İkisi de ödül törenlerinin demirbaşı, hatta Meryl Streep’in küçük bir Oscar koleksiyonu olabilir. Tim Burton’ın çocuklarının annesi, Marla Singer efsanesi Helana Bonham Carter’ın ise Lady Gaga tarafından “Hadi oradan Oscar’sız” diye itilip kakılmasına ramak var ama her şeye rağmen ikisinin de ikonluğu su götürmez.


Bu iki efsane, İngiliz kadınının sahip olduğu özgürlükler için vaktiyle kendini nasıl da paraladığını anlatan “Diren” (Suffragette) için kamera karşısına geçti, bildiğiniz döktürdü. Üstelik Helena içinse durum biraz daha “ailevi”, hatta travmatik. Sen kalk, dönemin başbakanı Lord Herbert H. Asquith, Bonham Carter’ın büyük dedem çık! İşte Meryl Streep ve Helena Bonham Carter’ın ağzından, Hollywood gözüyle tarihin en büyük kadın hareketlerinden “süfrajet”.


Meryl Streep: Sadece 2 gün kalmam planlanmıştı


“Suffragette” gerçek bir kadın mücadelesi hikâyesi, bu sizin için ne ifade ediyor?

Kesinlikle her kız çocuğu bu mücadelenin tarihini bilmeli. Her erkek çocuğu da kalbinin bir köşesine kazımalı.


Emmeline Pankhurst’e hayat veriyorsunuz. Bu rol için başka biri düşünülemezdi herhalde.

Carey Mulligan’ın fikriymiş aslında, düşünebiliyor musunuz? Yapımcılardan Faye Ward’la görüştüklerinde sorduğu ilk şey “Emmeline Pankhurst’ü kim oynayacak?” olmuş. Ward da bana gelip “Tek bir sahnede, sadece metaforik anlamda bu kadının gücünün hakkını verecek birine ihtiyacımız var. O ancak sen olabilirsin.” dedi. “O bir ikon ve başka bir ikonun hayat vermesi gerekiyor.” Nasıl “Hayır” diyebilirdim ki... Oyuncu seçimleri yapım ekibi için daima heyecan vericidir. Onlara hızlıca ve çok olumlu bir ruh haliyle geri dönüş yaptım. Londra’daki çekimlerde birkaç harika gün geçirdik.


O kadar kısa mı kaldınız?

Aslında sadece 2 gün kalmam planlanmıştı ama 3 güne uzattım çünkü bulunduğum sahneleri diğer açılardan da görmek istedim. Bir gece boyunca yalnızca dış ses için çalıştım ve senaryoda bana yanıt veren bir kalabalık vardı. Onların olduğu sahneleri görmeliydim ki kafamdaki sahne tamamlansın.


Helena Bonham Carter’la çalışmak nasıldı?

Müthiş! Helana’nın oynadığı Edith’in tarzı Emmeline’in o sert görünümünden çok uzak. Çünkü Emmeline Pankhurst’e baktığınızda ne kadar Edward dönemine ait olduğunu açıkça görebiliyorsunuz. Öte yandan 19. yüzyılın sonlarında İngiltere’de ortaya çıkan “Arts and Crafts” akımından da etkileniyor. Öyle çok incelik, öyle çok bekleyiş var ki. Elbette yönetmen tüm bunları net bir yere konumlandırmak zorundaydı ve bunu başardı.


Helena Bonham Carter: Lord Herbert H. Asquith benim büyük dedem!


Edith ilginç bir karakter, sizin tarafınızdan bakınca nasıl görünüyor?

Gerçekten öyle. Edith, orta sınıfa mensup bir kimyager. Kendisi kadar kalifiye olmayan ve çok sevdiği kocasıyla birlikte yaptıkları işte, onun öne çıkmasına izin veriyor. Bu arada bölgedeki direnişçi kadınlar, Edith’in kocasının dükkânında gizlice bir araya gelip toplantılarını orada yapıyor. Edith ise birçok farklı karakterin karışımı adeta.


Bu arada filmin ailenizle de bir bağlantısı var.

Ah evet, dedem Lord Herbert H. Asquith, filmin tasvir ettiği dönemin başbakanı ve maalesef, Suffragette hareketinin en büyük düşmanlarından biri. Anlayacağınız filmin yapımcısı Faye Ward, rolü bana önermekle bayağı cesur davrandı. (Gülüyor). Daha önce “Toast” adlı bir televizyon filminde birlikte çalışmıştık, bir kez daha benimle çalışmak istemesi mutluluk verici.




Ona Lord Asquith’in kızı olan büyükanneniz Violet’tan söz ettiniz mi?

Elbette, bu konuda çok konuştuk. Bana sorarsanız Violet istediği güce çoktan sahip olmuş, bağımsız ve süfrajet mücadelesini tam olarak idrak edememiş bir kadın aslında ve benim açımdan tüm bunları görmek gerçekten ilginçti. Başka bir perspektif edinmemi sağladı. Öyle görünüyor ki Violet zaten özgür ve güçlü bir kadın, dolayısıyla diğer kadınların maruz kaldığı tüm o kısıtlamaları, bunların yarattığı ruh halini asla tecrübe etmemiş. Bu durumda mücadeleyi kavrayamaması biraz anlaşılır bir durum.


Bu arada Emmeline Pankhurst’ün torunuyla da tanışmışsınız.

Helen Pankhurst’ü görür görmez söylediğim ilk şey ne kadar üzgün olduğumdu! Çünkü Violet gerçekten müthiş, asla boyun eğmeyen bir kadın. Nasıl oldu da babasına “Bu kadınları dinlemelisin” demedi ve anti-süfraj oldu, aklım almıyor. Aslında annemin bu konuda makul sayılabilecek bir açıklaması var. Violet’in bir erkek gibi büyütüldüğünü ve bu yüzden hiçbir zaman ayrımcılığa maruz kalmadığını savunuyor annem. Ve bana sorarsanız Lord Asquith’in de bu kadınlara itirazının en önemli sebeplerinden biri, kampanyanın şiddet içermesi. Çünkü 1912 itibarıyla barışçıl protestolarının basında, mecliste ve toplumun farklı kesimlerinde küçümsenmesi, aşağılanması bu kadınların hırçınlaşmasına neden olmuş. Yoksa dertleri insanlara zarar vermek falan değil, daha ziyade etrafa zarar vererek dikkat çekmek.


Kostümleriniz de çok dikkat çekici. Hazırlanma süreci nasıldı?

Kostümlerimin büyük çoğunluğunu Jane Petrie tasarladı. Edith işin militan tarafına karıştığı için bazı sahnelerde pantolon giymesi gerekiyordu, örneğin bombalama sahnelerinde kocasının pantolonlarını giyiyor. Tüm bunların Jane’i biraz uğraştırdığını biliyorum ama kesinlikle iyi iş çıkardı.


Röportaj: Gizem Sevinç Selvi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.