Gerçek adı Derman İskender Över ama o “küçük İskender” mahlasını kullanıyor.


Oradaki “küçük” kelimesinin bilhassa küçük harfle yazılmasını isteyen kendisi. Dur durak bilmeyen insanlardan biri. Şu hayatta neyi isterse, neyi kafasına koyarsa yapıyor.Müzikten sinemaya el atmadığı alan neredeyse kalmadı.


Edebiyatta da öyle; kendini türlerin, biçimin sınırlarına hapsetmiyor. Birkaç deneme ve aforizma kitabı, bir de romanı var ama o, her şeyden önce şair... Yeni kitabı olay oldu. Zira ölen, öldürülen “Ali”lerden bahsettiği kitap çıkar çıkmaz Ali İsmail Korkmaz’ın ölüm haberini aldık. Kötü bir tesadüftü. Veya belki tesadüf değil, şiirin olacakları görme, insanoğlunu gelecekte yaşanacaklara dair uyarma potansiyelini doğrulayan bir olaydı. Üstelik ilk kez de olmuyordu; küçük İskender daha önce de şiiriyle geleceğe defalarca dokunmuştu... Ben de biraz “Ali” dolayısıyla bu konuyu, biraz da başka şeyleri konuşmak için buluştum küçük İskender’le.


Herkesin içinde bir Ali vardır, zaman zaman ortaya çıkan

“Memetler ölürken Aliler öldürülür bu coğrafya için. Ali’nin gömleği onun için başka bir kanlı” diyorsunuz. Ali bir isim değil sadece, bir simge. Bundan bahseder misiniz?

Ali’nin emre itaat etmeyeceği ve bu yüzden yok edilebileceği bilinir bu ülkede. Herkesin içinde bir Ali vardır ayrıca, zaman zaman ortaya çıkan. Bendeki Ali’ye gelince; halk arasında bir şehir efsanesi gibidir benim Ali’m. Direnişin, hırçınlığın, gururun simgesi... Uysal, durgun, sessiz görünür ama bu bir yanılgıdır. Ali’ ler bir dil yangınıdır. Söndürülemez. Her kıvılcımdan tekrar tekrar doğar ve çoğalırlar.


“Ali” çıktıktan kısa bir süre sonra bir Ali öldürüldü...

Kahreden bir rastlantı. Ama ilk değil. Bakın, ilk kitabımda da Susurluk’u yazmıştım, ta 80’lerde. Mart ayında İçi Pis Tay adlı şiiri kaleme almış ve “üç beş çapulcu”dan bahsetmiştim. Öncesinde Ucube’yi yazmıştım. “Ey devlet beni de ‘ucube’ say” diye bir dize vardı o şiirde...


“Olacakları hissetmiş gibi” diye yazdınız Twitter sayfanızda...

Şairlere has bir önsezi işlemiştir belki ama evet, var bir gizemli yanı. Ya da olacaklar zaten bellidir aslında ama şairler şiir yazmaktan konuşmaya vakit bulamıyorlardır.


Ben susunca çözülecekse neden susmayayım ki?

Ayşe’nin, aşkın, hayatın “bazen çok Ali” olduğunu idrak ettiğimiz günlerdeyiz. “Ayşe bazen çok Ali” diye yazmışsınız. Bu süreçte ne hissettiniz?

Sosyal medyada da paylaştım bunu; 21. yüzyılda arkadaşlarıma, halka yapılan bu zulümden sadece utanç duyuyorum. Şu kesin: Bende ve bizim gibi düşünen insanlarda bu his doğmuşsa, sorumlusu Ali’ler değildir. Bu hissi soğutmaya, ortadan kaldırmaya çaba gösterilmemesine gelince; “Kendi başınızın çaresine bakın” demek bu. Ülkenin yarısı çürüğe ayrıldı! Utancımla övünmek zorunda kalmak ağır.


“Güzeldik aslında, bizi tarih yazarak kirlettiler.” Bu dizede sistemin kuralları, dayatmaları ve tarifleriyle bizi oluşturma çabasına sıkı bir eleştiri var. Güzel kalmak mümkün müdür şu hayatta?

Nerede yaşadığınıza bağlı... Neden yaşadığınıza bağlı... Yaşadığınız yerde uğrunda yaşadığınız şeyler için ölebilecekseniz, güzelsinizdir. Sizi çirkinleştiren şey aslında başkaları. Başkalarından uzaklaşıp “çirkin olan” için dua edin, bu size iyi gelecektir.


Bir gün ne olsa susarsınız?

Sevdiklerim “Sus” demedikçe susacağımı sanmıyorum. Ama ben de Ali’yim; Ali’leri sevmeyenlerin bizi nasıl susturduklarına da şahidiz. Meseleler ben susunca çözülecekse, o zaman neden susmayayım ki zaten?


Cinsellik de ayrıştırıyor

Eşcinsel olduğunuzu hem şiirinizde hem röportajlarınızda her zaman açıkça söylediğiniz için soruyorum bunu: Cinsel kimliğin senı başkalarından ayrımı kılar, yoksa orada da görünmez bağlar var mıdır?

Cinselliğin bizi birbirimize yakınlaştırdığını hiç düşünmedim. Ayrıştıran bir yan taşıyor. Kromozom sayılarımız eşit olabilir, ama DNA’larımız farklı. Ayrıldığım sevgilime bunu söylemek isterdim.


Ayıp ve sır saklayabilen bir kalp benimki

“Hayatı eğlenceli ve uygunsuz hale getirecek tüm tekliflerim geri çevrildiği ve tehlikeli bulunduğu zaman anladım ki bol bir kalp benimki. Bol derken çok değil, geniş ve gevşek. Hatlarını belli etmediği gibi ayıp ve sır saklayabilen de bir kalp. Sokaktaki adamla tartıştığımda küfür edebiliyorsam, aynı küfrü resmi sıfatlı birine de yöneltebilirim. Beni kim tutabilir, kanunlar mı? Öldük mü dönüp dolaşıp başka başka geliyoruz. Mesele bu kadar basit aslında."


Haber: Gülenay Börekçi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.