1985 doğumlu Damien Chazelle’in yazıp yönettiği, en iyi film kategorisi dahil 5 dalda Oscar’a aday olan “Whiplash”, hırslı ve genç caz davulcusu ile öğrenciyi zorlama konusunda sınır tanımayan otoriter hocası arasındaki gerilimli ilişkiyi anlatıyor.


İlk sahnede kamera, koridorun sonundaki odada tek başına davul çalan gence doğru yavaşça yaklaşıyor. Gencin (Miles Teller) yüzünde mutluluk değil çalışma azmi var. Sanatçılığın bazen yalnızlık ve ağır çalışma anlamına geldiğini vurgulayan çekim, onu izleyen, dinleyen birinin gelişini de haber veriyor. Soğuk ve kibirli bir öğretmen bu... Masum bir ihtirası akıl dışı saplantıya dönüştürecek kişi. Hikâyeye etkili bir giriş sağlayan bu sahne, bizi bir çeşit düelloya şahit olacağımız finale taşıyan ilk adım. “Whiplash” bir büyüme, eğitim, rekabet ve özgüven kazanma öyküsü olsa da aslında dipten dibe bir “hesaplaşma filmi”; bir çeşit caz gerilimi.


Kurşunlar yerine ritimler

Hocaların müzik gibi bir icra sanatında öğrencileri zorlaması bir noktaya kadar kabul edilebilir bir şey. Ama “Whiplash” eğitimle ilgili sorunların ötesine gidiyor. Genç Neyman’ın kendisini faşizan hocası Fletcher’a (J.K. Simmons) tümüyle teslim etmesinde ilk andan itibaren rahatsız edici bir yan var. Kendine güven kazandıkça kız arkadaşına olan tavrının değişmesi, başarıyı ve disiplini her şeyin üstüne koyan tavırları da seyirciyi ondan uzaklaştırıyor. Bu yüzden ilk büyük yenilgisinde ona acımıyor, iyi bir ders almasını istiyoruz. Hatta filmin onun gerçek ihtiyaçlarını anlaması ve daha iyi biri olmayı öğrenmesiyle ilgili olduğunu düşünmeye dahi başlıyoruz. Ama “Whiplash” finalde bir düelloya dönüşerek özüne dönüyor. Şef bageti, Neyman ise davuluyla, Sergio Leone’nin “İyi, Kötü ve Çirkin”in finaliyle kıyaslanabilecek bir konser sahnesinde kozlarını paylaşıyorlar. Kurşunların yerini ritim alıyor.


Yönetmenlik şovu

Final müthiş. Peki, anlamı? Sonuçta, gençlere “Asla pes etme, sonuna kadar git” diyen başarı odaklı, rekabetçi bir yaklaşım var elbette. Ama caz tarihinin en iyi davulcularından biri olma hırsının Neyman’ın bedenini ve zihnini nasıl zehirleyip tükettiğini, uç noktalara savurduğunu hatırladığımızda, yönetmen Damien Chazelle’in başarıyı kutsadığını söylemek zor. Kararı seyirciye bırakan bir tavrı var. Öte yandan, “Whiplash” otobiyografik yanları olan bir film. Senaryoyu da yazan Chazelle gerçek hayatta caz davulcusu eğitimi görmüş ve konservatuvarı bırakıp sinemaya yönelmiş. Bu noktada, filmin son bölümünün bir hayal olduğunu düşünmek de mümkün. Zaten Neyman’ın orkestrayla hiç prova yapmadan konsere çıkması tuhaf. Ayrıca sahnenin görsel atmosferi göz önüne alındığında gerçeklikten biraz uzak olduğumuzu söyleyebiliriz. En önemlisi, finalde Neyman’ın yaptıklarıyla Chazelle’in bize sergilediği yönetmenlik şovu arasında bir paralellikten söz edilebilir.


Tutkulu ve enerjik

Sonuç olarak, Chazelle bir caz davulcusu olarak efsane olamasa da “Whiplash” ile kayda değer bir sinemasal başarının altına imza atıyor. Öylesine tutku ve enerjiyle yönetilmiş bir film ki birçok sahnede nefesiniz kesiliyor. Chazelle, “Whiplash” (Don Ellis - 1973), “Caravan” (Juan Tizol – 1937) gibi caz şarkılarının film için hızlı ve keskin bir ritim duygusuyla yorumlanan versiyonlarının gergin havasını Neyman ile Fletcher’in prova sahnelerine de yansıtıyor. Fletcher’in olduğu bölümlerde gerilim türüne uygun daha karanlık ve sıcak bir renk paleti kullanıyor. Miles Teller ve Oscar’ın favorisi J.K. Simmons’ın seyre değer performanslar çıkarttıklarını da belirtelim. “Whiplash”i sevmemin bir başka nedeni ise “en iyi olma” takıntısı ve bir işe kendini sonuna kadar adamanın sınırlarıyla ilgili anlamlı, uyarıcı şeyler söylemesi...


Filmin notu: 7.5

Yazı: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.