Dört kadın, fantastik bir film hikâyesi yazmak için bir ormandaki av evine giderler. Dört güzel kadın, atmosferi soluyupmekânı keşfetmeye çalışırken, peş peşe beklenmedik olaylarla karşılaşırlar ve kendi korkuları ile yüzleşmek zorunda kalırlar. Orçun Benli’nin yönettiği, başrollerini Deniz Uğur, Ceyda Ateş, Melike Öcalan ve DidemBalçın’ın paylaştığı ‘Gulyabani’, gösterime 28 Şubat’ta girecek. Korku-komedi türündeki filmde Cüneyt Arkın ile Perihan Savaş da rol aldı. Arkın, filmyapımcısı ‘Şahin Bey’ ile 53, Perihan Savaş ise ‘Falcı Kadın’ ile 43 yıllık sinema deneyimlerini İrfan Tözüm’ün ‘Gulyabani’sine aktardılar.


'Gulyabani'nin hangi özellikleri sizi cezbetti?

Perihan Savaş: Beni en fazla cezbeden tarafı canlandırdığım rol oldu. İlk kez farklı bir karakteri canlandırdım. Ayrıca senaryo da oldukça sıcaktı. Çok güzel komedisi olan bir filmdir.

Cüneyt Arkın: Perihan'ın canlandırdığı karaktere bir açıklık getirmek gerek. Canlandırdığı karakter kaba anlamda bir büyücü değil. Falcı da değil. O karakteri Orta Asya'daki şaman olarak algılayabiliriz. Üçüncü gözü açık insan gibi. Emin olun 'Gulyabani' izlemekten keyif alınacak bir filmdir. Bu nedenle yer aldım.


Dünyanın başrolde en çok film çeken oyuncu unvanınızı neden tescil ettirmiyorsunuz?

C.A.: Uğraşmak gerek. Safa Önal, senaryo dalında Guinness Rekorlar Kitabı'na girmek için çok uğraştı. Ben o kadar uğraşamam. Birileri uğraşırsa canıma minnet. Hoşuma gider. Belki benim çocuklardan biri yapar.


Perihan Hanım 130 filmde başrol sizin için yeterli midir yoksa daha çok olabilir miydi?

P.S.: Çekebileceğim kadar film çektim. Belki daha çok olabilirdi ama seks filmleri furyası başlayınca biz bir süre sinemadan el etek çektik. O arada sahneye çıktım.

C.A.: Perihan, hep çok seçici oldu. Her filmi iyi filmdir. Büyük filmlerin oyuncusudur. Alacağı parayı aldı.

P.S.: Hiç de değil Cüneyt Abi. Ben parayı sinemadan değil, sahneden kazandım. Sinemadan kim kazanmış ki?


Rekor sayıda filmde rol alan biri nasıl olur da kıt kanaat geçinir? Eşyanın tabiatına aykırı...

C.A.: Bizim kuşak paranın ve şöhretin kıymetini bilmedi. Eşref Kolçak, 'Durumum iyi değil. Bana rol verin' diyor. Orhan Günşiray, hastalığında sigorta hastanesinde 3 kişilik bir odada yattı. Üstelik oda da televizyon da yoktu.


Sizlerin hatası mıydı, sistem mi bozuktu?

C.A.: Bilinçli değildik. Heleki tıp eğitimi almış biri olarak benim o bilince sahip olmam gerekirdi ama olmadı. Ben o kadar tehlikeli sahnelerin yer aldığı filmlerden 100-150 bin TL kazanıyordum. Arabeskçiler, hiç tehlikeli sahnesi olmayan filmlerden 5-10 milyon TL alıyorlardı. Arabeskçiler bilinçliydi ama biz değildik. Biz yapımcılara karşı büyük bir saygı duyuyorduk. Bu nedenle gidip de 'Bakın onlar bu kadar kazanıyor biz neden bu kadar az kazanıyoruz?' diyemedik, istemedik. Yıllar sonra anladık, o saygının fazla olduğunu. Param yoksa sorumlusu benim. Benim yapımcılara karşı tek diklenmem aksiyon filmlerde dövdüğüm adamların para kazanması için romantik filmlerde de rol almalarına olanak sağlamak için oldu. Onların bir şekilde filmin bir yerlerine girmelerine uğraşırdım. Şimdi bölüm başına 70 bin TL alan oyuncu var. Ayda 280 bin TL yapar.


Ayda 280 bin TL büyük para mıdır yoksa az mıdır?


C.A.: Yo o küçük paradır! Yetmez onlara. Ayda en az 600 bin TL almaları gerek!


Teklifi kabul edip James Bond'u canlandırsaydınız ne olurdu?


C.A.: Hayatım perişan olurdu. Zamanında yatılacak, zamanında kalkılacak, yediklerine-içtiklerine dikkat edeceksin, otomobil kullanmayacaksın. Bir de bunları yapıp yapmadığını kontrol eden bir adam sürekli peşinde. Böyle bir hayat olur mu? Adamlar bana milyon dolarlar yatıracak. Çekimler bitene kadar kılıma zarar gelmesini istemiyorlardı.


Bir süre dişinizi sıksaydınız...


C.A.: Olmazdı kardeşim olmazdı. Bizim yapımıza uygun değildi. Orada Ömer Şerif ile karşılaştım. Bakma sen onun birçok Hollywood filminde rol aldığına. O yola girdiği için çıkamamıştı. Ömer bana dedi ki: "Çok mutsuzum. Buralarda vatan sızım. Hiçbir şeyden keyif almıyorum." Adamlar seni bütün


dünyaya tanıtmış ama mutsuzsun. Dünya çapında şöhret olmanın ne keyfi kalır ki? Bir insanın 'Vatan sızım' demesi çok acıdır. Ben o acıyı yaşamak istemedim. Toprağımı özlerdim. Ya vatansız kalacaktım ya da James Bond olacaktım.


James Bond olmanız sükseli olmaz mıydı?

C.A.: James Bond, İngilizlerin 'Biz üstün insanlarız' görüşünün, İngiliz emperyalizminin bir sembolüdür. Herifin yapmadığı kalmadı. Biz burada iki ok atıp üç adam devirdik diye demedikleri kalmadı. James Bond tek başına neler yapıyor? Kimse ona bakmıyor. Hep bana yüklendiler, laf ettiler.

P.S.: Cüneyt Abi'ye çok haksızlık edildi. Sylvester Stallone tek başına Amerikan Ordusu'nun, Vietnam Ordusu'nun, Rus Ordusu'nun içine daldı ama kimse 'Bu nasıl oluyor kardeşim?' demedi. Cüneyt Abi bir kılıç darbesiyle, bir yumrukla 3 kişiyi devirdi diye bir dünya laf söylendi.


Oyuncuların en büyük sorunları nelerdir?


P.S.: Hangi birini sayayım? Gerçi yeni nesil oyuncular gerek sinema gerek televizyon işlerinde çok şanslılar. Makyöz var, kostümcü var, sahneleri takip eden kişi var. İyi de para kazanıyorlar. Bizler bu şartların hiç birine sahip değildik. Sahne takiplerini bile kendimiz yapmak zorundaydık. Bizler işimizi sevgi ve saygıyla yaptık.

C.A.: Bu kadar kalabalık ekipleri var ama işler yine de iyi yürümüyor. Örneğin rol aldığım dizilerde bana kaç kez yanlış kıyafet giydirdiler.


Setlerde çok çalışıldığından hep şikâyet edilir. Sizler de çok çalıştınız. Bir de para kazanamadınız...


P.S.: Aslında olması gereken şimdi olduğu gibi. Kimseye 'Neden bu kadar para istiyorsunuz?' diyecek halimiz yok. Ne varki bazı oyuncular sahip olduklarının kıymetini bilmiyor. Bazı oyuncuların gözlerine baktığımda dolar işareti görüyorum. Elbette para kazansınlar ama işlerine sevgi ve saygı da duysunlar.


C.A.: Perihan'ın da dediği gibi oyuncuların hak ettikleri paraları kazanmaları gerek. Bizim gibi davranmayıp para istiyorlar. Ne var ki düzen her oyuncuyu tamamen profesyonel yaptı. Oysa oyunculukta biraz amatör ruhada sahip olmak gerekiyor. Yoksa halkın kahramanı olunamaz. Ben ilk başlarda genç oyunculardan bayağı umutluydum. Sonra baktımki düzen onları da tamamen


profesyonel hale getirdi. Bir de kendilerini geliştirmiyorlar. Araştırmıyorlar, okumuyorlar. Bir ara oyunculara ders verdim. Bir tane de kitap okuyana rastlayayım. Ama nerede? Bir oyuncu edebiyattan siyasete kadar her konuda konuşabilecek kadar bilgi sahibi olmalıdır. Ben filmlerde ata binmek için geceleri gider sirkte çalışırdım. Eve dönerdim ne bulursam okurdum, okurdum.


Röportaj: Mehmet Çalışkan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.