Italo Calvino “Görünmez Kentler” isimli kitabında şöyle der: “Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır.” Bu aşamada sormak istiyoruz, Karaköy’ün önlenemez yükselişi bize daha ne hayaller kurduracak. ne sorular sorduracak? Çok değil, bundan 8-9 yıl önce Cihangir altın çağını yaşarken ufaktan kulağımıza çalınmaya başlamıştı ismi. Ancak yine de bu kadar popülerleşeceğini düşünmemiştik. Kafeler, restoranlar, oteller, tasarım dükkânları derken Karaköy iyiden iyiye kentin cazibe merkezi haline geldi. Üstelik sadece İstanbullular için değil, turistler için de ilk duraklardan biri... Bugün Karaköy’ün adını neredeyse her ay bir yenisi eklenen mekânlarıyla duyuyoruz. İşte Karaköy'ün en popüler mekanları...





Spektr by MR

Pierre Gagnaire, Michel Bras ve Gordon Ramsay gibi dünyanın en önemli şeflerinin yanında yetişen ve bugüne kadar 2 ve 3 Michelin Yıldızı’na sahip restoranlarda çalışan Alman Şef Michael Riemenschneider, artık Türkiye’de. Şef onur madalyasına da sahip Riemenschneider, lezzet tutkunlarına farklı deneyimler yaşatmak için Karaköy, Levazım ve Bodrum’da ‘Spektr by MR’ ve ‘Atelier Celine’ adlı restoranlarını açmaya hazırlanıyor. Dünya mutfağının yanı sıra geleneksel Türk mutfağına ait birbirinden lezzetli reçeteleriyle konuklarını yepyeni tatlarla buluşturma hazırlığında olan Riemenschneider, mutfağa olan aşkını “Kalbim, hep mutfakta olup yemek yapmak için attı” diyerek tanımlıyor. Türk gastronomisine katkıda bulunmak ve Türkiye’de çalışmak için sabırsızlandığını söyleyen Riemenschneider, en iddialı olduğu yemeğin Karnabaharla yaptığı tarifleri ve langoustine olduğunu, çok basit bir malzeme olan karnabaharı kimsenin beklemediği 21 farklı çeşitte sunduğunu aktarıyor. Restoranlarının sıra dışı görsellikle tasarlandığını aktaran ödüllü şef, “Duvarlarında Sanat” konseptiyle ziyaretçilerini sanata da doyuracak. Karaköy’ün cazip ve en lezzetli durağı olacak Spektr by MR operasyonun başında; yine sektör tecrübesi yüksek; Cipriani, Nobu ve Soho House projelerinde yer almış Alper Ağdemir bulunuyor.




Mitte

Eğer henüz Mitte’nin adını duymadıysanız Necatibey Caddesi’ne yolunuz düşmemiş demektir. Çünkü o dev mavi kapısının dikkatinizi çekmemesi pek mümkün değil. Semtin tazelerinden Mitte, 2015’in son çeyreğinde Karaköy ahalisine selam verdi. Lucca’nın eski müdürü Turgay Yıldız’ın bu girişiminin hikâyesi aslında çok daha eskiye dayanıyor. Öncelikle kelime anlamını söyleyelim... Mitte, Almanca’da “merkez” anlamına geliyor. Yıldız, Berlin’in ünlü semti Mitte’de yaşadığı dönemde İstanbul’da böyle bir mekân açmaya karar vermiş. İstanbul’un en eski tiyatrolarından birinin olduğu “no66” binasında konumlanan mekân, açıldığı günden beri yeme-içme meraklılarının uğrak yeri. Bunda şüphesiz yeni akım “wise cuisine” mönüsüyle iyi yemek adresleri arasına kısa sürede girmesinin payı büyük. Ancak yine de sadece iyi yemekle sınırlamak doğru olmaz. İyi müzik ve iyi servis konusunda da oldukça iddialılar. Güçlü tasarım öğelerine sahip mekân, iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm; güne kahvaltıyla başlayan, öğlen saatlerinde ağırlıklı iş yemeklerinin yenildiği, akşam üstü iş çıkışı iyi müzikle beraber kokteyllerin yudumlandığı, akşam yemeğinde ise sıcak bir atmosferde uzun saatler mönünün keyfinin çıkarıldığı modern bir bistro havasında... İkinci bölüm ise halihazırda açık ancak yakın zamanda özel şifreyle girilecek olan kulüp bölümü. Gece 12’den sonra açılan kulüpte müzik 03.00’e kadar devam ediyor. Mekânın başlangıçları ve paylaşımlı tabakları, buluşma mekânı olması dolayısıyla çok tercih ediliyor. Başlangıçlardan mini burger, gyoza, çıtır ördek, orkinos tartar, pane karides ve ahtapot; paylaşımlı sunumlardan ise peynir ve şarküteri tabaklarını deneyebilirsiniz. İtalyan mutfağı tutkunuysanız yaban mantarlı risotto ile deniz mahsullü veya ıstakozlu linguine size göre. Ana yemeklerde incik, şnitzel ve somon ön plana çıkıyor. Geceyi tatlıyla sonlandırmak isteyenler ise tadıma pavlova, beyaz çikolatalı sufle ya da poşe armutla devam edebilir.






Ma’Nâ

“Nerede o eski meyhaneler” diyenlerdenseniz Ma’Nâ size göre... Daha içeriye adım atar atmaz o filmlerde gördüğünüz ya da bir şekilde kulağınıza çalınan eski meyhane kültürünün oluşturulmaya çalışıldığını fark ediyorsunuz. Mekânın işletmecileri kibar ve modern bir meyhane yaratmak amacıyla yola çıkmış. Aynı zamanda o hep akıllardaki öğeleri de korumak istediklerinden mekânın ismine bu şekilde karar vermişler. Fransız Geçidi’nde konumlanan meyhanenin dekorasyonundaki nostaljik öğeler dikkat çekiyor. Soğuk mezelerden mutabbel, pastırma turşusu, rakı tekmilli fava ve etli topik; sıcak mezelerden ise yaprak ciğer, etli yaprak sarma, patlıcan paçanga, kâğıtta kokoreç ve hamsili pilav Ma’Nâ’nın favori tatlarından... 44 çeşitli rakı mönüsünün olduğunun altını çizmekte fayda var. Fonda size meyhanenin olmazsa olmazı Türk Sanat Müziği eşlik ediyor. Eskiye özlem duyanlar, yeni nesil meyhane kavramını merak edenler ve turistlerin uğrak noktası Ma’Nâ’nın güleryüzlü servis anlayışı da takdir topluyor.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.