Ayşegül Aldinç... Beş parmağında da beş ayrı marifet bulanan sanatçı. Seramik sanatçısı, öğretmen, köşe yazarı, şarkıcı ve oyuncu. Aynı zamanda da tüm zamanların “en güzel, en alımlı ve en seksi” kabul edilen kadını...


Şarkıcılık ve oyunculuk kariyerine 10 yıllık ara vermesinin ardından iki yıl önce “Hey! Ben buradayım” diyerek aramıza dönen Ayşegül Aldinç, şimdilerde bir yoğun ki sormayın. Bir yandan “Esma Sultan” karakterini canlandırdığı “Pis Yedili”nin çekimleri, diğer yandan albümü için şarkı seçimi Aldinç'in hayatını dolduran iki unsur. Bu arada sanatçı hani o günlerce konuşulan, polemiklere neden olan Hülya Avşar'lı Altın Portakal FilmFestivali'nde jüri üyeliği de yapacak. Anlayacağınız Ayşegül Aldinç'in işleri tıkırında.


Peki özel hayatında durumnedir? Görünen o ki işleriyle aynı parallellikte değil. Röportajımız sırasında şunu da öğrendik. Ayşegül Aldinç gibi bir kadın bile aldatılabilirmiş. Kendisi ihaneti gözüyle görmemiş olsa da “Belki de olmuştur” diyor ve aldatılmadığını söyleyen birinin hayatı boyunca hiç yalan söylemediğini söyleyen biri gibi yalan söylediğini belirtiyor...


“Aile kurmak iyi fikir ama…”



11 televizyon dizisi, 10 sinema filmi ve 13 albüm çalışması... Bütün bu çalışmalar yeterli midir yoksa “Daha fazla olabilirdi” mi diyorsunuz?

Ben her şeye geç başladım. Çalışmalarımın yeterli olup olmadığını buna göre değerlendirmek gerekir. Ben çekirdekten şarkıcı veya oyuncu değilim. Seramik sanatçısıyım, kısa bir evlilik dönemim oldu. Sonra annem beni iyi bir şeydir diye devlet memurluğuna verdi, daha sonra bir dönem öğretmenlik yaptım. Bütün bunların sonrasında önce şarkıcılığa, sonra da oyunculuğa başladım. İşin içine zor beğenen bir karaktere sahip olmamı da eklersek, çalışmalarımın az olduğunu söyleyebilirim. Şimdi geriye dönüp bakarsak çalışmalarım az ama öz ol muş.


Seramik sanatçısı olarak kalsaydınız şimdi karşımızda nasıl bir Ayşegül Aldinç olurdu?

Her şeyden önce bir seramik atölyem olurdu. Evlenir miydim bilmiyorum. Benim evlenip evlenmeme, çocuk doğurup doğurmama tercihimin yaptığım işle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Kimisinde anne olma özelliği daha fazla vardır, ben hissetmemişim ki çocuk doğurmamışım.


Hiç mi aile kurmayı düşünmediniz?

Aile olmak çok iyi bir fikir tabii ama günümüzdeki evlilikler ite kalka gidiyor. Ne yazık ki biz çocukluğumuzdan beri bir şeyleri idealize etmek üzere yetiştirildik. Aslında çocukları böyle yetiştirmemek gerek. Böyle olunca ideal evlilik hayal ediliyor. Çevreye bakılacak olursa öyle olmadığı görülüyor. İnsanlar hababam bir birlerini aldatıyorlar, flört ederken bile aldatıyorlar. Madem aldatacaksın neden flört ediyorsun? İlişkilerin çivisi bayağı çıkmış. Bugüne kadar tabii ki beraberliklerim oldu ama çocuk yapma kafası, evimin kadını olma kafası yok, bende özgür ruh var. Özgür ruh tanımı da yanlış anlaşılmasın, sıkışıklık duygusu içinde hapis olmamak için evlenmeyi tercih etmemiş olmalıyım. Yoksa ilişkilerim de bana düşen neyse yerine getiririm, karşımdakinden de aynısını beklerim.


Sizce ilişkilerde çivinin çıkmasının temel nedeni nedir?

Sanal hareketin büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Sanal âlemin çeşitliliği insanların ayağına getirmesinin ilişkilerdeki sadakati önemli ölçüde zedelediği yadsınamaz bir gerçek. Köyden kente göçte insanların şehir hayatına ayak uydurmayı yanlış değerlendirmeleri de bir diğer etken. Televizyonun etkisini de göz ardı edemeyiz. Televizyonda Cinderella hikâyeleri aldatma ve entrika sosuyla servis ediliyor. Çoğu insan televizyonda izlediklerini legalmiş gibi algılayabilir. Sonuçta televizyonla yatıp televizyonla kalkan bir toplumuz ki bende bir tele manyağım.


Yaşam tarzları, teknoloji, insanların hayata bakışları, yaşamı algılama şekilleri, aşklar ve ilişkilerde ki ruh yapısı hızla değişim gösterdiği halde size olan ilgi hiç azalmıyor. Sizce insanlar sizi neden bu kadar çok seviyor ve beğeniyor?

Galiba insanlar bu kadar oynak şey arasında düzgün giden bir şey görmekten hoşlanıyorlar. Hani derler ya “Çizgisini bozmuyor” diye... Sanıyorum ben o çizgisini bozmayanlardanım. Ne var ki o çizgiyi bozmama ey emini bilinçli bir şekilde gerçekleştirmiyorum. Her bakımdan olabildiğince sağlam kalmaya, doğal olarak olabildiğince insanların beni görmeye alışmış olduğu şekilde olmaya çalışıyorum. Sonuç olarak insanlar bırakmış, salmış şöhret görmek istemiyor. Bu kadar açık...


“Hiçbir erkeği idealize etmedim”


Erkeklerin rüyalarını süsleyen Ayşegül Aldinç'in rüyalarını nasıl bir erkek süslüyor?

Ben hiçbir erkeği idealize etmiyorum. Benim için önemli bazı temel noktalar vardır; dürüstlük gibi, zarafet gibi, espri yapma yeteneği gibi... Ben de olanların karşımdakinde de olmasını istiyorum. Demek ki aradığım özellikler karşımdakilerde olmamış ki ayrılıklar yaşamışım.


Hiç aldatıldınız mı?

Allah'a şükür hiç göz göre göre aldatılmadım. Görseydim, bilseydim çok üzülürdüm. “Ben hiç aldatılmadım” diyen bir kadın veya adam, “Ben hiç yalan söylemem” diyen biriyle aynı yalanı söylüyordur. Belki ben de aldatılmışımdır.

“Güzellik bazen başa beladır”


Güzel ve seksi bir kadın olmak hangi durumlarda avantaj, hangi durumlarda başa bela?

Eeee, insanoğlu her zaman güzele bakar. Çiçeğin de güzeline bakar, hayvanın da, insanın da... İnsanların güzele bakma yönünde bir meyili var elbet. Güzel olmanın tüm avantajlarını tüm güzel sayılan insanlar gibi yaşamış olabilirim. Güzellik kıskanılma adınaysa tam bir başa beladır. Bazen bir güzel kadın masum olduğu halde kıskançlık hedefi haline gelir. Bu çok acı bir durum.


Siz hiç kıskançlık hedefi haline geldiniz mi?

Tabi ki evet. Huyumu suyumu bilenlerle hiç sorunum olmadı. Tanıdıklarımın kıskançlık hedefi haline gelmedim ama bazı bildiklerim var. Tanımadıklarımın çok hedefi oldum, kulağıma gelenler oldu. Örneğin ünlü bir oyuncu sunucunun eşi yapımcıya cazibesini kullanarak bizim aynı film de oynamamızı engellemişti. Şimdi piyasadan silindi. Kim olduğunu hiç sorma, söylemem. Bu benim bildiğim bir kıskançlık örneğiydi. Çok şaşırmıştım, “Yuh, bu ne hırs!” demiştim. Bir de bilmediğim kıskançlıklara maruz kalmışlığım vardır elbette...

“Bayramlar eskiye özlemdir”

Gelelim bayrama... Bayramlar size neler hissettiriyor?

Tabii ki herkes gibi “Nerede eski bayramlar?” diyorum. Elbette bunu söylerken çocukluk günlerimize duyduğumuz özlemi dile getiriyorum. Çocukluk güzeldir, hele çocukken yaşanan bayramlar ayrı bir güzeldir. Bir de eskiden bayramlar bir araya gelmek için vesileydi. Şimdi şehir dışına kaçmanın vesilesi oldu. Çocukken bayramlarda ailem beni İzmit'e götürürdü. Benim gibi tek büyüyen bir çocuk için bayram arda bir sürü çocukla bir araya gelmek büyük bir mutluluktu.


Röportaj: Mehmet Çalışkan


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.