Bizim yollarımız hep çakışır Timur’la. Pek severim. Çok da başarılı bulurum. Öyle ki yönetmen dostum Murat Şeker, Çakallarla Dans 2’de bana konuk oyuncu olarak Timur Acar’la bir sahne yazdığını söylediğinde havalara uçmuştum. Çok keyifli bir işti. Şimdi yine çok keyifli bir projeyle karşımızda. Show TV’de, izleyiciyi ekranlara kilitleyen Bebek İşi dizisinde başrolde. Bu vesileyle buluştuk, sohbet nerelere gitti... Onu daha yakından tanımaya ne dersiniz?


Yollarımız yine çakıştı!

Merhaba Nazenin...


Merhaba Timur. Almanya’da doğdun büyüdün, sonrası?

Evet. 1979 Almanya doğumluyum. İşçi bir ailenin çocuğuyum. 1984’te ailem kesin dönüş yaptı. Memleketim Sakarya’dır. Aslen Gürcü’yüm. Dedelerim Batum’un Acara bölgesinden, soyadım da oradan geliyor. Rus Harbi yüzünden Sakarya’ya göç etmişler. Annemle babam orada tanışmış ve Almanya’ya gitmişler. Sakarya’ya da tatillerde gider gelirim.


Deprem sırasında orada mıydın?

Her tatilde olduğu gibi... Depremi yaşadıktan sonra Sakarya merkezinde yıkılan tiyatro bizim kasabamıza geldi, tiyatroya başlamam böyle oldu. Deprem insanların hayatını çok kötü etkiledi ama benimkini olumlu değiştirdi; demeyim de hayatımı çizdi. Depremzedeler ve okulları yıkılan çocuklara tiyatro yapmaya başladık. “Çok zevkliymiş, bunu mu okusam” dememe gerek kalmadan kitaplar falan, okumaya başladım zaten. “Tamam” dedim “benim yapacağım iş bu”. İzmir 9 Eylül’de Tiyatro Bölümü’nü kazandım. Sonra İstanbul’da, 2006’da Oyun Atölyesi’nde Shakespeare’in Hırçın Kız oyunuyla gerçek oyunculuğa adım attım. Hâlâ da o ekiple devam ediyorum.


Çok yoğunsun bu aralar... 2013 senin yılın mı ne?

Bu ara biraz öyle oldu... “Hayat Sana Güzel”i çektik, daha doğrusu Murat Şeker çekti, Şevket Çoruh’la oynadık. Bebek İşi’nin çekimleri devam ediyor. Testosteron oyunumuz vardı, onu “Erkek Tarafı” diye sinemaya uyarladık, onun çekimleri var. Sonra tiyatro provası başlıyor. Sizin gibi Panama’lara gidemedik, bu sene yoğunuz biraz!


Senden de iyi Survivor olur, bak şimdi düşününce...

Yok, bileğim sakat benim.


Ama hiç şikâyetçi değilsin bu durumdan. Yani bileğinden değil, yoğunluktan... Zaten seni tanıyorum az çok, proje ve insan seçen birisin. Hoşlanmadığın kimseyle çalışmazsın.

Doğru aslında. Hep güzel işlerde, güzel insanlarla çalıştım bugüne kadar. Bence çok da şanslıydım. Tiyatrodan da kaynaklanan bir durum bu. Murat Şeker’le zaten öyle, bu Testosteron ekibi de öyle. Kaç yıllık arkadaşlarımla oynuyoruz.


Yine komedi değil mi?

Evet, bir komedidir gidiyoruz.


"Yankı’nın İsrailli koçu var"

Bebek İşi bayağı sıra dışı bir iş oldu.

Çok keyifli, reytingleri de iyiymiş. Bu önemli biliyorsun! Biraz değişik bir format. Bebek var, süresi kısa ama ben çok sevdim.


İki zor şey, hayvanlarla ve bebeklerle çekim derler!

Çok tırstım başlarda; ağlar mı, acıktığı için mi ağlar uykusu geldiği için mi... Çocuğun ruhunu değiştirmemek lazım öte yandan. Ama içimiz çok rahat çünkü İsrail’den bir bebek koçu geldi.


Bebek koçu diye bir şey mi var?

Evet evet. Hep başında. Kuralları da bayağı katı. Tam çekimin ortasında “Uyuması lazım” diye alıp gidiyor. Bu arada Yankı, yani gerçek adıyla Eymen inanılmaz bir bebek. Böyle bir şey olamaz; “üç, iki, bir” deyince oyun veriyor. 12 bölüm çektik şu ana kadar, bir ya da iki kere ağlamıştır. Nurgül’le benden iyi oynuyor vallahi; bebek işte, işi gücü oyun oynamak!


Tabii Nurgül Yeşilçay deneyimli, oğlu var, sende o deneyim de yok.

Nurgül de şaşırdı, deneyim meneyim fark etmiyor.


İyi anlaşıyor musunuz?

Nurgül’le sabah 10.30 hariç gayet iyi anlaşıyoruz.


Uyanma problemi mi?

Yok, onun sabah 10.30 esprileri var, atlattık mı güzeliz yani!


Bir tane alalım...

Yok, günlük, spontan gelişir, anlatılmaz. Yapmaya çalışıyor ama olmuyor. Ben de bozmuyorum. Yok yahu, çok sevdim. Bu işte tanıştık ama iyi olduk, ekrandan da güzel görünüyor sanırım.


İnsanlar onu iyi tanıyor, ama şimdi senin içini merak ediyorlar.

İçimiz dışımız bir...


Ama ürkütücü bir yanın var, eğlenirken birden atarlanacakmış gibisin!

Dışarıdan biraz öyle görünebilirim, ama inan tanışana kadar. Kendimi geri çekiyorum, diyelim. Bunu çok insan söylüyor, baştaki o mendeburluğu, yabaniliği kıramıyorum.


Peki Yankı çok tatlı bebek de acaba Timur’dan iyi baba olur mu?

Bana olurmuşum gibi geliyor.


Kucağına alınca bomba tutuyormuşsun gibi oluyor musun?

Hayır, çok zevkli kucağa almak. Arkadaşlarımın, kuzenlerimin bebekleri var. İdare ediyoruz.


“En iyi bebek arkadaşımın bebeğidir” diyorsun...

Bebek işi biraz zor ya...

"Moda Sahnesi’ni kuruyoruz yeniden"

Doğaçlama senin sanatının neresinde?

Projeye göre her yerinde, Bebek İşi’nde de yapıyorum. Kötüyse, yönetmen “Timurcuğum bunu yapmayalım” diyor zaten. Nurgül ile olan sahnelerde yapmazsam, iş bir süre sonra rutine binmeye başlıyor. Ben bir şey yapıyorum, Nurgül bir şey yapıyor, sahne fokurdamaya başlıyor. İkili oynamanın avantajları bunlar. Yan yana çok sahnemiz var ve bir süre sonra alışıyorsun. Ters köşe yapıyoruz bazen birbirimize. O biraz da “kendine gel” etkisi yapıyor.


Tiyatronun etkisi var tabii...

Sürekli algıların açık tiyatroda. Bir de her oyunda yeni bir hikâye, yeni insanlar ekleniyor işin içine. Niyet iyi olduktan sonra hiçbir problem yok.


Tiyatro demişken, mutlaka bir dizi giriyor hayatınıza. Avrupa’da falan bu durum böyle değil sanırım.

Şartlar çok farklı, kıyaslamak doğru değil. Şimdi mesela saatlerimiz çok güzel, 25 dakika. Bu da bir adım. Çok doğru bir şey. Şimdiye kadar haftada 5 gündü çekimler, oturunca 3 güne inecek. Tiyatro gelecek onun yerine.


Nedir?

Moda Sahnesi’ni kuruyoruz yeniden.


Çok güzel haber. Kim kim?

Ben, Mert Fırat, Onur Ünsal, Ulaş Torun’la eski Moda Sineması’nı kiraladık Bahariye Caddesi’nde. 6-7 aydır inşaat devam ediyor, bu ayın sonuna doğru bitecek.


İlk ne zaman oyun?

Ekim'de Hamlet’le başlıyoruz. Sonra bir çocuk oyunu olacak. Konser alanı orası aynı zamanda. Küçük bir sinema salonumuz da olacak. Ödüllü filmler, yönetmeniyle söyleşiler falan gerçekleştireceğiz. Çok kapsamlı bir yerimiz olacak yani.


İnatla tiyatro diyorsun...

Aynen öyle diyorum, kapatılanlara rağmen. Tiyatrosuz olmaz. Karışanın edenin yok, “Bunu oynayalım” diyorsun, “Bunu uzatalım” diyorsun... Tiyatro bizim özelimiz. Testosteron’u 4 yıl oynadık, o kadar sevildi ki...


"Fabrika çıkışı bıyıklıyım"


Bıyık meselesi... Şimdi epey bir moda ama sen yıllardır böyleydin.

Fabrika çıkışı bıyıklıyım. Artık nereden moda olduysa... Ben bir tiyatro oyunu için bırakmıştım aslında. O sırada Avrupa Yakası teklifi geldi. Böyle başlayınca mecbur kaldım, ama şimdi bıyıksız resimlerime bakıyorum da, iyiyim böyle. Hey bıyıklı! Sevdiğim bir iş olursa seve seve keserim ama...

Yakışıyor bence.

Bence de...


İlginç bir tipin var, biraz geçmişi anımsatıyor. “Cem Karaca’nın hayatı çekilse Timur Acar oynasın” diyenler var.

Seve seve... Cem Karaca gibi bir değerin hayatını oynamak güzel olur.


Barış Manço’ya benzetenler oldu, Timur Selçuk’a benzetenler var.

Benim adım o yüzden Timur zaten.


Nasıl yani, psikolojik olarak benzedin mi acaba?

Doğduğumda Münih’e Timur Selçuk gelmiş. Bizimkiler de çok seviyorlarmış. Adım da Timur olmuş. Bu çok sevdiğim bir hikâyedir.


Hayat sana güzel Timur...


Hayat Sana Güzel nasıl oldu?

İnşaat sektörünün önde gelenlerinden bir işadamının yanındaki adamı oynuyorum. Çok güzel geçti. Yine Şevket Çoruh’layız. Artık iyice yakınlaştık birbirimize.


Ben Murat Şeker’le ilişkinizi Tarantino’nun sürekli Harvey Keitel ve Michael Madsen’la çalışmasına benzetiyorum. O da sürekli sizi istiyor projelerinde...

Güzel bir çizgi yakaladık. Umarım bozulmaz bu birliktelik. Tabii hep onun projelerinde olacağım diye bir şey yok.


Çakallarla Dans 3 gelir mi? Halk çok istiyor...

Gelsin tabii, ama ilk ikisi çok iyiydi, o düzeyde olacaksa gelsin. 2, rakam olarak 1’in üstüne çıktı. Onun için beklemek lazım.


Bu konuk oyuncular olayı Murat Şeker’in çok önemsediği bir şey. Ben de yer aldığım için söylemiyorum da güzel, eğlenceli seçimler yapıyor. Siz ana kadrosunuz zaten.

Evet, Murat öyle çalışmayı seviyor, süslüyor filmini. Bakalım 3’te enteresan kimler olacak?


Eğlenerek film çekmede son nokta zaten...

Boğuluyoruz gülmekten. Seninle çektiğimiz sahne de öyleydi, gördün işte.


Beni güldürdüğün için kaç tekrar yapıldı.

O sahne de insanı gevşetiyordu ama, patlıcanlar, kabaklar, sıcak...


Röportaj: Nazenin Tokuşoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.