Diziden bağımsız izlendiğinde kopukluk, hatta hikayeye hakim olamama duygusu yaratabilecek “Behzat Ç. Ankara Yanıyor” Serdar Akar’ın tahmin edilebilir karmaşık kurgusallığıyla ilerliyor. Zaman zaman kopuk film kareleri ve araya sıkıştırılmış hikaye parçaları yönetmenin aşina olduğumuz tavırlarından.


Haziran ayının sonlarına doğru çekimleri tamamlanan film, Gezi Parkı olaylarının Ankara ayağına da dem vuruyor. Hikaye arasında halkın ve ayaklanmanın yankıları yeterince iyi bir şekilde senaryoya yedirilmemiş ne yazık ki. Bunun nedeni polis ve halk karşılaşmalarının olduğu sahnelerin doğallıktan öte bir görüntü sergilemesi. Basının bu konudaki sessizliği, devlet, savaş ilişkisi ve dizi takipçilerinin daha önceki bölümlerden tanıdığı silah kaçakçıları filmin çemberini oluşturuyor.


Ana hikaye ise yıllar önce polis tarafından ailesi vurularak öldürülen ve seri cinayetler işlediğinden şüphelenilen Barış’ın etrafında dönüyor. Cinayet masasından uzaklaştırılan ve minikler takımında antrenör olarak çalışan Behzat Ç.’nin cinayet bürosuna dönmesi ise senaryonun şaibeli noktalarından. Açığa alınmış bir polisin cinayet soruşturmasında görev alması fazlaca kolay oluyor… Zaman zaman mantık hataları ve kurgusal olarak önemli sahnelerin kült filmlerle bağlantı kurulabileceği film, dizilerin devam filmi olarak sinemaya uyarlanmasının çok daha uzun çabalar gerektirdiğinin bir kanıtı.


Sürpriz sonlu Behzat Ç. Ankara Yanıyor’da dikkat çeken ve film çekilirken birçok habere konu olan Serenay Sarıkaya’dan bahsetmek gerekli. Türk sinema seyircisi ve sinemacıları algısında sarışın kadın imajının bozulamayacağı bir kez daha anlaşılmış oluyor. Rolünü hakkıyla yerine getiren Serenay Sarıkaya’nın sanıyorum bu noktadan sonra yer alacağı roller melek saflığından uzak olacak… Durum şu ki Beren Saat’in algılanış noktasıyla beraber gelen “imaj” akışı Sarıkaya için tıkırında işleyecek gibi gözüküyor. Yönetmenler ve senaristler radikal bir deneyim yaşamak istemez ve Sarıkaya’ya benzeri rollerde yer verirlerse yüksek ihtimalle Sarıkaya Türk sinemasının yeni Suzan Avcı'sı olacak.


Sanem Çelik de filmin kadrosunda önemli bir rolle karşımıza çıkıyor. Zaman zaman fazla maskülen bulduğum oyuncunun yer aldığı sahneler sanıyorum oyuncunun ses tonu ve duruşuyla ilgili olsa gerek gerilim ve soğukluk yaratıyor. Hikayeyle ve Behzat Ç’yle birleştiremediğim Çelik’in oyunculuğu polisiye bir sinema filmiyle örtüşmüyor bu noktada. Tansiyonu düşük bir oyunculuk ve belki yanlış bir seçimden kaynaklanan durum söz konusu…


Ankara’da geçen bir hikayeyi anlatırken Ankara’lı rock gruplarına yer vermemek olmaz diyerek Pilli Bebek’in soundtrack'leri üstlendiğini görüyoruz. Başarılı girişler ve yükseliş hamlelerinde bir rock grubundan beklenen performansla sahneleri değerlendirmişler.


Film, Behzat Ç. dizisinden kopmak istemezken ayrıca bir sinema filmi olmaya çalışıyor. Yüksek ihtimalle Behzat Ç. dizisi takipçileri için seyri keyifli bir film olacaktır. Fakat dizi fanları haricindekiler için kopuk hikayeleri birleştirmek zaman alacak…



Yazı: Pınar Aksu


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.