Charlie Sheen’le en son 10 yıl evvel konuşmuştum. O günler mutlu, yeni evli bir adamdı. Geçen yıllarda “tanrıçalar” ve uyuşturucuya o kadar bulaştı ki tüm kariyeri mahvoldu. Ama tekrar ayağa kalktı.

Charlie’yle yeni projeleri için konuşmaya gittiğimde bahsi Lindsay’den açtım. Zira artık rol arkadaşı ve aslında kader ortağı. Gülmeye başladı ve şöyle devam etti: “Onu filmde istedim. O da oynamayı kabul etti. İyi bir ikili olacağımızı düşündüm...” Onunla görüşmeme döneceğim, ama önce Charlie’nin özgeçmişine bir göz atalım...

10 yıl önceydi. Ünlü Hollywood yıldızı, aktör ve komedyen Charlie Sheen aktris Denise Richards’la evlendikten birkaç gün sonra “Hayatımın en özel anıydı ve Denise kadar güzeldi ki” diye anlatıyordu. Aşkı gözlerinden okunuyordu. Charlie o günlerde de Hollywood’un yaramaz çocuğuydu. Ama evlilik onu sakinleştirmiş, duygusallaştırmış ve huzurlu bir aile hayatına hazırlanıyor gibiydi. Ama öyle olmadı.

Son görüşmemizde Charlie’ye o günleri hatırlattım. “Gerçekten öyle mi görünüyordum” diye sordu. İnişli çıkışlı hayatı, Charlie’ye o günleri hatırlamasında hiç de yardımcı olmadı.

Son 10 yıl içinde, Amerikan televizyonlarının en çok kazanan oyuncusu oldu. “Two and Half Men” dizinden bölüm başına 2 milyon dolar alıyordu. Ne var ki tam da o sıralarda uyuşturucu ve alkol bağımlılığı da tavan yapıyordu. Kameralara sarhoş yakalanması bir yana, eşini şiddet uygulamakla tehdit etmeye başlamıştı. Sonunda Denise Richards, Charlie’yi terk etti. Charlie Sheen “yaramaz” günlerine geri dönüyordu. Hayatını telekızlar, uyuşturucu ve alkol dolduruyordu. Haliyle medya da Charlie’nin ensesinde.

Bütün yaramazlıklarını manşete taşıdılar. Ne var ki “Two and Half Men” dizisinin yapımcısı CBS şirketi altın yumurtlayan tavuğunu uzun süre korudu. “Charlie sete zamanında geldiği, repliklerini söylediği sürece özel hayatı bizi ilgilendirmez” diye açıklama yaptılar...

Yeni dizi yeni film

Lakin CBS de bir yere kadar dayanabildi. Charlie Sheen, çırılçıplak ve her yeri beyaz tozla kaplanmış halde bir restoranın tuvaletinde yakalandıktan ve iki kadını otel odasına kilitledikten sonra kovuldu. Charlie çılgına dönmüştü. Evinde röportajlar veriyor, CBS’e saldırıyordu. Çağırdığı kadınlardan “Onla benim tanrıçalarım” diye bahsediyordu. Sektörde de pek dostu kalmamıştı. Herkes Charlie’yi “hayalkırıklığı” olarak niteliyordu. Kariyerinin sona erdiğini söylüyorlardı. Fakat Charlie’nin geri döneceğine inanan az da olsa birileri vardı.

Hollywood menajerlerinden Mark Berg, Charlie’nin hayatının hep iniş çıkışlı olduğunu söylüyordu. Onu daha önce de dipten çıkarabilmiş ve en çok kazanan aktör haline getirmişti. Bu yüzden Charlie’ye teklif götürmeye devam etti. Ancak bu sefer Charlie’nin babası Martin Sheen de oğluna güvenini kaybetmişti. Baba Sheen “Charlie bağımlılıklarından kurtulmazsa yakında ölür” demişti. Ne var ki Charlie yine ayağa kalkmasını bildi. “Anger Management” adlı dizide ve “Scary Movie 5” filminde rol aldı. İşte son filminde rol arkadaşı da, başı onun gibi hayat ve medyayla belada olan Lindsay Lohan oldu.

"Artık sinirlenmiyorum"

Charlie, Lindsay’e rehabilitasyon borçlarını kapatması için 100 bin dolar verdi. Şöyle anlatıyor: “Lindsay benden yardım istedi. Borç olarak. Bense karşılık beklemeden verdim. Lindsay iyi bir aktris. Ama onun da sorunları var.” Lindsay’in en büyük sorunuysa sete çok geç gelmek. Bu yüzden maliyetler de katlanıyor. Zira Charlie en hızlı gecelerinden sonra bile sete zamanında geliyordu. Konuyu Lindsay’in sete geliş saatlerine getirdiğimde Charlie rahatsızlığını gizlemeye çalışıyor: “İlk gün zamanında geldi. İkinci gün 4 saat gecikti. Evet, bu pahalıya patlayan bir gecikme. Set ekibi de mutsuz oluyor. Bense sinirlenmiyorum. Zaten öfke kontrolü seanslarına katılıyorum. Lindsay’in ailesiyle sorunları var. Kötü biri değil. Sadece başını kaldıramıyor.”

Charlie’nin sorunları?

Charlie’nin babası Martin de bir dönem bağımlılık sorunları yaşamıştı. Charlie o zamanlar çocuktu. Charlie “Mükemmel bir ailem var. Yaşadıklarım için babamı suçlayacak değilim. Kardeşim Emilio ve ben çok mutluyuz” diyor.

Charlie de bir baba. Denise Richards ve bir sonraki eşi Brooke Muller’dan 5 çocuğu var: Cassandra, Sam, Lola, Max ve Bob. Charlie, “İyi bir baba olduğumu düşünüyorum” diyor ve devam ediyor: “Denise mükemmel bir anne. Herkes bana karşıyken bile çocuklarımı görmeme izin verdi. Beraber tatillere çıktık.”

Charlie ayrıldığı son eşi Brooke hakkında pek konuşmuyor. Brooke da bağımlılıklarıyla uğraşıyor. Denise, Charlie’nin Brooke’tan olan ikizleri Max ve Bob’u Brooke rehabilitasyondayken yanına almayı teklif etmiş. O sırada Charlie de tanrıçalarıylaymış.

Charlie’nin Brooke hakkında söylediği tek şey, “O benim son evliliğimdi” oluyor. “O kadar mı kötüydü” diye soruyorum. “Evet, o kadar kötüydü!” diye yanıtlıyor.

"Belki âşık da olurum"

En zor soruyuysa sona saklıyorum. Charlie, ikiz çocukları Max, Bob ve iki hayat kadınıyla birlikte televizyona çıkmıştı. Charlie’ye bu yaptığını çocuklarına nasıl açıklayacağını soruyorum. Sinirlenmiyor. Artık evine “tanrıça” almadığını söylüyor. “Ama bunu nasıl açıklayacağımı gerçekten bilmiyorum. Üzerine düşünmem gerekiyor. Ben açıksözlü bir adamım. Her şeyi anlatırım” diyor.

"Peki artık alkol, uyuşturucu dönemi bitti mi” diye sorduğumda şöyle yanıtlıyor: “Bu sorunla başa çıkabileceğimi biliyordum. İnsanlar inanmıyordu ama ben yapabileceğim inanıyordum. Artık kullanmıyorum. Ayığım ve üstelik rehabilitasyona da gitmedim.”

9 kere rehabilitasyona girdiğini hatırlatıyorum. Charlie bunu pek komik bulmuyor. “Demek ki hiçbir faydası olmamış. Ben sorunlarımdan kendi başıma kurtuldum. Şimdi de uyuşturucu kullanmıyorum” diye tekrarlıyor.

Charlie geçmişte ayık kalmanın çok sıkıcı olduğunu söylüyordu. Şimdi de sıkılıyor mu diye merak ediyorum. “Umarım sıkılmam. Film ve dizi projeleri beni mutlu ediyor. Yenileri de geliyor. Yeni bir ev satın aldım. Belki âşık da olurum” diye bitiriyor konuşmasını. Evet, kulağa hoş geliyor...

Haber: Daphne Barak