“Affederim ama asla unutmam”

“Hayata karşı aptal bir adam değilim. Bana yapılanları asla unutmam. Hadsizlik yapan olursa hesabını keserim. Affediciyimdir, hayatı kendime zindan etmem ama bir yere not ederim. Eninde sonunda hesabını keserim. Bükreş’e Avrupa Ligi finaline gittiğimde otele girdim, lobide Oğulcan (Engin) duruyordu. İlk o gelmişti. Bunun benim için çok önemi var mesela. Hayatım boyunca bendeki yeri ayrı olacaktır. İyilik yapanı da, kötülük yapanı da unutmam.”


GALATASARAY’dan İspanya’nın Atletico Madrid takımına transfer olduktan sonra kısa sürede takımının en önemli oyuncularından biri haline gelen Arda Turan, sahadaki başarısı kadar özel hayatıyla da sık sık gündeme geldi. GQ Dergisi’nden Okan Can Yantır, Madrid’de ziyaret ettiği Turan’la iki gün süren bir söyleşi gerçekleştirdi.


‘Çok aksi bir adamımdır’

Güneşli bir Madrid sabahına uyanıp Arda’nın evine gidiyorum. Arda ve arkadaşları PlayStation’da kapışıyor. Hemen kıyafetleri ve planları belirlemeye başlıyoruz. Bazı adamlar vardır, işin bilenine güvenir, kendini onların eline teslim eder. Arda da öyle. “Siz hangi fotoğrafın güzel olacağını benden iyi bilirsiniz, ne isterseniz söyleyin ona göre yapalım” diyor. Arda’nın bundan üç sene öncesine oranla müthiş bir özgüven kazandığı ortada. Etrafıyla fevkalade iyi iletişim kuruyor. Bir starda olması gereken özelliklerin çoğunu edinmiş. Bu bir gelişim süreci mi yoksa bir gün oturup artık böyle yaşamalıyım diye bir karar mı aldı, merak ediyorum: “İnsanlar dışarıda hep gülen, hep sempatik Arda’yı görüyor. Ben aslında kendi hayatımda çok sert, çok aksi bir adamımdır. Öyle vur patlasın, çal oynasın bir adam değilim.”


‘Kalbımden geçenı yaşarım’

20’li yaşlarının başında Galatasaray gibi bir camiaya kaptan olmak insanın omzuna müthiş bir ağırlık yükler. Çünkü o camiaların kaptanı olmak, sadece yeşil sahada “liderlik” etmekle olmaz. Çarşıda, pazarda, mahallede; hayatın her alanında senden liderlik etmen beklenir. Bu değişim acaba hesaplayıp aldığı bir kararın sonucu mu; merak ediyorum: “Benim hayatımda hesap, kitap, matematik olmaz. Ben kalbimden geçeni yaşarım. İşi de, aşkı da hesaplayarak yaşamadım hiç. Pişman olmuşsam da kalbimden geçeni yaptığım için pişman olurum. Ben kazanmaya oynamam, mutlu olmaya oynarım. Bu yüzden hiç sahte olmadım. Olamam da zaten.”

Sofrası hep kalabalık

Arda gibi hayatı göz önünde geçen bir adamsanız, kalabalıklar içinde yalnız olmak fena bir lüks de olmayabilir. Ama gördüğüm kadarıyla, o yalnızlığı sevmeyen bir adam. Hatta paylaştıkça, etrafında insan oldukça daha da mutlu oluyor: “Etrafımda çocukluk arkadaşlarım, evde çalışanlar; sofram hep kalabalıktır, telefonlarım hiç susmaz. Bu seviyeye gelmiş adamın etrafı tabii kalabalık olur diye düşünüyor olabilirsin ama bizim evimiz ben 17 yaşındayken de böyleydi. Şu anda burada gördüğün adamların hepsi benim çocukluk arkadaşım. Bizim elimizde avucumuzda yokken de soframız kalabalıktı. Parayla, başarıyla alakalı bir durum değil bu.”


‘Uzaktan sevmek iyidir’

Arda, Madrid’e gittiğinde de arkasından onlarca yazı yazıldı. Gittiği gibi döner, uyum sağlayamaz dendi: “İmzayı attığım günden bu yana da hiç mahcup olmadım. Madrid artık benim evim. Hayatımın geri kalanında burada nasıl yaşarım diye düşünüyorum, hep burayla bir bağım olsun istiyorum. Türkiye’ye tatile gidip döndüğümde evime geliyorum hissi oluyor. Özlem diye bir şey yok artık, teknoloji var. Bir tuşa basıyorsun, görüntülü konuşuyorsun. Uçağa bindiklerinde dört saat sonra buradalar. Özlem falan hikâye yani. İnsan bazen uzaktan da sever. Bazı insanları uzaktan sevmek daha iyidir hatta.” “İnsanlar beni dünya umurunda olmayan bir adam zannediyor. İnsanlarla arama belli bir mesafe, belli bir perde koymam gerekiyor. Yoksa anlaşılamıyorsun...”


‘Beğenirsem tamamdır’

“Bizim çocuklar hep makara yapar benle; işte yakışıklı değilsin, fiziğin düzgün değil. Evet, bir kadının beni beğenmesine gerek yok. Beğenmezler de zaten ama ben bir kadını beğeneyim yeter. Kadınlar güçlü, başarılı, korumacı erkeği severler. Bunların hepsi bende var. Üstüne bir de kendimi beğendirmek için niye çaba sarf edeyim? Ben beğenirsem tamamdır. Bunlar planla olacak şeyler değil. Aşk, sevgi planla, hesapla olsaydı bu kadar güzel olmazdı.”


Yatak odası kitap dolu

“Bizim mesleğe dair hiç sevmediğim bir tabir var; topçu. Topçu ne demek? Sporcuyuz biz. İnsanlar buralarda sadece yeteneğimizle var olduğumuzu zannediyor. Hayır. Burada kendini geliştirmezsen, egolarını yenmezsen, hayata dair söyleyeceğin iki çift laf olmazsa seni o yerlerde tutmuyorlar. Yatak odam kitapla doludur. Çok okurum ben, biriktirmeye çalışırım. Ancak o şekilde kalıcı olunabiliyor. Türkiye’de millet egodan birbirine selam veremiyor.”

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.