House of Cards dizisini izleyenler, benim aklıma kazınan bu sahneyi hatırlayacak... Doug Stamper isimli karakter (Michael Kelly canlandırıyor), devletin kirli işlerini örtbas etmekle görevlidir ve başkan yardımcısının sağ koludur. Bir milletvekilinin öldürüldüğü gece vekilin yanında olan kadını gözden uzak tutmakla görevliyken ona aşık olur. Gece yarısı arabada yolculuk ederken, yan koltukta oturan kadından 'İki Şehrin Hikayesi'ni okumasını söyler. (Aslında bu bir ricadır fakat onun ricaları zaten bir emirdir.)


Ve kadın okumaya başlar:

"Akıl çağıydı, budalalık çağıydı da. İnanç çağıydı aynı zamanda inkâr çağıydı da. Bir taraftan aydınlık bir taraftan karanlık mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı, umutsuzluğun kışı. Her şeyimiz vardı ama hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ama hepimiz cehenneme de gidiyorduk." Charles Dickens, İki Şehrin Hikayesi


Radikal Kitap'ın editörü Derviş Şentekin'in ikinci romanı 'Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum', ilk bölümden önce bu metinle karşılıyor okuru. Daha kitaba başlamadan kitap beni içine çekiyor. Heyecanlanıyorum, sabırsızlanıyorum...


Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum kitabı aslında bir devam romanı. Yazar, ilk kitabı 'Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi' isimli kitabın bittiği sahneden başlayıp hikayeyi devam ettirmiş. Ben ilk kitabı okumadım, çünkü devam romanı olduğunu bilmiyordum ancak hata da yapmamışım. Kitabı ayrıca okuyabilirsiniz, ikinci kitap hissi uyandırmıyor.


Kitabın ilk sayfalarında katille tanışıyoruz. Kahramanımız eski bir istihbaratçı ve satranç şampiyonu. Peşine düştüğü kişi ise zamanında derin devletin işlerini yapan bir tetikçi. Kötü karakterin isminin Bekir Tunç olduğunu görünce ben saf değiştiriyorum. Ne de olsa soyisimlerimiz aynı, ben bu kitapta kötü karakterin tarafını tutuyorum. Kitabı kahramanın dilinden okurken, bu tutum beni biraz zorluyor...


İlk birkaç bölüm oldukça aksiyon dolu. Polisiye bir kitapta görmek isteyeceğimiz her şey var diyebilirim. Ancak hikayenin gelişiminde olaylar durgunlaşıyor. Bu bölümlerde olayların gidişatından çok, kahramanın ruh haline ve vurulma olayının ardından doğaya ve yaşama karşı gelişen farkındalığına tanıklık ediyoruz diyebilirim. Eğer sürekli aksiyon görmeyi umut ederek bu kitabı okumayı planlıyorsanız, bu bölümlerde sıkılacağınızı söyleyebilirim. Elbette bir polisiyeden bunu beklemek haksızlık olmaz. Fakat, belki de ben bu beklenti ile okumadığımdan; bu bölümlerde sıkılmadım. Aksine yazarın klişeden uzak betimlemeleri bana hikayenin geçtiği yerleri ve karakterin bulunduğu ortamları hayal etmemde (bu sırada gündelik stresten uzaklaşıp kahramanla birlikte iyileşme sürecine girmemde) yardımcı oldu. Kitabın içerisinden seçtiğim bu bölüm, kitapla ilgili söylemek istediklerimi özetler nitelikte:


"Miskin bir kedi gibi yavaş yavaş uyanan İstanbul, günün büyük koşuşturmacasına hazırdı anlaşılan. Kıymeti bilinmemiş, Bizans eskisi bu kentle iki ay boyunca keyfince dalgasını geçen kar, bu korkunç dev harabeye gelecek yıl uğrar mıydı bilinmez.


Fincandaki kahvenin kokusunu içime çektim ve Boğaz'ın nefis manzarasına hâkim geniş terasa çıkıp, köpüre köpüre bahar havasına karışan denizin büyüsüne bıraktım kendimi.


Balıkçı motorları, peşine taktıkları martılar eşliğinde, rengi lacivertten maviye dönüşen denizin yüzeyinde çizgiler bırakarak pat pat ilerliyor; gökyüzündeki beyaz bulutlar yüzyıllarca yerlerinde kalacakmış gibi hallerinden memnun; terasın altındaki sahil yolundan ağır ağır giden araçlardaki insanlarsa büyük ihtimalle günün bu saatinde bir yerlere yetişecek olmanın huzursuzluğuyla doluydu."


Kitapta olayların başlamasına neden olan, kahramanımıza dedektiflik işini getiren Aslı karakterinin biraz sönük kaldığını düşünüyorum. Hikaye, geliştiği bölümlerde Aslı karakteriyle ilgili bir sürpriz olacağını, iyi biri sanılırken aslında kötü biri olacağını düşündürüyor okura. Yine, kahramanın en yakın arkadaşı Cengiz'in ölümünün Bekir Tunç'un karşı saldırısı olduğunu düşünürken sadece bir tesadüf eseri öldüğünü öğrenmek, olayı hikaye açısından anlamsızlaştırdı. Yazarın bazı karakterlerle ilgili beklentiler oluşturup ardından bunları boşa çıkarması biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Çünkü, kahramanın paranoyalarını bir kenara bırakıp hikaye gelişmine baktığımızda düz ve heyecandan uzak bir kitap okuduğumuz hissine kapılmak mümkün.


Ben şahsen kitabı beğendim, ancak tanıtım bültenine bakarak kitabı alanların hayal kırıklığına uğrayacağını düşünüyorum. Zira Selim İleri, A. Ömer Türkeş ve Ahmet Ümit'in yorumlarını abartılı ve kitabın konusundan uzak buldum. Belki kitabı okuduktan sonra tanıtım bültenine yaptıkları yorumların üzerinden geçmeyi düşünebilirler.


Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum, kendini yormadan, sıkmadan okutan bir kitap. Biraz vakit ayırdığınızda 2-3 günde bitirebilirsiniz. Bu nedenle polisiye severler ve yerli bir polisiye kitabı merak edenler bu kitabı da seçenekleri arasına alabilir.






Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum

Yazar: Derviş Şentekin

Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi



Sayfa: 236



Tufan Tunç

ttunc@hthayat.com

@tufant


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.