Gülben Ergen’in 2000’li yıllarda sunduğu Gülbence programını hatırlarsınız.Maziye dönerseniz, Tolgahan Sayışman’ın karşımıza ilk kez orada çıktığını göreceksiniz. Programa Kıvanç Tatlıtuğ ve Cengiz Coşkun’la beraber katılmıştı. Onu, siyah kumaş pantolonu ve üzerine giydiği beyaz kazağıyla görenlere “Çok toymuş” cümlesini kurdurtsa da Best Model’de dereceye girmiş mankenlerden biriydi. Genç yaşta ekranlara merhaba diyen Sayışman için zaman boşa geçmedi. Şimdilerde Türkiye’nin yakışıklı jönleri arasında. Ortadoğu ve Balkan ülkelerinde bile binlerce hayranı var.


Bu ara hep âşık erkeklerin önde olduğu filmler izliyoruz. Bu da öylemi?

Bu film, öncelikle bir ailenin dramını anlatıyor. Hikâyede tabii ki aşk da var. Rumbir kızla Türk bir erkeğin evliliğe giden ilişkisinin nasıl sekteye uğradığını izleyeceğiz.


Ne gibi engeller var?

8 yıllık bir hapis dönemi var. Ama ne Sedat ne de Eleni aşkından vazgeçebiliyor. Ta ki aralarındaki iletişim kopana kadar...


Hiç görüşmeden, hiç konuşmadan sürer mi bir aşk yıllar boyu?

Günümüzde süreceğine inanmıyorum. Dünya çok küçüldü. Herkes istediği insana çok rahat ulaşabiliyor. Ama biz bir dönem filmi çektik. 60’lı yılları anlatıyoruz. O dönemde aşk yaşamak çok kıymetliydi. İnsanlar sürekli eş değiştirmiyordu. Kavuşmak da zor oluyordu.


Peki Sedat’la Eleni’ye hiç bu ayrılıkları yaşatmayacak olsanız, senaryonun hangi kısmını değiştirirdiniz?

Sedat’ın hapiste olduğu dönemde küçük bir değişiklik yaparsam onları mutlu sona kavuşturabilirim. Tam anlatamıyorum şimdi, filmin sürprizi kaçmasın. Aşkın heyecanına kapılmış iki genç var karşımızda. Her şeyin üstesinden gelebileceklerini düşünüyorlar ama aile büyükleri engel oluyor. Bence söz konusu aşksa din, dil, ırk farkı gözetilmez. O dönemde bile aşılabilecek bir problem bu. Çok da geçmiş değil, 50 yıl öncesi.


Dizi nasıl gidiyor diye soracağım, ama korkuyorum...

Sorma, geçen gün 3 Adam’la (Eser, İbrahim, Oğuzhan) bir araya geldik. Vaktimiz de vardı. “Ağabey diziyi bir anlatsana” dediler. Gülmekten yerlere yattılar. Vaktim olsa Lale Devri anılarımı yazmak istiyorum.


Olmayan şey kaldı mı?

Yangından, depremden kurtulduk. Hele Zümrüt karakteri Süpermen’i solladı. Kanseri yendi, kötürüm oldu, iyileşti ama hâlâ Toprak’la Çınar’ı nasıl ayıracağını düşünüyor.


Bu çaba neden?

Bir dizi tutturacağız diye yapmadığımız kalmadı. Seyirci de bunu istiyor, ne yapalım? Bu iş en çok bana yaradı. Çok mutluyum.Maddi anlamda çok kazandım. Ancak ilk iki sezon bir oyuncu olarak beni tatmin etmedi. Çok düz bir karakterdi.


Ama kadınlar bayılıyor...

Yoğun bir ilgi var. Her hafta İran, Kuveyt gibi ülkelerden sete ziyarete geliyorlar. Bu yüzden çekimlerimizin yarım kaldığı oluyor. Çok şaşırıyorum bu hale gelmesine.


Şu an durum nasıl?

Artık çok fazla tekrara düştük. Yapmadığımız şey kalmadı. Çok başarılı bir senaryo grubu ve çok iyi bir ekiple çalıştık. Ama daha erken bitirmeliydik. Son kurşunlarımızı atalı çok oldu.


Bu sezondan sonra ekrana ara vermeyi düşünüyor musunuz?

İki sinema filminde oynamayı düşünüyorum. Ekrana iki yıl kadar ara vereceğim. Sinemanın alanı daha geniş. Orada daha mutlu oluyorum. Televizyonda istediğim performansı sergileyemiyorum.


Ne istiyorsunuz ki?

Yani dizilerdeki başrollerin çizgileri belli. Değiştiremiyorsunuz, karaktere kendinizden bir şey ekleyemiyorsunuz.


Aklınızda bir şeyler var mı?

Bir romantik komedi filminde oynamak istiyorum yine. Bir de yurtdışından adapte edilen bir senaryo var. Polisiye, aksiyon ve dram öğeleri barındıran,matematik zekâsı yüksek bir senaryo.


‘Çekingen kalıyorum, utanıyorum’


Selen Soyder’le ilişkiniz nasıl gidiyor?

İyi gidiyor, çok mutluyuz. Özel hayatı konuşmayı pek sevmiyorum. Göz önünde olmak istemiyorum. Çekingen kalıyorum, utanıyorum.


Eh ama bilmeyen mi kaldı?

Bilinmesi benim tercihim değildi. Orada burada yemek yerken sürekli görüntü alınıyor zaten. Buna hiçbir zaman karşı olmadım. Oraya gidiyorsak görüntüyü de alacaklar tabii. Ama uzatılan mikrofonlara zırt pırt konuşan bir adam değilim.

İnsanlar merak ediyor...

Doğru söylüyorsun. Bu işin içindeysek insanların merak etmesi de normal. Bizim de onları bir şekilde cevapsız bırakmamamız lazım. Ama ben sosyal medyayı da çok fazla kullanmam. O da bana özel hayatın deşifre edilmesi gibi geliyor.


Röportaj: Aslı Öztürk

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.