Twitter’da OccupyWall Streetekipleri hararetle Türkiye’yi takip ederken İstanbul’dan bildiren Justin Wedes’e tesadüf ediyorum. Bir haftanın ardından memleketi New York’a dönen Wedes, Union Square’deki buluşmamıza boynunda bir poşuyla geliyor. Bana doğru koşup, boynuma sarılırken Türkçe “Çapulcuyum” deyip kahkahayı basıyor. Onların da lugatına girmiş. Olanları uzaktan izleyen bir İstanbullu olarak endişeliyim, ayağının tozuyla bana parkın harika olduğunu, endişe edilecek hiçbir şey olmadığını, Miraç Kandili’nde parkta kandil simidi yiyip mevlit dinlediğini anlatıyor. Wedes, meydandaki piyanoyu ise bir kenara not etmiş. “Belki de bu en iyi taktikti” diyor. Hayatta ilk kez gördüğüm bir insanın boynuma sarılarak selam vermesinden, parka dair ve kendi direnişlerine dair anlattıklarından, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanmak istiyorum, yeniden.


“Gezi’dekiler bizden daha güçlü, daha cesur”

Gezi Parkı’ndan nasıl haberiniz oldu? Neden gittiniz oraya?

OECD toplantılarında Occupy Wall Street hareketini temsil etmek üzere Paris’teydim. Haberlerden takip etmeye başladım. Yaşananları duyunca, Paris’ten New York’a gelmek yerine biletimi değiştirdim ve İstanbul’a gittim. Bir hafta boyunca parkta, orada tanıdığım insanların evlerinde (Bazı sanatçılardan bahsediyor, lakin isimlerini vermiyor...) kaldım. Kameram yanımdaydı, telefonum ve internetimde vardı. Yaşananları kaydetmem gerek diye düşündüm. Oradan gördüklerimi tweet atmaya başladım. Binlerce insan tweet’lerimi takibe aldı.


Bir haftalık izlenimlerinizi alabilir miyim?

Gezi Parkı direnişçileri New York’taki Zuccotti Park direnişçilerinden, yani bizden daha güçlü ve daha cesurlardı. Aynı zamanda çok akıllı, çok yaratıcı ve çok esprili insanlar hepsi. Hem direniyor hem de bir festival gibi bunu kutluyorlardı. Ve bence asıl göstermek istedikleri şuydu: Biz Gezi Parkı’nı böyle görmek istiyoruz, Taksim’i böyle yaşamak istiyoruz. Bu kesinlikle bir kültürel devrimdir.

“Beni çok ama çok etkiledi sizin insanlarınız”

Sizin için ne anlam ifade ediyor orası?

İstanbul çok önemli. Türkiye birçok yolun kesiştiği bir ülke. Her renk var sizin ülkede. Benim anladığım şu: Sadece parkı yok etmek değil insanların birbirine toleransı da zayıflatılmak isteniyor sanki. Çünkü orada gördüğüm herkes birbirine karşı son derece anlayışlı, saygılıydı. Ayrıca bu bir park meselesinden ve din tartışmasından çok sivil haklar ve özgürlük direnişi. Sizin orada herkes bir arada yaşamak istiyor, bu bunun direnişi. Eğer bu dini bir tartışma olsaydı o parkta bu kadar çadırın içinde yüzlerce başörtülü kadın kalmıyor olurdu.





Siz parktan çıkarıldınız. Muhtemelen Gezi Parkı’ndakiler de çıkacak.

Öyle güçlü talepleri var ki Başbakan’ın peşini bırakacaklarını sanmıyorum. Beni çok ama çok etkiledi sizin insanlarınız. Son derece barışçıl ve yaratıcı insanlar, eminim bir yolunu bulacaklar.

“Bizim medya da hiç ilgilenmedi”

Sizin OWS (OccupyWall Street) direnişinizle benzetildi bu direniş. Ama sanki sizin hikâyenin başta sesi kuvvetli çıkıyorken sizin sesiniz giderek kısıldı. Ne dersiniz?

Ben en başından sonuna kadar, yani iki ay, direnen kemik ekiptenim. Orijinal OWS’ci de diyebilirsiniz. Direnişin medyaya tanıtımından ben sorumluydum. Evet, çok benzerlik gördüm. Bunlardan biri halkın ve esnafın verdiği destekti. Bütün restoranlar, bakkallar, marketler destek veriyordu. Kurdukları revir, kütüphane, çadırlar son derece profesyoneldi. Devrim Market de herkese bedavaydı. Bizim hareketimiz de böyleydi. Tek istediğimiz, “insanlık”tı. “İnsanlık kazansın. Gerisi mühim değil” diyorduk. Ayrıca parkı harika koruyorlardı. Bu arada OWS’de 17 insanın öldüğü söylendi. Birincisi bu doğru değil, kimse ölmedi. Ayrıca protesto hakkını kullanan kimsenin ölmemesi lazım.


Medyanın tutumu neydi sizin hareketinize?

Onlar da bizimle hiç ilgilenmedi, ta ki sosyal medyada iş büyüyünce ilgilenmeye karar verdiler. Ama çok haksızlık edilen, adaletsiz haberler de yapıldı hakkımızda. Biz de aslında medyaya ihtiyacımız olmadığına karar verdik. Çünkü her şeyimiz var aslında. Ana akım medya bu işin asıl kaybedeni. Hepimiz kendi medyamızı yaratıyoruz. Bu kadar insan OWS’yi ya da İstanbul’daki direnişi başka türlü duyamazdı.

“Sonsuza kadar bir parkta oturamazdık”

Sizin direnişin hataları var mıydı? Bir eleştiri yapmanızı istesem...

Bizim direnişimiz aslında sona ermedi, şekil değiştirdik. Sonsuza kadar bir parkta oturamazdık. Mesele parklardan daha büyük. Bu bir uyanış! Biz parktan dışarı çıkartıldığımız vakit oturup başka türlü organizasyonlar yaparak bizi destekleyen insanlara ulaşma kararı verdik. Birçok kampanya düzenliyoruz. Çünkü insanlar da kampanyalara katılıp seslerini duyurabiliyor. “Strike Debt” diye bir kampanya başlattık. Borçların silinmesine dair. Wall Street yüzünden hepimizin ya ev ya da sağlık borcu var. Bu bir çeşit kölelik. Kronik kapitalizmden kurtulmamız gerekiyor. Hükümetler yolsuzluğa batmış durumda. Kaldı ki dünya da bütün bunlardan nasibini alıyor. Bununla mücadele etmezsek bir süre sonra üzerinde yaşadığımız bir dünya da olmayacak.


“Lidersiz yaşamayı öğrenmemiz lazım”

Gezi Parkı’nı gördünüz ve önümüzdeki günlerde New York’ta, parkta gördüklerinizi anlattığınız toplantılar düzenlemeye başlayacaksınız. Neden?

Çünkü binlerce kişi Türkiye’de yaşananları protesto etmek için günlerdir bizim 2 ay boyunca oturduğumuz parkta gösteri yapıyor. Gezi bizi yeniden ateşledi. Bize yeniden enerji verdi.

Gezi Parkı’nın bir lideri yoktu. Sizin de yoktu. Lidersizlik mi hikâyeleri sonlandırıyor dersiniz?

Bence lidere gerek yok. Birçok lidere ihtiyaç var. “Lider” ego demek. Lidersiz bir dünyada yaşamayı öğrenmemiz lazım. “Lider” dediğin kişi yolsuzluğa karışabilir ya da efsaneleştiği için hakikatini kaybedebilir. Lidersizlik iyidir. Bu yeni bir sosyal hareket.

Bu tarz direnişlerin içine giren insanların romantik olduğu düşünülüyor. Sizce?

Hayır, biz romantik değiliz. Sadece artık hükümetlere, kurumlara, bankalara, anayasalara, bizi temsil ettiklerini söyleyen vekillere dair inancımızı yitirdik. Çünkü hepsi parayı temsil ediyor, bizi değil. İnsanlar hükümetlerle ilişki biçimini değiştirmek istediği için tüm bu yaşananlar. Dünya gitgide daralıyor, çok kalabalıklaştık, bir arada yaşabilmemiz için birbirimize toleranslı olmaktan başka şansımız yok. Yoksa bu bir yer kapma değil, yan yana durabilmenin savaşı!


Röportaj: Elif Key

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.