Aslında bir arp sanatçısı... Okçu, dalıyor, ata biniyor, hayvanlara yardım ediyor, kendi ekmeğini bile yapıyor... “Dudaktan Kalbe” dizisinde Lamia olarak tanıdığımız Aslı Tandoğan’ın hanım hanımcık görüntüsünün arkasında, meğer asi bir kadın varmış. HT Cumartesi’ye anlattı...


Dudak’tan Kalbe dizisinde Lamia olarak aklımıza kazınan Aslı Tandoğan’ı, oynadığı reklamfilminde motosikletin tepesinde deri giysilerle görünce şaşırdım. Üstelik pop yıldızı Muraz Boz’u kaçırıyordu. Dizilerin sevimli,mütevazı,mazbut kızı, asi ve seksi bir kadına dönüşmüştü.Magazin sayfalarında pek görünmediği için yakından tanımadığımız Aslı’nın hangisi olduğunu, Tandoğan’a sordum.


Reklamda deriler giymiş,motosiklete binen asi bir kadın var... Bu sizin naif ve sevimli imajınıza ters değilmi?

Özel hayatımınmedyaya yansıyan ve yansımayan kısımları var. Oysa Paraf Kart reklamındaki o karakter bana çok uzak değil. Gece dışarıda görmüyorlar ama benimde asi yanlarımvar.


Peki niye böyle tanıyoruz sizi?

Dizilerde dahamazlum,mazbut ve itilmiş tipleri oynadığımiçin insanların kafasında öyle bir imaj oluşuyor. Magazin sayfalarında da görünmediğim için insanların aklında oynadığım karakterlerle kalıyorum.


Başka göremediğimiz nasıl yanlarınız var?

Uzakdoğu sporlarıyla ilgilenmiyorum, ok atıyorum, ata biniyorum. O görünen sakin resmin altında aslında hareketli bir hayatımvar. Sakin ve huzurlu olmak önemli ama savaşçı bir yanımda var.


Hareketli yaşamı varmış gibi görünen ünlülerden daha da hareketli bir yaşamınız varmış; atlar, oklar... Hepsine zaman bulabiliyormusunuz?

Dizilerimdevamederken az vakit ayırabiliyordum, çünkü dizi çekerken başka bir hayatımın olamayacağını kabullenmiştim. Şimdi bir gün içinde 6-7 aktivite yapıyorum. 7 yıldır durmadan dizi çekerken şimdi bu ara çok iyi geldi.


Aktivistsiniz aynı zamanda... Hayvan hakları için yapılan yürüyüşlerde en önde görüyoruz sizi...

Hayvanlarla ilgili hassasım. Toplum Gönüllüleri Vakfı ile de çalışıyorum. Bunları herkes yapabilir, o kadar az zaman alıyor ki. “Bunları yaptım” demekten utanıyorum. Ancak çok keyiflive insanımanevi anlamda besliyor.


"Davul istedim ama..."


Aslında arp sanatçısısınız...

Babambalet, teyzembalerin, annem resimve heykel yapar. 1 sene Bilkent’te keman okudum, sonra konservatuvar sınavlarına girdim. Nefesli ve vurmalı sazlar gibi daha asi enstrümanlar istemiştim, ama arpta karar kıldım.


Neden arp?

Büyülü bir enstrüman, kimçalmak istemez ki. Pek çalınmıyor ama tınısı muhteşem. Çalması zor elbette... Arp çalan arkadaşlarımben uyurken çalışmaya başlıyorlar. Arp sesiyle uyumak gibisi yok. Romantik, bu dünyadan değil gibi...


Çokmu romantiksiniz?

Yerine göre değişiyor ama aşırı romantik değilim. Tek çocuk olmama rağmen ailembeni nazlı yetiştirmedi. Ağladığımda “Ağlaman bitince gel” derlerdi. Biraz erkeksi yetiştirildim. Ayaklarımın üstünde durmayı öğrettiler.


Babanız baletmiş, siz niye balerin olmadınız?

Küçükken operanın kurslarına gittim ama çok esnek değildim.


Babanız üzerinize düşmedimi? Yoksa “Senden balerin olmaz”mı dedi?

Öyle demedi ama çok da teşvik etmeyince olamayacağımı anladım.


Oyunculuğu da başta reddetmişsiniz ama...

10 yıl arp çaldıktan sonra ya operada ya da senfoni orkestrasında çalmaya yönleniyorsun. Antalya’ya Senfoni Orkestrası’na girdim. Sonradan bir şekilde arkadaşlarımikna etti ve İstanbul aklımda yokken geldim. İki sene adapte olamadım. Ancak şimdi set dışında bir hayat düşünemiyorum, set bağımlısıyım. Ayrı kalınca daha iyi anladım. Her gün sette olmak yorucu, zaman geliyor serumlarla çalışıyoruZ. 40 derece ateşle halüsinasyonlar görerek, “Anne anne” diye sayıklayarak sahne çektik. Sete gitmemen için ölmüş olman gerekiyor. Sağlığımelverdiği kadar setlerde olmak istiyorum.


Niye bu kadar sevdiniz seti, herkes şikâyet ediyor?

İlkokuldan sonra küçük yaşta başladımkonservatuvara. O disiplinli hayat nedeniyle bana yakın geldi setler. Dakiklik, hız, bunlar benimiçin zaten önemli. Sette aradığımşeyleri buldum.


Kabullenince kolaymı yürüyor işler...

Sette çalışmak zor... Ancak teknik ekibi düşününce oyuncular için o kadar değil. Sette arkadaşlarımiçin daha çok üzülüyorum; hiç hayatları yok. UmarımM yapımcı ve kanallar daha duyarlı olacak.


"Yastığım olmadan asla"



Çok düzgün görünüyorsunuz. Hiç arızalı taraflarınız yokmu sizin?

Var elbet,mesela tabak koklarım.


Tabakmı? Bardak koklayanı duydumda...

Bardak da koklarım. Yastığım olmadan hiçbir yere gitmem.


Çokmu titizsiniz?

Titizim ama dağda bir sürü insanın içtiğim ataralardan su içerim. Ancak tabak yumurta kokuyorsa asla ondan yemek yiyemem. Yastığımı da nereye gidersem bavula tıkarım.


Niye, özel bir yastıkmı bu?

Yoo özel değil, sadece benim yastığım. Ortopedik değil ama başka yastıkta yatınca boynumağrıyor. Bir de yastık çok toz ve koku tutan bir şey...


Yorgan işini nasıl hallediyorsunuz?

Uyku tulumumu götürebilirim. Oteline bağlı ama...


Siz Hindistan’a falan gidemezsiniz...

Giderimama uyku tulumumu götürürüm. Hasta olduğumu sanmayın, belirli şeylerde titiz davranıyorum sadece. Hijyen takıntımyok.


Pesketeryansınız. Niye balık yiyip de et yemiyorsunuz?

Sadece deniz ürünleri yiyorum. Kırmızı ve beyaz et yemiyorum.


Hiçmi yemediniz yoksa sonradanmı pesketeryansınız?

Küçüklüğümden beri eti zorla yerdim ama 4 buçuk senedir hiç yemiyorum.


Niye?

Kesemeyeceğimhiçbir hayvanı yememeye karar verdim. Avlayabileceğimhayvanlarla besleniyorum. Balık yerken de kötü hissediyorumama bir şekilde beslenmemlazım. Küçükken babam balık tutardı, ben de arkadan teknenin altına dalar balıklar oltaya yakalanmasın diye onları debelenerek uzaklaştırmaya çalışırdım.


Babanızın bundan haberi varmıydı?

Seneler sonra itiraf ettim.


Başka itiraf etmek istediğiniz şeyler varmı?

Şu an yok.


“Fondülü mondülü yemekler bilmem”

Yemek yapar mısınız?

Balık çorbası, zeytinyağlı fasulye gibi klasik yemekler bilirim. Fondülü mondülü şeyler bilmem. Ekmek bile yapıyoruz evde...


Makineyle kolay tabii...

Makineyle değil elde, ama çok kolay, 15 dakika sürüyor. Şehrin bu temposunda kendi ekmeğimizi bile yapamıyoruz oysa çok basit; ihtiyacın olan un ve su.


Twitter’a “21 Aralık’ta bol bol patates kızartması yiyeceğim” yazmışsınız. Kıyamet kopacak ve siz sadece patates mi düşündünüz?

Evet. (Gülüyor...) 24 saat patates kızartması yiyebilirim. Ama elde soyulmuş elma dilimi olacak. Yanında da yoğurt... İlkokuldayken öğlen okuldan gelince anneannem patates kızartırdı, yanına da evde mayalanmış yoğurt. Başka hiçbir şeye değişmem.


Kilo probleminiz yok galiba!

Olmaz olur mu, ben de tipik bir Türk kadınıyım. Fazla yersem alırım. Bir gün yürüyüş yapıyorum ertesi gün pilates.


Dil öğrenmeye meraklısınız. Çince, İspanyolca...

Meraklıyım da başarılı mısın desen? Çince öğrenmek için 1 sene azmettim, çat pat bir şeyler söylemeye başladım ve bıraktım. İspanyolca’ya devam ediyorum ama...


Geleceğin dilini öğrenmek istemişsiniz, akıllıca...

Bilerek yapmadım. İthalatçı mıyım Çince bana yaramaz ki. Çocuğum olursa Çince ders aldırırım.


“Motor sahneleri için dublör geldi”


Reklam çekimleri nasıldı?

Aksiyon sahnelerini severim. Motor kullanmak da keyifli...


Motor kullanmayı biliyor musunuz?

Bilmiyordum, yurtdışından dublör geldi. Ailemde motora binen çok var ama. Küçüklüğümden beri motor üzerindeyim aslında. Hatta yurtdışından Türkiye’ye motorla gelmişliğim var.


O zaman şimdi size bir aksiyon filmi gerek...

Bir aksiyon filmi olursa belki beni düşünürler, ama Türkiye’de aksiyon filmi ya da dizisi çekilmiyor. Olursa ne güzel olur. Hareket olsun biraz.


Aksiyon olmasa da hep çok iyi oyuncularla oynadınız. İlk sinema filminiz Kabadayı’da Şener Şen ve Kenan İmarzalıoğlu ile başrol oynadınız. Biraz prenseslik durumu var mı?

Çok şanslıydım. Şener Şen, Türkan Şoray, Erkan Can, Kenan İmirzalıoğlu ve daha pek çok isim... Setlerde çok fazla şey öğrendim. Ama prenseslik gibi bir durum yok, önüme bu teklifler geldi, kabul ettim ve işime sarıldım.


Şener Şen’in medyaya konuşması zordur ama sizin için “Zeki ve iyi oyuncu” demiş.

İnanılmaz bir insan. Kabadayı’nın setinde güldüğüm kadar hiç gülmedim.


Reklamda Murat Boz’la oynadınız...

Murat’la uzun saatler çalışmadık, pek sohbet etmeye fırsatımız olmadı ama aldığım enerji çok güzeldi. Çok tatlı biri.


Röportaj: Aysun Öz Kaşi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.