İtalyan markası Stefanel, mağazalarını “yeniden şekillendirme” kararı aldı. Bu karar kapsamında Nişantaşı mağazası yenilendi. Yeni mağazanın açılışı için Türkiye'ye gelen markanın başkanı Guiseppe Stefanel soruları yanıtladı.


Son zamanlarda dünyaca ünlü moda tasarımcıları ilham almak için soluğu İstanbul’da alırken, markaların başkanları da kutlamalar için geliyor. Geçen hafta köklü İtalyan markalarından Stefanel’in başkanı Guiseppe Stefanel de yenilenen Nişantaşı mağazasının açılışı için İstanbul’daydı. Daha önce de birçok kez biraraya geldiğim Guiseppe Stefanel, bir kez daha İstanbul’da bulunduğu için gayet keyifli olduğunu dile getirdi. Venedik’te yaşayan bir İtalyan’dan bunu duymak insanın hoşuna gidiyor. Sohbet, Stefanel’in yaptığı espressoyu yudumlarken başladı.


Tanınan ve kabul edilen bir markayken neden Nişantaşı mağazanızı yeniden şekillendirme kararı aldınız?

Markamız Türkiye’de kabul edildi ve kısa sürede 38 mağazaya ulaştık. 3 yıldır koleksiyonu, reklam kampanyalarımızı, mağazalarımızı yeniliyoruz.


Yenilenme hareketi markanın 50. yılından sonra başladı...

Evet, tüketici değişim istiyor. Artık çok daha bilinçli bir kitle var. Bu yüzden tüm markaların yaptıklarına odaklanması lazım. Biz en iyi kalitede, en doğru stili, en güzel mekânlarda tüketiciye ulaştırmaya çalışıyoruz. Dünyanın önemli merkezlerindeki mağazalarımızı da yenileyerek bu sürece girdik. İlk önce Frankfurt mağazamızı yeniledik. İstanbul’da da Nişantaşı mağazası amiral gemisi olarak yeni konsepte göre yapıldı.


Tüketicinin bilinçlenmesini neye bağlıyorsunuz?

Ekonomik krizle tüketici para verdiği her ürünü sorgulamaya başladı. Aldığı ürünü sadece tek sezon giymek istemiyor. Hatta çevre bilinci de yerleşti. Tüketiciler aldıkları ürünün boyasına, çevre dostu olup olmadığına bile bakar oldu. Bu durumun farkındayız. Berlin Fuarı’nda 2012 ilkbahar koleksiyonunda yer alan eko-kaşmir koleksiyonumuzu tanıttık.


Stefanel zaten “fast fashion” yapan markalardan farklıydı. Sizden aldığım trikolar senelerdir giydiğim klasiklerden. Haksızlık yapmıyor musunuz markanıza?

Triko markamızın DNA’sında var. Ama tasarım olarak trikoyu da bir adım daha öteye taşımaya çalışıyoruz. Kemikleşmiş Stefanel müşterisini kaçırmadan genç moda tutkunlarını da çekmeye çalışıyoruz. Evet, trikoda çok kuvvetliyiz. Hatta birçok İtalyan markasının bizi kopyaladığını da görüyorum. Ama inanın taklit edilmek aslında güzel bir şey.


70’li yıllarda babanızla çalışmaya başladığınız günlerden bu yana markaya neler kattığınızı düşünüyorsunuz?

Stefanel 30 yıllık bir marka, tabii ki öncesinde babamın kurduğu triko fabrikası var. Venedik’e yakın bir kasaba olan Ponte di Piave’de babam Carlo Stefanel, “Maglificio Piave” adında bir triko fabrikası kurmuş. 10 yıl boyunca İtalya’daki toptancılara klasik çizgide triko üretimi yapmış. Bundan da mutluydu aslında. 70’li yılların başında onunla çalışmaya başladığımda firmayı


daha da büyütmenin yollarını aradım. Pazarlamayı kuvvetlendirmek için de kendi markamızı yaratmamız gerektiğini düşündüm. Babamı ikna etmek hiç kolay olmadı ama kendi ismimizle dünya çapında tanınan bir İtalyan markası olmayı başardık.


Peki ya sizden sonra... Çocuklarınız mı devam edecek?

Umarım öyle olur. Şu anda oğlum ve kızımla birlikte çalışıyoruz. Umarım onlar da benim işe duyduğum tutkuyu duyar da Stefanel büyümeye devam eder. Tabii ki fikir ayrılıkları olacaktır, tıpkı babamla benim yaşadığım gibi. Hatta babamla her biraraya geldiğimizde bana hâlâ“Bu yanlış, şu yanlış” diye uyarılarda bulunuyor. Bakalım ben de aynı şeyleri çocuklara yapacak mıyım?


Dünyada 40’tan fazla ülkede 500 mağazanız var. Satışlarınızın en iyi olduğu yer neresi?

İlk sırada İtalya var. Onun dışında Almanya zor bir pazar olsa da çok iyi. Türkiye’de de yükselen bir satış grafiğimiz var.


Amerika’da mağaza açmadınız.

Aslına bakarsanız Amerika’yı düşünmüyor değiliz ama yakınımızdaki ülkelerde mağaza sayımızı artırarak yavaş yavaş ilerlemek daha doğru. Amerika çok farklı ve büyük pazar. Kısa süre önce Amerika Vogue Dergisi’nin başındaki Anna Wintour, Stefanel’in Amerika’da çok başarılı olabileceğini söyledi. Haklı da olabilir ama Amerika’ya açılma zamanı geldiğinde sadece oraya odaklanmak istiyoruz. Bakarsınız birkaç seneye müjdeyi veririm.


Daha önce biraraya geldiğimizde İtalyan kadınlarını Türk kadınlarına benzettiğinizi söylemiştiniz. Gerçekten benziyor muyuz?

Geçen geldiğimde eksik söylemişim demek ki! Çünkü şu an gördüğüm kadarıyla Türk kadınları İtalyan kadınlarının önüne geçti. Türkiye’nin moda anlayışı çok hızlı gelişim gösteriyor. Türkiye’de gördüğüm kadınlar çok bakımlı, çok şık, tıpkı moda dergisinden fırlamış gibi. İtalyan kadınları daha tutucu, sadece İtalyan markalarını tercih ediyor. Hatta tepeden tırnağa aynı markayı giyiyorlar... Türk kadınları ise farklı şeyleri denemekten korkmuyor,dünya markalarını birarada kullanmaktan çekinmiyorlar.


Hazırlayan Esra Çoruh

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.