Yaklaşık yedi sene önce tanıştık Selin Demiratar’la... O kadar içten açıklamalarda bulunmuştu ki, içimden, “Ne kadar cesur ve akıllı” diye geçirmiştim. Geçen yıllar onu hiç değiştirmedi. Samimi ve cesur olmayı sürdürdü. Bu sezon karşımıza yine sıra dışı bir diziyle, ‘Huzur Sokağı’yla çıktı. Ben de sohbet etmeyi çok özlediğim Selin’le diziyi bahane ederek buluştum. Diziyle başladık, sektöre laf attık ve aşkı konuştuk.


Huzur Sokağı, Şule Yüksel Şenler’in romanı. Bir dönemin en çok satan kitaplarından biri. Daha önce sinemaya aktarıldı. Türkan Şoray ve İzzet Günay rol aldı. Peki, senin bu diziyle yolun nasıl kesişti?

Bir gün beni Sinegraf’tan Latif Akgedik aradı ve “Bir proje var. Senaryoyu göndereceğim ama yüz yüze anlatmak istiyorum” dedi. Cem Akyoldaş, Şenol Sönmez ve Latif Akgedik bir araya geldik. Hikâyeyi anlattılar. Ben imkânsız aşkları seviyorum. Ama buradaki asıl konu zengin kız-fakir oğlan aşkı değildi. Farklı yollarda, yaşayışlarda olan ve inançlarını farklı yaşayan iki gencin öyküsüydü. Çatışması fazla, duygusal sahnelerin kuvvetli olduğu bir projeydi. Çok heyecanlandım. Bir de türban meselesi çok tartışılıyordu. Bu dizinin birbirimizi anlayabilmek adına bir köprü oluşturabileceğine inandım.


Bir misyonu da var yani...

Önyargıları kırmak ve şekilci bakış açısını değiştirmek adına minik bir adım atabiliriz.


Tam da bu noktada türbanlıların yaşamına tanıklık ettiğimiz bir dizide rol alman tepki çekti mi?

Hikâyeyi nasıl anlattığınız önemli. Senaryoya çok iş düşüyor. Herkes acısını farklı şekilde yaşıyor. Feyza’nın örtünme öyküsünü izleyeceğiz bu dizide... Ama bunu ayrımcılık yapmadan, doğru işlerseniz sorun olmaz. Biz de bugüne kadar hiç olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadık.


Feyza ilk bölümlerde daha zıpır bir karakterdi ve galiba sen o bölümlerde çok eğleniyordun...

Haklısın, gözünün içinde bir fırlamalık var. Feyza, gülümseyerek oynadığım bir rol. O fırlamalıkları daha fazla olsun isterdim.


Bu dizide Kutsi’yi izlerken gerçekten Bilal olduğuna çok inanıyorum...

Kutsi müthiş bir adam. Açıkçası ben diziden önce tanımıyordum. Şarkıcılık kısmında zaten şahane bir sesi, besteleri var. Oyunculuk kısmına gelince, duygusunu gözleriyle o kadar güzel veriyor ki, senin de sahnede yükselmeni sağlıyor. Kutsi çok samimi biri. Ben egolarından arınmış, mütevazı insanların karşısında saygıyla eğiliyorum.


Peki, senin huzur sokağın neresi?

Benim için huzur her yerde... (Gülüyor) Ben çok şanslıyım. Annem, babam, abim, erkek kardeşim var. Annem hepimizin toparlayıcısı, motivasyon kaynağı. O nedenle benim huzur sokağım annemdir.


Yıllardır dizilerde rol alıyorsun. Reyting tanrısı imkânsız aşkı seviyor değil mi?

Kesinlikle. Biz toplum olarak aşkı seviyoruz. Doğru yaşıyoruz ya da yaşamıyoruz ama seviyoruz.


"Beyaz atlı prens yok, kabul edelim"

Memleket olarak melodram tutkunu muyuz?

Evet. Ben de melodramı seviyorum. Bu bizim müziklerimizde de, yaşam tarzımızda da var. Televizyonda aşkı izlemeyi seviyoruz. İzlediğimiz dizilerdeki aşkı daha doğru buluyoruz.


Ama gerçek hayata baktığımızda aşk yok galiba...

Aşk var mı yok mu bilmiyorum. Tarihte yaşanılan aşklar da hep uzaktan güzel geliyor. Bir de dizilerde imkânsız aşklar olduğu için kendinden bir parça buluyorsun.


Bir yandan da dizilerde izlediğimiz aşkın karşılığını hayatta bulamıyoruz. Bu bir çelişki değil mi?

Çocukluktan itibaren beyaz atlı prens gelecek diye bekliyoruz. Öncelikle zihnimizden onu silmemiz lazım. İlişki yaşarken bile beyaz atlı prensin gelmesini umut ediyoruz.


Öyleyse bizi çocukken dinlediğimiz masallar mahvetti...

Kesinlikle haklısın.


“Hastane sahnesi reyting getirir”

Peki, bir dizinin olmazsa olmazı aşk mı?

Önce aşk, sonra samimiyet olması gerekiyor. Aksiyon, dram ya da komedi, ne çekerseniz çekin içinde samimiyet olması önemli.


Sen hem zengin hem de fakir kadın rollerinde oynadın. Toplum seni hangisinde daha çok sahiplendi?

Aslında her ikisinde de... Ben bir şey izlediğimde orada umut arıyorum. Unutmayın, Külkedisi hikâyesi her zaman tutar, çünkü hep umut kaynağıdır. Bu çatışma seyirciyi ekrana bağlar.


Öyleyse şu reyting artırma numaralarını da konuşalım. Nedir bir dizinin reytingi düştüğünde eklenen sahneler?

Oyuncu hastanelik olur. Bir ölüm tehlikesi atlatır. Hastane sahneleri reytingi artırır. Çünkü, “Öldü mü, ölecek mi?” sorusu seyirciyi ekrana çeker. Dikkat edin, tüm sezon finalleri böyle biter.


Röportaj: Oya Doğan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.