O kadar güler yüzlü ve eğlenceli biri nasıl bu kadar duygusal şarkılar yapabilir anlamıyorum. “Yazarken daha yoğun hissedip büyütüyorum galiba” diyor. Geçen hafta albümünü dinlemeye gittiğimizde Emre ve ekibi günlerdir aynı şarkıları tekrar tekrar dinlemiş durumdaydı ve herkeste başka bir duygusal anomali baş göstermiş gibiydi! Ben de albümü ilk dinleyişte önce Emre’ye küfrettim. Ne hakkı var bizim duygusal yanlarımızı böyle ortaya dökmeye? İkinci dinleyişte sakinleştim. Üçüncü dinleyişte klasiklerim arasına girdi albüm.




Mustafa Ceceli ile ikinci kez çalışıyorsun. Bunun etkisiyle arabeske daha yakın bir albüm olacağını sanmıştık...


Zaten bir çizgim var. Çalışırken hep birden fazla bakış açısı olsun istiyorum. Mustafa, çok güzel yaylılar yazıyor. Onunla iyi bir şey çıkacağından emindim. 2223 yaşından beri şarkıları prodüktörle yapıyorum ve bunun doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. Mustafa’nın piyasayı çok iyi bilmesi, başka taraftan bakıyor olması çok iyi. İkimiz de şarkıların Stockholm’e, Mats Valentin’e gitmesi gerektiği konusunda hemfikirdik. Sadece Stockholm’de yapsaydık albümü yine eksik olurdu. Orada da ney kaydedebilirdik mesela ama İstanbul atmosferi olmuyor. Çağatay Şen ile burada başka bir stüdyoda üflemeleri ve udları kaydettik.




Uzun süre Stokholm’de olmak nasıl etkiledi?


Çok uzun süre dışarıda olmayı sevmiyorum. Kolay değil. O zorluk mutlaka albüme de yansıyordur ama en iyisini yapmak için buna değer. Alıştım artık. İlk kez de yapmıyorum bunu...




Başka bir şehirde, ülkede olmak yaratıcılığını nasıl etkiliyor?


Çok etkiliyor bulunduğun yerin havası, yaşamı. “Sen gitme” diye bir şarkı var mesela bu albümde, Londra’da yazmıştık. Sonra Stokholm’de kaydettik ve şehrin etkisini iyi gördük.




Evden uzak kalmak senin kadar duygusal bir adam için işin en zor kısmı değil mi?


Çok evcil biriyim ama ev kavramı mesleğim dolayısıyla benim için farklı. Yaşadığım evle, şehirle çok bağ kuramıyorum, çünkü turnelerde de 3-4 ay eve gelmediğim oluyor.




İlk albümdeki heyecanı koruyor musun?


Koruyorum ama o çok farklı bir şey. İlk albümde var olmaya çalışıyorsun. Kimse seni tanımıyor. Televizyon, radyo yayınlayacak mı bilmiyorsun... Ama şarkı yazarken ya da kaydederken heyecanım aynı.




İlk albümdeki özgürlüğünü arıyor musun?


Bir taraftan şu an daha özgürüm bir taraftan değilim. Örnek vereyim. “Beni Biraz Böyle Hatırla” single’ındaki klarnet kısmı... Bence orada klarnet doğru enstrüman. Ama özgür olamadığım kısım orada devreye giriyor; beni takip eden kesim klarnetten hoşlanmayacak ve tepki verecek diye. Otomatik olarak oraya başka hangi enstrüman olabilir diye düşünmeye başlıyorum. Müzik bu. Doğrusu yok. Her şarkı için “Bunu severler mi” diye düşünmek, işi matematiğe, ticarete dökmek olur.




Şiir kitabı çıkarmayı düşünüyordun bir ara...


Yok, vazgeçtim ondan. Bir de eski şiirlerime baktım, kötüymüş. Çocukçaymış. Yalnız Emre Aydın diye başka biri var. Şiir yazıyor ve internette yayınlıyor. Fanlarım da benim yazdığımı sanıyor bazen ama asla benim yazacağım türden şeyler değil. Eylül Geldi Sonra Emre Aydın’ın yeni albümünde 10 şarkıvar. 8’inin söz ve müziği kendisine ait. Cover şarkılardan biri Nazan Öncel’in insanı paramparça eden “Gecele Kara Tren” şarkısı. Diğeri Sezen Aksu’nun söylediği, sözleri Zülfü Livaneli’ye ait “Belalım”şarkısı. Kendi şarkıları arasından en az 3’ü “Kalp Ağrısı” adlı playlist’imde en çok dinlenenler arasına girdi bile!




Şarkı sözlerinden soracağım sorular var. İkili ilişkilerde kendini küçümsüyorsun sanki.


Aslında evet, “Yarım aklımla” falan diyorum... Şarkı sözleriyle ilgili çok detay açıklayamıyorum ama galiba haklısın. Varmış. I I İlişki yaşarken ya da ayrılırken karşındakini kendinden yüksek bir noktada mı görmeye başlıyorsun? Muhtemelen öyle değil de şöyle: Bir tartışma anında, ille sevgiliyle de olması gerekmiyor; insan “Allah beni kahretsin, hep benim hatam” der ya... Öyle bir şey. Aslında karşınızdakine en büyük vuruşunuzdur o. Yoksa her türlü ilişkimde saygı göstermeye çalışıyorum.




Kendini yaşlanmış mı hissediyorsun?


Eh, tabii. Enerjim, bakış açım değişti. Yorgun hissediyorsun bir noktada...




“Beni yakan İstanbul” diyorsun bir şarkıda. İstanbul seni hâlâ mı zorluyor?


İstanbul güzel şehir ama güzel bir fotoğrafa bakmaktan öteye geçemiyor benim için. Gündelik hayata girince o güzellik kalmıyor. Müzik sektörü burada olmasa İstanbul’da yaşamam. Antalya’da, İzmir’de yaşarım...


Röportaj: Heja Bozyel

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.