Türkiye’nin şöhretleri kriz yönetmeyi biliyor mu? Yoksa limonata keyiflerinden ya da keyifli stüdyolarından arta kalan zamanlarında hayranlarına mı çemkiriyorlar? Krizi neden bağırarak yönetiyorlar? Ne yapsalar iyi olur? İşte ünlüler için kriz yönetim rehberi...


Bir süredir toplu fotoğraf galerisinin içindeyiz! Fotoğrafların sebebi mevcudiyeti: Cumhurbaşkanı adayları, adaylarla yanak yanağa kol kola girme çabaları. Biz de oturduk fotoğraflara bakıyoruz, bize neyse. Yani içinde bir yakınımız olsa gam yemem, Şafak Sezer’i de tanımayız Mustafa Sandal’ı da! (Tanımaktan kastım, beyefendiler yumurtalarını kahvaltıda nasıl alırlar bilmiyoruz.) Bu kadar görsel data da yaz günü hararet yapıyor! Kriz üstüne kriz.


Kolundan kesik fotoğraflar

Nitekim Türkiye de bayılır toplu fotoğraf çektirmeye! Buna alışığız. Sahilde Tansu Çiller’i yakalar, koş koş beyaz ceketli kadınla bir karemiz olsun, rahmetli Turgut Özal’ın az mı toplu fotoğrafı var arşivlerde? O da tontonla fotoğrafımız olsun kontenjanından, hatırlarsanız bir vakitler şöhretler karması Papatyalarla kol kolaydı! Gerçi tabii devir değişir Çelik de değişir, bir gün gelir o fotoğrafları kolundan bacağından kesmek zorunda kalır insan! Memleketin 80’lerinde evler ‘sakıncalı’ dostlarını siyah beyaz fotoğraf karelerinden kesmek zorunda kalanlarla doldu ya da “Ev baskını olursa” diye küvetlerde az fotoğraf yakılmadı. “Baba bu fotoğrafta sen kime sarılmışsın kolun havada kalmış” sorusunun cevabını çocuğuna dürüstçe kaç baba verdi bilmiyoruz.


Krize giriş 101

Son günlerin moda krizi bu: Fotoğraf karesine girdin mi girmedin mi? Yüksek yüksek tepelerden toplantı daveti geldi, kabul ettin, hadi gittin, fotoğrafı da çektirdin, işte o fotoğraf bir şeyin başlangıcı mı bitişi mi onu kestirmek kolay değil! Zira; toplantı fotoğrafçılarının “Evet, evet şimdi bendesiniz” sesinin duyulduğu anda şöhretler karmasının takındığı plastik gülümseme, o davete kadar birbirinin yüzüne bakmayan şöhretlerin birbirine el kol atıp fotoğraf çektirmesi ve fotoğrafın ajanslardan yayılmasıyla krize giriş 101 dersi başlıyor.


Dünyada uzmanlar, bu tür krizlerin yaşanmaması için itibar yönetimi hizmeti veriyor. Bizdeyse “Benim itibarım benim kararım”cı şöhretler kafa göz yararak yollarına devam ediyor. Nitekim fotoğraf onların fotoğrafı! Kaldı ki serde şu da var; ne yaparlarsa yapsınlar vasata tahammül eden ve artık bunu alışkanlık haline getiren bir halk kimseyi cezalandırmıyor. Ne demişti şair, neyse neyse vazgeçtim, özlü söz alıntılamayı şöhretlere bırakıyorum. Nasılsa kriz anında yanlarında duran küçük bir kitapçık var, patlat Mevlânâ’dan bir söz, Mevlânâ da zaten seni düşünerek etmişti o lafı!




Murat Boz sıkışınca medyayı suçlayanlardan değil. Basın açıklamalarıyla kriz yönetenlerden. Geçen hafta sevgilisiyle ayrılığını basın açıklamasıyla duyurup olabilecek spekülasyonları engellemeye çalıştı.


Uzmanları dinleyin

Kriz ve itibar yönetimi uzmanları normal özellikle sosyal medyada arş-ı âlâya ulaşan kriz anlarında ünlülere şunları öneriyor: “Özür dileyin, hatanızı kabul ederek gelen tepkileri alttan alın ve topluma hak verin, iletişimde kalın, hatanızı düzeltmeye yönelik bir çözüm getirmeye çalışın ve adımlar atın.” Dolayısıyla fotoğrafçı deklanşöre bastıktan sonra başınıza geleceklerden, bastığınız her ‘enter’dan siz sorumlusunuz sayın şöhretler karması! Evet siz ister dizi çeker, ister keyifli stüdyolardan keyifli parçalarla çıkar keyifli albümünüzün lansmanını bekler, isterseniz gündüz kuşağında dedektif bile olursunuz da kriz bu! Dolayısıyla kendilerine yapmamaları gerekenleri listelediğimiz reçetemiz de kamu hizmeti olarak burada dursun.




Hande Yener’in stil danışmanı olduğu gibi bir kriz danışmanı da var gibi görünüyor.




Ünlülere kriz yönetimi tüyoları


Kabullenin: Öncelikle bir kriz olduğunu kabullenmekle başlayın. Belli ki hayranlarınız bir hareketinize kızmış. Bu illa ki toplu fotoğrafa girmek olmayabilir. Yunus parklarından fotoğraf paylaşmış ve yunus dostlarını da delirtmiş olabilirsiniz. Önce “Bir yerde hata var” diye dönüp bakmanızda fayda var. Gerçi Deniz Seki örneğinde olduğu gibi kendisi uyuşturucu kullandığını kabul etti de ne oldu? Bir ağaçlara “Aranıyor” ilanı yazılmadığı eksik kaldı!


İnkâr etmeyin: “Yoo, ben parka bir uğramıştım” der (dediğimiz gibi burası yunus parkı da olabilir malum park da) ve inkâr ederseniz, Allah’ı bilmem ama vaktiyle paylaştığınız fotoğraflar size çarpar! Hem malumunuz screenshot sektörü! Attığınız her adım, ettiğiniz her söz kayıtlarda. Siz sildiğinizi sansanız da! Çünkü elleri klavyede bekleyen ve saniyeler içinde sizi enseleyecek binlerce insanın önündesiniz. Sizin enter’a basmadan önce düşünmediğinizi binlerce insan aynı anda düşünebiliyor. Akıl akıldan üstünse screenshot almak için basılan üç tuş, sizin bastığınız delete tuşundan hızlıdır!




Başbakan’ın iftar yemeğinde fotoğraf karesine giren ünlüler mutluydu.


‘Yorum yok’: Kriz anında yasaklı iki kelime. Siz yorum yapsanız da yapmasanız da medya eğer hakkınızdaki hikâyeyi yazmayı kafasına koyduysa bunu illa ki yazacaktır. Eğer bakkalınızdan en son hangi gazlı içecekleri aldığınız yayılsın istemiyorsanız hikâyenizin kumandasını elinize alın! Hikâyenizi en doğru siz anlatırsınız. Ha bir de şu var, bir önceki maddedeki gibi, medyaya küserseniz, hakkınızdaki en doğru hikâyeyi anlatacağınız vakit sizi dinleyecek muhabir de bulamayabilirsiniz.





Sakin kalın: Eğer agresifleşirseniz size kırgınlara, dargınlara daha çok malzeme verirsiniz. Bağırıp çağırmaya başlarsanız karşılığında size çığlık atan insanlar bulursunuz! Sakin kalamayacağınızı düşünüyorsanız bir süre bulunduğunuz yeri terk etmeyin.


Özlü söz paylaşmayın: Bugüne kadar hesaplarınızdan paylaştığınız özlü sözler, Cemal Süreya’yı Süreyya’lı yazmalarınız inanın torunlarımıza bile yeter! Yani şunu demek istiyorum: Biz önümüzdeki 387 sene bize ‘Unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar’ yazılmadan yaşayabiliriz. Kriz zamanlarında paylaşacağınız özlü söz size yüzlerce caps’le geri dönecektir. Bırakın şairlerle felsefeciler de biraz tatil yapsın.



"Ece Erken’in kriz çözme yöntemleri geleneksel. Ya twit atıyor ya da dava açıyor."


"İzzet Yıldızhan en son eşine tokat attığı yönündeki açıklamalarıyla tepki toplamış, krizi karısının canlı yayında yaptığı olumlu açıklamalarla aşmıştı."


"Zerrin Özer krizi bağırarak çözenlerden..."


"Mustafa Sandal, 20 yıldır popstar ve kariyerini polemiğe girmeden yönetiyor."



İmla kuralları: Kriz zamanı sizi hayranlarınızdan ayıran hareketiniz, ayrılık acısı imlanıza vurmasın. “De”leri “da”ları “ki”leri gerektiği yerde ayırın. “Şu an da ev deyim hayranlarımı her zaman çok seveceyim” yazdığınız her twit, size “Şu anda evdesin hayranlarını da sevme sen artık” diye düzeltilmiş olarak geri gelir, uyaralım.


Ertesi gün hapı: Krizin ertesi günü ‘Stüdyo qeyfi’ yazan fotoğraf paylaşmayın. Bir süre hayır işlerine ağırlık verin, gönül işlerine keyif işlerine mola verin. Size gelen övgüleri ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi retwit etmeyin, yergileri de etmeyin. Etmeyin bir şey yapmadan durun. Keyfin de bir doz aşımı var. Her şey nasıl keyifli olabilir, mesela bir limonata, mesela bir terlik bunlarda keyif ne arar biraz bu konularda düşünün.




Tilbe’nin kriz yönetim metodu, infiale yol açan tweet’lerini silmekmiş! Kendisinin Filistin meselesini çözemeyeceğini anlayınca yazdığı öneri de şu: @YildizzTilbee: Keşke dünyadaki bütün şarkıcılar sanatçılar şairler sinemacı tiyatrocular ve birsürü insan gitse Gazze’ye, @YildizzTilbee: AncelinacoLieBiyonseJenfrlopezBritnyspearsEminem Jayz kimvarsa işte orayagitseler” (yazım hatalari kendisine ait)


Menajer müessesesi: Kriz anında telefonunu sessize alamayacak ya da King Kong’u sinemada 3D seyredemeyecek bir kişi varsa üzgünüz o da sizin basın sözcünüz! Basın sözcünüz telefonları açtığında, “Ha haberim yok, ben Twitter’da değilim, ne 360 bin takipçisi, o da ne” diyorsa (bkz. Yıldız Tilbe ve menajeri) hızla ya dua etmeye ya da başka bir basın sözcüsü aramaya başlayın! O elinde bir kağıt ve tükenmez kalemle Maksim Gazinosu’nda size assolistlik ayarlayan insanlar artık yok, zaten Maksim’de yok.


Hiç medyaya küsülür mü?: Başınıza bir şey geldiği anda malum medyaya saldırıyorsunuz. Yapmayın. Albümünüz ya da Anneannemin Yemekleri (Evet biliyoruz anneanneniz Çerkes ve harika yemekleri vardı) adlı kitabınız çıkacağı zaman yine aynı medya gelecek sizin lansmana! Medyaya küserseniz medya ne yapıp eder sizin 7 yaşındaki demeçlerinizi bile bulur. Bu bir tehdit değil, bir uyarıdır.


Yazı: Elif Key

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.