir işti. “Aşkın Dili Yok” dizisine başladı şimdi ama kanalı henüz belli değil. Bana da teklif var o diziden, ayrı kalmamak için kabul etmek mantıklı olabilir. O çok yoğun olduğu için ben sürekli onun yanına gitmek zorunda kalıyorum. Van’da çekilecek. E ona gidince de buradaki işler kalıyor. Bakalım...



Çocuk yapmak istiyordun...

Her zaman istedim ama artık zor gibi. “Askıda” diyelim. Aydın çok istiyor ama gelgitler oluyor bende. Maddi durumlar bir sebep... Benim tam isteyip istemediğim ayrı bir sebep. Aydın’ın bir kızı var zaten; derdi, sorumluluğu benim de sorumluluğum. Çok da seviyorum. Geçenlerde onu da eviyle alakası olmayan bir imam hatibe yerleştirmişler. Bütün çocuklara yapıldı bu. Çok zor çocuk büyütmek. Ayakkabı alacaktım geçenlerde “Aman almayayım kızın okul taksiti var” dedim.



“Rızkıyla gelir” derler büyükler...

Öyle derler de... Ne bileyim... O işler belli olmuyor.



Eskilerle görüşüyor musun? Birlikte çıkış yaptığınız insanlarla... O dönemin mankenleri, güzelleri destek mi oluyor köstek mi?

Kişiden kişiye değişiyor. 6 ay kadar önce ajansı olan bir arkadaşımız bir grup kurdu WhatsApp’ta. 100 tane mankeniz o dönemden. Herkes var, aklına kim gelirse... Her gün yazışıyoruz.



Kimler var?

Murat Mısırlı, Pınar Altuğ, Sema Şimşek, Burak Hakkı, Deniz Pulaş, Merve İldeniz, Janset, Aylin Arasıl, Gökhan Yurdasev, Bozok Gören, Güner Özkul, Ceylan Saner, Ebru Ürün, İpek Tenolcay, Kıvanç Kasabalı, Didem Uzel, Serdar Önal, Çağla Şıkel, Alp Kırşan, Eylem Şenkal...



Ne diyorsun...

Vallahi, daha çok unuttuğum var. Ne olur kızmasınlar. Bildiğin 100 kişi... Basından gizli liste. Gizli yerlerde buluşuyoruz. Moral partileri yapıyoruz. İpek (Tenolcay) kızını getirdi bir gün, koskocaman olmuş. “İlk kez bu kadınla aynı yatakta yattım” dedi kızına. Kız “Anne ne diyorsun yaa” diyor. Yarışmada aynı odadaydık İpek’le, çocuktuk. Şimdi boyu kadar kızı var. Hayat... Çoğunun çocuğu var.



Senin de olabilir hızlı karar verirsen...

10 gün sonra 45’im, benden geçti. 45 sonrası problem, olmayacak bir şey değil ama...



Güner Özkul’un yaptığını yapar mıydın? Babasız bebek...

Tabii yapardım. Eğer durumumu düzeltirsem ve sağlık problemlerinden dolayı çocuk yapamazsam evlat edineceğim.



Münir Özkul nasılmış bu arada?

İyi diyelim, aynı... Allah uzun ömür versin...



Güzellik için neler yapıyorsun?

Hiçbir şey!



Vardır bir şeyler...

Aldığım ağır ilaçlardan dolayı vücudumda lekeler oluştu. Ameliyatlardan sonra kortizonlu, hormonlarımı ciddi şekilde değiştiren ilaçlar kullandığım için cildim etkilendi. Mümkün olduğunca güneşten korunuyorum.



Spor?

Sadece yüzebiliyorum, diğer sporlar serbest değil omuriliğimdeki problem geçmediği için. Bir de topuk dikeni diye bir rahatsızlığım var, çok ayakta duramıyorum. Durmak zorunda kalırsam geceleri buzla masaj yapmam gerekiyor.



Rejim?

Salata yemeyi çok severim, rejimle alakası yok. Küçüklüğümden beri yemekle aram yoktur. “Hap olsa da yutsam” dermişim küçükken, hâlâ da aynı kafadayım...



“Çıtır mankenken bir fabrikatöre varaydım” demedin mi hiç?

Hiç öyle bir çocuk bile olmadım. Hep çalışayım, kendim kazanayım. Senede bir ayakkabı alınırdı. Türkiye Güzeli seçildiğim yıl ayakkabım delikti ajansa giderken. Öyle bir hayat yaşadım ve hiç şikâyet etmedim. Kimse zenginlikle hayatımda olamaz. Kamera karşısında oynarım ama normal hayatta yalandan nefret ederim. Tamamen yapı meselesi... Bana hep “Bu güzellikle neler yaparsın” derlerdi. Sinir olurdum. Evet yarışmadan çıktım ama yaptığım işlere hep aklımı koymaya çalıştım. Bu sana verdiğim fotoğraflarda da yıllardır üzerinde çalıştığım açılarım var. Yeter artık, eski görüntülerimi basıp durmasın kimse. Habertürk aracılığıyla duyurayım, isteyen kuruluşlara da bunlardan göndereyim. Ben çok iyiyim. Seneye tamamen ben olacağım, hem kilo hem moral olarak.

Eyşan'ı üzen proje: 'Benimle Oynar mısın?'



Bir kadın hikâyesi yazalım” dedim Aydın’a. İçinde Çarşı, Beşiktaş, buranın insanları olsun ama kadın gözüyle anlatalım. Bir kadın hapisten çıkar, Çarşılı birine aşık olur. Bir de kızı var, futbol delisi, adı Paskalya, yetimhanede büyümüş. Oturduk yazdık. “Benimle Oynar mısın” böyle çıktı. Çok pozitif başladık projeye; “İş de ilişki gibi nasıl başlarsa öyle gider” derler ya... Aslında para bulmadan çekmek istemiyordum ama İnönü Stadı yıkılacaktı... Başka şansımız yoktu. Sonra birkaç firma sponsor olmaktan vazgeçti, “Borç veririm” diyen arkadaşlarım bir anda yok oldu. İnönü Stadı çok önemliydi, mecbur başladık çekimlere. Riske girdim ve o güne kadar biriktirdiğim bütün param gitti. Bağımsız yapımcılar “Şu tarihte girmek istiyorum vizyona” diyemez. “Seni Recep İvedik’le bir de şununla vereceğim vizyona” derler. Eylülde girmek en uygunuydu. “Babam ve Oğlum da kötü başlamıştı, dayanın” dediler. Dayanamam ki onun arkasında Avşar fFlm var! “Beşiktaş üzerinden para kazanıyorsun diyenler” oldu, stat çekimleri için bile para verdim. Bu film iyi gitseydi Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray serisi yapacaktık.



Sen oynadın mı futbol?

Bir kez... (Gülüyor) “Queen of the midnight sun” diye bir yarışma vardı Finlandiya’da. Rahmetli Özcan Sandıkçıoğlu “Güzel bir yarışma olabilir git bir bak” dedi. Meğer güzellik yarışması değilmiş, senin Survivor’dan betermiş. En ilginç anımızı soran bir form dolduruyoruz. Ben “Bir kez podyumda topuğum kırıldı” falan yazıyorum. İlk gün buz hokeyiyle başladık, ben hayatımda paten üstünde durmamışım, ilk günden parmağımı kırdım. İkinci gün jet ski yaptırdılar daha dünyada yok. Onu da kırık parmakla yaptım! Son gün de futbol maçı vardı, oramı buramı sürekli kırdığım için çok fazla zorlanmadım. Futbol maceram bu kadardır.



* 1970 yılında İzmir’de dünyaya geldi. 1990 yılında düzenlenen güzellik yarışmasında o ikinci, Jülide Ateş birinci seçilmişti.



* 1992 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu.



* Metin Arolat’ın Psikoloji adlı şarkısının klibinde rol aldı. Arolat ile öpüşme sahnesi çok konuşuldu. Klipte Eyşan Özhim’in giydiği kıyafetleri de Metin Arolat seçti.



* “Kısık Ateşte 15 Dakika”, “Kutsal Damacana”, “Başka Semtin Çocukları”, “Benimle Oynar mısın” adlı yapımlarda rol aldı.



* Oyunculuğun yanı sıra uzun yıllar önemli markaların danışmanlığını da üstlenen Eyşan, müzisyen Serdar Şenezgin ile 17 yıl evli kaldı.



* 2009 yılında vizyona giren Aydın Bulut’un ilk uzun metraj filmi “Başka Semtin Çocukları”, Gazi Mahallesi’nde 21 günde çekildi. Özhim, filmde ‘Canan’ adlı karakteri canlandırdı.



* Lütfi Akad, Duygu Sağıroğlu gibi usta yönetmenlerle çalışan, ilk çıkışını “Sultan Makamı” dizisiyle yapan ve “Ihlamurlar Altında” dizisiyle adını duyuran yönetmen Aydın Bulut’la 9 yıldır birlikte.


Röportaj: Nazenin Tokuşoğlu



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.