Işık Kırgız, dededen anneye şu günlerde moda olan, insanların yeni algıladığı “şifacı” bir ailenin çocuklarından biri. “Mavi Işığın Dansı” adlı konusunda en çok satan kitaplardan birinin yazarı. Herkesin birbirine tavsiye ettiği bir çeşit kişisel motivasyon, ruhani eğitim kitabı...


Tabii sadece yazarlık değil işi. Son bir-iki yıldır neredeyse her eczanede gördüğümüz internet ve sosyal ortamlarda herkesin birbirine tavsiye ettiği bir markanın fikir annesi. O marka: Organicum... Arkadaşı bitkiler olan, enerjisini onu gördüğünüz anda aldığınız, sakinliği ve olumlu halleri içinizi ısıtan sıcacık bir kadın.


Birçok okurum bana “Işık Kırgız’ı tanımalısınız, onunla tanışmalısınız...” yazdığı için atlayıp yanına gittim. Ürünleri de biliyorum, kullanıyordum. Bitkileri çok seven, otun her türüne âşık olan bir İzmirli olarak bitkilerle arkadaş olan bir kadını tanımam lazımdı.


Kitabınızı okumuş biri olarak, kalabalık aile ortamı, annenizin iyileştirici gücü, birazcık ondan bahsetmek istiyorum. Acaba bu özellikler ailelerden mi geçiyor insanlara?

Bazı insanlar doğarken o duyguyla dünyaya geliyor. Yani o enerji aileden veya genlerle gelir. Bazı insanlarda sonradan hayata kendini uydurur. Benimki aileden gelen bir şey, böyle bir ailede doğmak istemişim herhalde. Bizim dedelerimizden de gelen bir şey bu. Dolayısıyla hepsi bir bütün olarak gelişti. Hiçbir şey için biz kendimizi zorlamadık yani o doğallığın içinde hayatımız değişti. Annem, anneannem kendiliğinden şifacıydı. Bu böyle arka arkaya kendiliğinden geldi.


Peki siz nasıl kendinizi geliştirdiniz. Olay oraya nasıl geçti?

Ablam eczacı. Fenerbahçe’de eczanesi vardı. O eczanede ben de görev alıyordum. Daha sonra onu kaybettik ve bununla beraber bambaşka bir şey başladı. Hayatımızda çok farklı bir dönem. Benim için çok zor bir dönemdi. Çünkü ben iş hayatımda ablamla beraber yarı zamanlı çalışıyordum. O dönemde yeni doğum yapmıştım, bebeğim vardı ve bir sürü şey aynı anda oluyordu. Böylece çok zor bir dönem başladı. İnsanlar sürekli “Şöyle düşünün, böyle düşünün” diyor ama onu yaşamak lazım. Onu yaşamadan hiçbir şey insanın hayatına yerleşmiyor. O dönemden sonra bitkiler hayatımıza girdi. Daha önceden aileden gelen bir şey vardı ama tabii böyle daha reel şeyler ortaya çıkmaya başladı.


Bunlar annenizin oluşturduğu şeyler miydi?

Hayır bunlar annemin değil, annem evde kendi kendine yapıyordu. O zamanda bitki çayı içmek çok doğaldı. Evde ıhlamuru, papatyayı kaynatıp içmek, şifa almak çok doğal bir şeydi. Sonrasında eczacı olmanın getirdiği avantajla bunun araştırma ve çalışmalarını yaptı ablam. İlk zayıflama çayını Türkiye’de ablam yaptı.

Şu anda kaç ayrı noktada satılıyor?

1500’e yakın eczanede satılıyor. Aslında çok fazla yerden talep geliyor ama biz eczane dışında bir satış noktasına girmiyoruz. Çünkü bunlar dermo-kozmetik ve özel ürünler. Bilinçli ve fark ederek alınması lazım. Markete girdiği anda market ürünü haline gelir. Bunu çok istemiyoruz açıkçası.


‘İnsanların tanıması için ücretsiz bitkiler dağıttım’

Organicum fikri nasıl oluştu?

Ben işi biraz daha geliştirerek, daha başka yerlere taşıyarak ilerledim. Doğal terapileri işin içine kattım. Mesela o dönemde 92-93 yılları doğal terapilerin hiçbiri yoktu hatta kapımıza tabela bile asamıyorduk. Hani ne masaj ne yoga ne bitki hiçbiri yoktu. Mesela ben insanlar bitkileri tek tek tanısınlar diye, ücretsiz bitkiler verirdim. Ücretsiz organik bitki fideleri dağıttım yani yapmadığım kalmadı aslında. “Hormonlu gıdalara hayır” imza kampanyaları başlattım. Organik ürünler sattım. Bunlar 95-97 senelerinde oluyor. Hiçbir sonuç almadık. Çünkü insanlar hazır değildi. Bunu da doğal karşılıyorum. Bitki bitkidir diye söyleniyordu. Kişiye özel bitkiler hazırlanıyordu. Burada çok büyük geri dönüşler oluştu çünkü bire bir taleplerle gelen insanlara araştırıp okuyarak, onlara ne fayda sağlar diyerek ürünler hazırlamak fısıltı gazetesini doğurdu ve geri dönüşler çok olumlu oldu.


Peki sonrası, yani böyle bir markalaşmaya gidiş nasıl başladı?

Sonrasında ben terapi merkezleri açtım. Dükkânlarımı büyüttüm sonra başka yere taşındım. Burada doğal terapilerle ilgili çalışmalarım daha da gelişti. Tabii bu sırada da kişiye özel saç ve cilt bakım ünitelerine devam ediyorum. Olay öyle bir hale geldi ki “Biz bunu tek tek değil, endüstriyel olarak ihtiyacımız olan her yerde görmek istiyoruz” dediler, talep artmaya başladı. Ve biz tek başımıza her ürünü tek tek üreterek yetişememeye başladık. Yani talep markayı doğurdu diyebilirim.




İsmi siz mi buldunuz?

Evet, arkadaşlarımla birlikte bulduk. Biz aslında neye girdiğimizi bilerek girmedik. Sadece ürünümüze çok güveniyorduk. Yaptığımız işi çok bilerek yapıyoruz çünkü bilgi, birikim, tecrübe ve enerji bir araya geldiğinde o duyguyu insanlara aktardığınızda zaten iyi bir iş çıkar.


İlk ürün hangisi?

Şampuanlarımız. Bu ürünler bizim için çok özel. Yani ürün gibi görmüyorum zaten. Ürünlerin yanında olumsuz konuşmam örneğin. Başta arkadaşlarım ne demek istediğimi anlamıyorlardı. Ama bu öyle bir şey. Her şey bir titreşim ve onu hissetmek lazım. Ben her üretimde bitkiler yarı mamul hale gelirken bire bir bitkilerin başında duruyorum. Hepsini kontrol ediyorum. Aslında endüstriyel baktığımız zaman olacak iş değil. Ama bana göre de bu iş başka türlü olmaz. Sevmeniz lazım.


Üretilirken mi başlarında duruyorsunuz?

Yarı mamül haldeyken gidiyorum. Bitki özsuları ve esansiyel yağları, buna yarı mamul diyoruz biz. Onun üretimi sırasında mutlaka başında duruyorum. Her parti üründe de gidiyorum. Yani o hidrosolü yaparken her seferinde o bitkilerle mutlaka benim iletişimde olmam lazım. Fabrikadakiler alıştılar artık. Beni yalnız bırakıyorlar.


'Şampuan kullanırken meditasyon yapın'

İnsanlar kullanırken neler yapacak yani? Siz bitkileri eve olumlu enerji ile gönderiyorsunuz, alanlar da olumlu hislerle mi karşılamalılar?

Şampuan kullanırken duşun altında meditasyon gibi yapın. Çünkü o suyla, ürün bir araya geldiği zaman o arınma, yenilenme gibi şeyler hareket ediyor.


Üretimdekiler şaşırmıyorlar mı sizin bitkilerle olan bu temasınıza?

Onlar da alıştılar. Tüm üretim ve bitki kontrollerinin hepsine mutlaka giderim. Çünkü bitkilere dokunmam lazım. Onlarla bir arada olmam lazım. Bunlar yaşayan organikler. Benim için yaşıyorlar Biliyorsunuz her bitkinin bir titreşimi vardır. O bitkinin verdiği frekansı siz bunun içine şişeliyorsunuz aslında. O frekansı, o iyileştirici enerjiyi şişeleyip koyuyorsunuz.

Şampuandan sonra hangi seri geldi?

Saç kremi yaptık. Daha sonra saç maskesi yaptık. Ardından bebek ürünleri geldi. Bunların içerisindeki tüm bitkiler organik sertifikalıdır. Paraben ve silikon gibi maddeler kesinlikle yok.

Bitkileri aldığınız yerler de organik sertifikalı değil mi?

Tabii. Hepsi sertifikalı.

'Bebek ürünleri tam organik'

Bebek ürünleri nereden çıktı?

Anneler “Bebeklerimize kullanacak güvenilir ürünler bulamıyoruz” deyince bu sefer bebek bölümüne girdik. Şampuan yaptık. Bu uzun bir süreçti. Uluslar arası sertifikasyon firmaları geliyor. Tüm bunları araştırıp onaylıyorlar. Sertifika veriyorlar daha sonra biz piyasaya sürebiliyoruz. Arkasından bebek yağı, bebek losyonu çıktı. Son olarak bu sene de güneş ürünlerini çıkardık.


Hidrosol ne demek?

Organik hidrosol dediğimiz bir şey var. Bitkileri hidrosol haline getiriyoruz. Yani bitki özsuları ve esansiyel yağlarından hazırlanıyor. Farklı bir teknikle bu bitki suları elde ediliyor. Bunu yarı mamul haline getirip şampuan yapıyoruz. Bu dünyada olmayan bir şey. Bitkinin kendisi var yani. “Öbürlerinden farkı ne?” derseniz ekstrat kullanıyorlar. Orada sentetik içeriklerle elde edilmiş, çoğaltılmıştır. Yerli üretimde tek organik sertifikalıyız. Organik hidrosol yani bitki özsuyu oranı çok yüksek olduğu için buna organik gibi sertifika alabiliriz ama oranı çok yüksek organik hidrosollü diyoruz. Ama bebek ürünleri tam organik. Fakat diğer ürünlerimizde de çok yüksek olduğu için organik kabul ediliyor.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.