‘Çocuğunuzu emanet edebileceğiniz bir komşu’ deyince aklınıza nasıl biri geliyor? Veya en azından, çocuk bakıcılığı için hangi komşunuzu tercih ederdiniz? Eğer Maggie gibi eşiyle ayrılma sürecinde olan, çok çalışması gereken yalnız ve yorgun bir anneyseniz, tercih yapmak için fazla fırsatınız olmayabilir.


Bu yıl Altın Küre’de En İyi Komedi Filmi dalında aday gösterilen “Benim Komşum Bir Melek” filminde, huysuz komşu Vincent rolünde Bill Murray’i izliyoruz. Vincent feleğin çemberinden geçmiş, yorgun, mutsuz, alkolik ve beş parasız bir Vietnam gazisi. Hatta Vincent için, Bukowski’nin meşhur karakteri Chinaski’nin şairane olmayan bir versiyonu diyebiliriz! Maggie hangi akla hizmet oğlunu bu adama emanet ediyor diye başta şaşırıyoruz ama boşanma süreci, geçim sıkıntısı, yoğun iş temposu derken bir anne olarak çok da fazla şansı olmadığını görüyoruz. Oğlu Oliver, 12 yaşında, kibar ve kırılgan bir çocuk. Yeni okuluna uyum sağlamakta zorlanıyor ama bu akıllı bıdık, bakıcısı Vincent’tan çok şey öğreniyor…





Filmin başında, “başlarına bir iş gelmeyecekse, bu hikâye nereye varacak?” diye bir boşluk hissi oluşmadı değil. Ama senaryo o kadar dengeli ve ölçülü ilerliyor ki, gerçek bir hikâye izlediğim hissine kapıldım. Bunda yönetmen ve senarist Theodore Melfi’nin esinlendiği öğelerin payı büyük.


İlk uzun metraj denemesinde Bill Murray gibi önemli bir isimle çalışma fırsatı yakalamayı başarmış olan yönetmen, karakterleri ve hikâyeyi yaratırken kendi hayatından ve gerçek hikâyelerden esinlendiğini anlatıyor. 12 yaşındaki Oliver karakteri için, kardeşinin ölümünden sonra evlatlık aldığı yeğeninden ilham almış. Yeğeninin, bir Katolik okulunda öğrenciyken “hayatınızdaki bir azizi anlatın” ödevinde amcası Theodore Melfi’yi anlatması, yönetmenin hayatındaki en yoğun deneyimlerden biri olmuş. Bir çocuk tarafından aziz olarak addedilmek ne demek? Günümüzde aziz olmak için nasıl biri olmak gerekir? Bu sorular Melfi’nin aklını yeterince kurcalamış olacak ki, ortaya böyle güzel, sıradan ve duygulu bir öykü çıkarmayı başarmış…


Tanıdığım annelerden kaçı çocuğunu yeni tanıştığı komşusuna emanet edebilir bilmiyorum ama Maggie (Melissa McCarthy), çaresiz olduğu kadar iyi niyetli bir karakter. Üstelik Vincent sürekli içiyor, Oliver’ı at yarışlarına götürüyor, hamile olduğu için işleri kötü giden fahişe Daka (Naomi Watts) ile takılıyor… Özünde iyi bir adam olduğunu eninde sonunda anlıyoruz ama günümüzde bu özelliklerin sadece bir tanesi bile bir adama “güvenilmez” damgası yapıştırmak için geçerli sayılmaz mı? Dahası, sayılmalı mı?


Ama yine de ister çaresizlikten, ister iyi niyetli olduğumuz için, tanımadığımız bir adama güvenmenin sonuçlarının her zaman korkunç olmayabileceğini anlatıyor film. “Birine aziz ya da melek demek için o kişinin yıllarca anlatılacak iyilikler yapmış, fedakârlığın dibine vurmuş, nur yüzlü olması gerekmiyor olabilir mi?” diye düşünmek için bile iyi bir hikâye "St. Vincent".





Bill Murray bu filmle Altın Küre’de En İyi Erkek Oyuncu dalında aday gösterildi. Melissa McCarthy ve çocuk oyuncu Jaeden Lieberher’in performansları da gayet başarılı. Yönetmenin kısa film ve reklam tecrübelerinden olsa gerek, oyunculukların abartılı ve sıkıcı bir drama kaçmadan icra edilmiş olması, filmi daha akıcı kılıyor.


Benim Komşum Bir Melek (St. Vincent), 23 Ocak’ta vizyonda. Film sakin, duygulu ve eğlenceli bir komedi-drama izlemek için, haftanın en iyi alternatiflerinden biri.




Yazı: Duygu İslamoğlu


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Mükemmel bir film.izleyin lütfen.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.