Başrollerini Murat Eken, Kaan Urgancıoğlu, Oya Aydoğan ve Tarık Pabuççuoğlu’nun paylaştığı ‘Düşman Kardeşler’ dizisi, temposu, komedisi ve zengin oyuncu kadrosuyla kısa sürede izleyiciden tam not aldı. ‘Bir Trakya entrikası’ sloganıyla yola çıkan dizide; kardeş olduklarından 30’lu yaşlarına kadar haberdar olmayan Ahmet ve Mehmet’in hikâyesi mizahi bir dille ele alınıyor.


Gelibolu’da çekilen dizide Ahmet’i ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’dan aşina olduğumuz Murat Eken, Mehmet’i ise Kaan Urgancıoğlu canlandırıyor. Her ne kadar dizide düşman olsalar da, Eken ve Urgancıoğlu çoktan sıkı dost olmuş bile... Kaan Urgancıoğlu ve Murat Eken, oyunculuğun büyülü serüveninde yolun daha başında olduklarını, şimdilik komedide kendilerini gösterseler de iyi bir dramayla izleyici şaşırtmak istediklerinin altını çiziyor.


Kaan, seni bugüne kadar daha çok dramalarda izledik ama son yıllarda komedi dizilerindeki oyunculuk performansınla daha fazla mı fark edilir oldun?

Kaan Urgancıoğlu: ‘Dürüye’nin Güğümleri’nde Mustafa Şevki Doğan’a güvendim. Komedi oynayacaktım. O, rolün altından kalkabileceğime inandığı için “Herhalde yapabilirim“ dedim. Beklediğimden daha keyifli bir işti. Komediden çok keyif alıyorum ama dramada da rol almak istiyorum.

Drama da oynarız



Peki, ‘Düşman Kardeşler’e nasıl dahil oldunuz?

K.U.: Aslında ‘Düşman Kardeşler’in senaryosu yazıldığında okumuştum ve içinde olmak istemiştim. Ama Mustafa Hoca, ‘Ustura Kemal’e odaklanınca şifahen başka bir işle anlaştım. Ancak bu kez anlaştığım iş ertelendi ve ‘Düşman Kardeşler’ projesi hızlandı. Kendimi bir anda bu dizide buldum. ‘Düşman Kardeşler’de olmaktan çok mutluyum. Yönetmenimiz Semra Dündar bize müthiş bir alan sağlıyor. Ciddi bir disiplinle ama eğlenerek çalışıyoruz.


Murat Eken: Ben de başka bir işle anlaşmıştım ama ertelendi. Aslında ikimizin de bu işte olması tamamen tesadüfler silsilesi. Ben de dizinin senaryosunu okumuştum ve çok keyifli bir iş olacağı belliydi. Ayrıca herkesin enerjisi çok iyiydi.


Murat, ‘Çok Güzel Hareketler’den sonra senin yine bir komedi dizisinde yer alman kariyerini komediye çevirdiğin anlamına mı geliyor?

M.E.: Aslında böyle denk geldi. BKM’de yaptığımız işle bana “Komedyen” dediler. Oysa komedyen ve komedi oyuncusu arasında fark vardır. Ben son üç projesinde komedi oynayan bir oyuncuyum. Kişisel hedeflerim arasında drama yapmak var. Ama şimdilik komedide çok mutluyum. Dramanın temposu da, disiplini de komediye göre çok daha farklı. Ağlatmak güldürmeye göre daha kolaydır. Dramalarda izliyoruz, bir kapının açılması heyecan durumuna ve sahnenin önemine göre 15 dakika sürebilir. Komedide o kapı hemen açılıp olayın hemen yaşanması gerekir.


Bu ülkede her iki kişiden biri oyuncu olmak istiyor. Oyuncu olmak bu kadar büyülü bir şey mi?

M.E.: Bu sektör ‘Asmalı Konak’ öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılıyor. ‘Asmalı Konak’tan önce oyunculuğu çok fazla ciddiye almayan, “Kızım asla oyuncu olamaz” diyen kişiler, diziden sonra “Benim çocuğum da, ben de oyuncu olayım” dedi. Bu yola kendini adamış herkese saygım var. Yalnız oyunculuğu bir meslek gibi değil de, alelade yapılacak bir iş gibi görenler var ki, onlara hiçbir şekilde tahammülüm yok. Çok yakışıklı ve komiksin diye oyuncu olmazsın. “Oyunculuk için mış gibi yapma sanatıdır” denir. Bizde sektörün kendisi mış gibi.


K.U.: Eskiden çocuklarını futbolcu yapmak isteyen aileler, şimdi oyuncu yapmak istiyor. Ama bir gün gelip seti izleyen herkes “Bu iş zormuş” diyor. Diğer taraftan sektörümüzde iyi para kazanan oyuncular var. Onların devamlı haberleri çıkıyor. O nedenle herkes çocuğunun star olacağına inanıyor.


Perşembe akşamları bir yanda siz, diğer tarafta ‘İşler Güçler’ var. Onları nasıl buluyorsunuz?

M.E.: Murat Cemcir ve Ahmet Kural’ı ‘Çalgı Çengi’de çok beğendim. Selçuk Aydemir’in de çok güzel bir komedi kafası var. İşlerini beğeniyle izliyorum.


K.U.: ‘Leyla ile Mecnun’ komedi anlayışının değişmesinde bir kilometre taşı oldu. Ben ilk bölümü izlediğimde “Türki ye’de nasıl böyle bir şey olabilir?” dedim. Hiç beklemediğim yerlerde ‘Leyla ile Mecnun’un izlendiğini gördüm.


“Tarık Pabuççuoğlu sette oğlak çevirdi”



Türkiye’de genç nüfus çok yoğun ama sadece kadınların dizi izlediği zannediliyor...

M.E.: Ama daha ağırlıklı olarak kadınlar izliyor.


K.U.: Kadınlar bir diziye duygusal olarak bağlanıyor. Diziyi sevince hata görmez duruma geliyorlar. O nedenle dizi yapıyorsan kadınlara oynayacaksın. Erkekler de izliyor ama yan gözle bakıp eleştirebiliyor.


Gelibolu’da set dışında neler yapıyorsunuz?

M.E.: Biz zaten koloni gibi yaşıyoruz. Otelde bir yer tamamen bizim ekibe tahsis edilmiş durumda. Ortak alanımızda sohbet, muhabbet hiç bitmiyor. Geçen gün Tarık Abi çizdi ve bir makine yaptırdı. Onunla oğlak çevirdik. Geçen akşam bir yemeğe gittik. Çıkarken otopark ücretini ödeyecekken Tarık Pabuççuoğlu’na “Bereket Baba bırak, Ahmet Bey öder” dediler. İzleyicinin gözünde hikâyemizin inandırıcılığı paha biçilemez. Onlar bizi kabul ediyor.


“İlişki özgürlükten vazgeçmektir”



Kaan, geçenlerde “İlişki değil, aşk arıyorum” açıklamasında bulundun. Neden ilişkiye karşısın?

K.U.: Bir şeye karar verip ileriye dönük yaşamak bana sıkıcı geliyor. Ne olacağını bilmeden yaşamak daha heyecanlı geliyor. Aşk aramam neden anormal bir şeymiş gibi algılanıyor. Şu anda kim aşk aramıyor ki?


M.E.: İlişki dediğin şey de; arama mecburiyeti gibi şeyler oluyor. Monotonluk yerleşiyor. Ama âşıkken sevgilini göreceğin gün saçın başın, üstünün nasıl göründüğünü önemsiyorsun. İşe geç kalsan bile umurunda olmuyor ve sevgilinle kahvaltı ediyorsun.


K.U.: İlişki dediğin anda özgürlükten bahsedemezsin. Aşk yanında olmasa da devam eden bir şeydir. Sahip olma güdüsü yoktur. Aşkı aşk yapan odur.

“Oya Abla ve Tarık Abi sette atışıyor”



Oya Aydoğan ve Tarık Pabuççuoğlu’yla çalışmak nasıl?

K.U: Eğlenceli ve öğretici. Ben hayatımda Oya Abla kadar pozitif, gülen gözlerle bakan birini tanımadım. Her şeyi yüzünden görebilirsiniz. Gerçekten tüm benliğiyle orada olmaya çalışıyor. İşin iyi olması için de elinden geleni yapıyor. Muhteşem tavsiyeler veriyor. Onunla an ne-oğul ilişkisine yakın bir ilişki yaşıyoruz. Tarık Pabuççuoğlu da büyük bir deneyim ve öğreneceğimiz çok şey var. Aynı zamanda çok eğlenceliler. Sette atışıp duruyorlar.


M.E: Tarık Pabuççuoğlu, Oya Aydoğan ve Selahhattin Taş döğen mesleği ve hayatı hazmetmiş, kaygıları ve hırsları olmayan kişiler. Tüm enerjilerini bizimle oynamaya ve bize bir şeyler öğretmeye veriyorlar. Bu bizim için büyük bir fırsat.


Röportaj: Oya Doğan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.