Erkek giyimiyle başladı, kadınları da sardı. Parfümü, çantası, mobilyası derken bir yaşam markası yarattı. Ünlü modacı Giorgio Armani 40 yıldır moda dünyasına ne kattığını anlattı.


Bildiğiniz lüks yabancı markaları sayın” desek, akla gelen ilk markalardan biri Armani olur. 2009’da Marmara Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma da bunu söylüyor. 1974’te kurduğu markasına adına veren Giorgio Armani Piacenza, 38 yılda yarattığı moda imparatorluğunu hâlâ ilk günkü prensipleriyle yönetiyor. Yıllardır “moda” yaratmasına rağmen epey mütevazı; “Sadece ihtiyaca cevap vermeye çalışıyorum” diyor. Ama firmasıyla ilgili tüm kararları o alıyor, basına sadece o konuşuyor. Pek çok moda devi markasını büyük sermaye şirketlerine satarken Armani’nin tepesinde sadece o var...


Başarısının sırrı belki burada belki de trendleri pek umursamayıp gösterişten kaçmasında. İstanbul’a da pek yabancı değil kendisi. Geçen hafta satışa çıkan Maçka Residences projesinin dekorasyonunu yaptı. Bakın İstanbul’da başka neler yapmış...


Sizden başka Avrupa’da hemen tüm moda patronları markalarını büyük gruplara sattı. Siz neden aynı yolu izlemediniz?

Dışarıdaki yatırımlardan yararlanmayı hiçbir zaman düşünmedim. Mali bağımsızlık, tam özgürlükle ve koşullardan bağımsız çalışabilmek için vazgeçilmez. Firmamın adım adım büyümesine izin verdim. Neden değişeyim ki?


“Genç yatırımcılara tavsiyem”

Peki şimdiki tasarımcıların da markalarını bir moda imparatorluğuna dönüştürebileceğine inanıyor musunuz?

Kim bilebilir ki? Benim bu işlere başladığım 70’li yıllarla bugün karşılaştırıldığında çok şey değişti ve moda dünyasındaki tasarımcı sayısı giderek artıyor. Bu mesleğe atılanlara tavsiyem, işlerine tutkuyla sarılmaları ve gerçeklere bağlı kalarak özgün ve bireysel bir tasarım vizyonu oluşturmaları...


Markanın stilinden asla ödün vermiyorsunuz. Trendler sizi etkilemiyor mu?

Stil kişisel bir şeydir ve sadece bir görüntü meselesinden ziyade daha çok karakterle ilintilidir. Benim için stil, zarif ve sofistike olmakla ilgilidir. Geçici trendleri takip etmektense, zamansız bir kalitenin peşinde olmuşumdur.


“Devrim yapmak istiyorum”

Dekorasyon ve otel işletmeleri için de bir markanız var. Her iki konseptin ortak bir zemini olduğunu düşünüyor musunuz?

Herhangi bir Armani ürününde ortak bir felsefe vardır; benim işlerimin özünde de insan odaklı bir yaklaşım var. Stilimin bir tutarlılığı var; bu bir takım elbise için de, Armani/Casa marka bir mobilya için de, bir Armani Hotel’inin atmosferi için de geçerli.


Nasıl bir tutarlılık?

Dekorasyon ürünleriyle herhangi birinin evinde bir devrim yapmak istemiyorum, tek sunmak istediğim rahatlık ve kullanışlılık; ancak bunu abartısız bir zarafetle, tüm gösteriş biçimlerinden kaçınarak ve sakınarak yapmak isterim. Modaya temel katkım rahatlık. Kullanım ihtiyaçlarını dikkate aldım. Dolayısıyla, Armani/Casa’yla bir yenilik yapmaktan ziyade, bir evdeki temel ihtiyaçları kişisel stilimle oluşturmak istiyorum.


“İstanbulluların derin bir içe bakışları var”

İstanbul’la ilgili size en çok ne ilham veriyor?

Bu şehirle ilgili izlenimlerimi birkaç kelimede özetlemek çok zor. Benim için her zaman özel bir büyüsü olmuştur. Kokuların, ışıkların ve yüzlerin bir karışımı var. Çok büyük bir ruhun dışavurumu gibi... Ancak eşit biçimde, buradaki insanların da derin bir içe bakışları var.


Röportaj: Aysun Öz Kaşi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.