1939 yazında, Witold Gombrowicz adında genç bir yazar Polonya’dan bir gemiye binerek ülkesinin kültür elçisi olarak Arjantin’e doğru yola çıktı. “Bu iş uzun sürmez, 22 ay sonra dönerim” diye düşünüyordu, bunun için haklı gerekçeleri vardı: Edebiyat çevreleri tarafından sevildiği söylenemezdi, fazla eksantrik ve başına buyruktu. Kimsenin okumadığı sürrealist öyküler yayınlamış, “Ivona, Princess of Burgundia” adlı bir oyun yazmıştı. Kültürel ortamdan arkadaşı, koruyucusu, ahbabı bile yoktu. Kısacası kültür elçisi olması arzu edilecek biri değildi. Fakat hayat tahminlere uymadı. Gemi Buenos Aires’e demirledikten 1 hafta sonra Almanlar Polonya’yı işgal etti. Tek kelime İspanyolca bilmeyen Gombrowicz’in kalmaktan başka çaresi yoktu. 20 yıllık Arjantin sürgünlüğü sırasında, önce “Ferdydurke”ü, ardından, “Trans-Atlantik”i yazdı ama ikisi de aynı suskunlukla karşılandı.


Bugün 20’nci yüzyıl edebiyatının başyapıtları arasında sayılan “Ferdydurke”, o dönemin eleştirmenleri için sadece “bir delinin zırvaları”ydı. Eserleri II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerce, sonrasında da Stalinistlerce yasaklandı. 1950’lerde Gombrowicz, Fransa’da yayınlanan avangart edebiyat dergisi Kultura’nın teklifiyle, alışılmadık bir şey yaptı ve 1952’den 1969’a kadar her ay an be an hayatını anlattı; yediği yemekleri, okuduğu kitapları, hazırladığı bitmek tükenmek bilmeyen “yapılacak işler” listelerini, inişli çıkışlı ruh hallerini, komünizm, varoluşçuluk hatta demokrasi karşıtı fikirlerini… İşe bakın ki “Günlükler”, okurun büyük ilgisini çekti. (‘Bir edebiyatçının şahsi blogu’ diyelim mi? Gombrowicz hiçbir etiketin uymayacağı nevi şahsına münhasır bir yazar ama bir yandan da tam anlamıyla günümüz blog yazarlarının yaptığı şeyi yapıyordu. Tabii olağanüstü bir keskinlik ve zarafetle...) O “bloglarda”, ülkesi Polonya’da yasaklı olmasının verdiği ıstırabı şöyle dile getirmişti: “İstiyorsanız, kesin gırtlağımı. Ama böyle kör bir bıçakla değil.” Bir başka sayıda da şunu yazdı: “Madem okunmak istiyorum, kendimi yeniden icat etmeliyim. Filozof Gombrowicz’i, dâhi Gombrowicz’i, kültürel şeytan avcısı Gombrowicz’i ve daha nicelerini icat edeceğim...” İşte dünyanın onu “keşfetmesini” sağlayan “Cosmos”u o dönemde kaleme aldı. “Günlükler” 1969’da 700 sayfalık devasa bir kitap olarak İngilizce yayınlandı. Everest Yayınları’nın Gombrowicz külliyatını yayınlamaya karar vermesi bana sorarsanız bu yazın en şahane haberi. Sonuçta Milan Kundera’nın “Yüzyılımızın en büyük edebiyatçısı” saydığı bir yazardan söz ediyoruz. Ya da Jean-Paul Sartre’ın deyişiyle, “romanlarıyla okura şeytani düzenekler kuran” adamdan... Okuyun, haz alın, delirin… Bu arada umarım Everest Yayınları, bu yersiz yurtsuz edebiyat provokatörünün “Günlükler”ini ve olağanüstü güzellikteki romanı “Pornografi”yi de basar.


Gülenay Börekçi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.