Sinemaseverlerin merakla beklediği film, Spike Lee gibi usta bir yönetmenin varlığına karşın özellikle senaryodaki değişiklikler nedeniyle ilk filmin gerisinde kalıyor.


Amerikan yapımı “Oldboy”un, 2003 tarihli Güney Kore filmi “Oldboy" dan daha çok seyirci toplayacağını kestirmek için kâhin olmaya gerek yok. Buna karşılık, Amerikan versiyonunun, ilk filmin çok gerisinde kaldığı aşikâr. Bunun nedeni, Amerikalıların sert ve kanlı sahnelere ayar vermesi ya da finali “birazcık” değiştirmesi değil. Orijinal “Oldboy”, yıllarca bir odaya hapsedilen adamın, serbest kaldığında bunu kendisine yapanların peşine düşmesi üzerine kuruludur. Son 30 dakika öykünün bağlamı değişir, simetrik bir intikam planı çıkar karşımıza. Final kafa karıştırıcı, zihin açıcıdır.


Yeni “Oldboy”, hikâyenin iskeletini korusa da irili ufaklı birçok değişiklik yapıyor. Yeni çevrim, yeni yorum olacağı için değişiklikler doğal. Doğal olmayan, orijinal filmi seyrederken dert etmediğiniz bazı inandırıcılık sorunlarının kafanıza takılması. Oysa 2003 yapımı “Oldboy” baştan sona sinemasal bir şoktur. Anlatım sizi öyle bir alıp götürür ki, öykünün inandırıcılığı üzerine düşünecek vaktiniz olmaz. Yeni “Oldboy” ise sık sık “Bu kadarı da olur mu?” diye düşündürüyor. Kaldı ki orijinal filmi yeniden seyrettiğinizde, asıl meselenin senaryoda yapılan değişikliklerden kaynaklandığı görülüyor. Sorunun Hollywood’un bir poker oyuncusu gibi “eli büyütme” derdinden kaynaklandığını anlıyorsunuz.





Yönetmenliğe baktığınızda ise Spike Lee’nin standart Amerikan tarzı, “hızlı kurgu, hareketli kamera, şık ve cilalı görsellik” formülünü uyguladığını görüyorsunuz. Ama bu formül, ilk filmin rüyayı andıran ve çoğunlukla sabit kamerayla çekilen dövüş sahnelerinde elbette tutmuyor. Chan-wook Park’ın sinemaseverleri mest eden o dövüş sahnelerinin ya bire bir aynı kadrajlarla çekilmesi ya senaryodan çıkarılması ya da yeni bir koreografiyle değiştirilmesi gerekiyordu... Bunların hiçbiri yapılmayınca Josh Brolin’in çekici ve yumruklarıyla onlarca adamı tek başına hakladığı sahneler yer yer komikleşiyor. Öte yandan, ilk “Oldboy” u seyretmeyenler için yine de ilginç bir film olduğu söylenebilir. Bu, kuşkusuz hikâyenin özünden, her iki filme de damgasını vuran fikirlerden geliyor: Sonuç olarak, çoktan unutulmuş şımarık bir gençlik hatasının trajik sonuçları, suçluluk duygusu, intikam içgüdüsünün sınır tanımazlığı ve hiçbir cezanın sevdiklerini kaybetmek kadar büyük olamayacağı üzerine güçlü bir öykü var ortada. Yani, seyrediliyor. Ama orijinali elbette çok daha iyi.


Yazı: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.