Stüdyosunda bekliyor bizi. Üzerinde keten olduğundan kırışık ve besbelli ona özel yapılmış tasarım ayakkabıları ve elinde numaralı gözlüğüyle... Zeki Müren tane taneliğinde konuşan bir sanatçı Anish Kapoor. En son AiWeiwei’e destek vermek için çektiği Gangnam for Freedom videosunda seyretmiştim. Göbeği vardı, gitmiş. Ya aşktan ya dertten gider kilolar. Belki de diyettedir. Bilemem.


Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) eylül ayında açılacak sergi ve eserler için beraber kafa patlatan büyük bir ekip var. Zira, sergi bienalle aynı zamana denk geliyor. Dolayısıyla kusursuz bir açılış olması şart. Nitekim; Gezi’den önce, Gezi’den sonra diye ayrılan hayatlarımızın ve memleketin de böyle bir sanat molası almaya fazlasıyla ihtiyacı var.


Kapoor’un yanında yılların dostu, küratör Norman Rosenthal var. İkisi de “sir” unvanına sahip, ama bu unvanın kendi işlerine değil de ileride “Benim babam bir sördü” ya da “Büyük babam bir sördü, sen bilmezsin” diye hava atacak torunları, çocukları için aldıklarını söyleyip dalga geçiyorlar. Rosenthal, Kapoor’un eserlerinde “şahane bir zamansızlık” buluyor. Yüzyıllara yayılacak bir ferahlık da olabilir bu, bir endişe de... Anish Kapoor da heykellerine bakarken bunu iş olarak değilmisyon olarak gördüğünü söyleyecek az sonra. Bir mana arayışı içinde. Stüdyosunun duvarlarında, esinlendiği eski zaman resimlerinden çıkışlar asılı; 1800’lerden kalma.


1000 yıllık seyahate denk

Sohbet ederken dini, felsefi referanslar veriyor. Kapoor’un Londra’da Farmers Road’da koca bir sokağa yayılan stüdyolarının birinden çıkıp diğerine geçerken, Rosenthal bu gezinin 1000 yıllık bir seyahate denk düştüğünü fısıldıyor. Kapoor ise “Çimentoyla bir şeyler yapmak daha mı kolay” veya “Hangisini daha çok seviyorsunuz” gibi meraklı sorular karşısında, derin derin bakıp “Aslına bakarsanız ben de ne yaptığımı bilmiyorum, benimde her günüm bana sürpriz. Her gün her şeyi tekrar tekrar yapıyorum. Ama bu aynı şeyi tekrar etmek demek değil. Sıkılıp patlayana kadar, en iyi ifade edeni bulana kadar deniyorum” diyor.

Anish ne demek?

Kapoor, teknolojiyi seviyor ama avuçlarında felsefeyi tutuyor. Hep zamandan, sonsuzluktan bahsediyor. Zamansız işlerini ya sonsuz gökyüzünün altına koyuyor ya da bir odanın içinden sonsuzluğa ulaşmaya çalışıyor. Eserlerinin hiç olmazsa içimizdeki boşluğu doldurmasına çalışan gerçek bir sanatçı o. Eserlerine verdiği formların her biri hem bir son yolculuk hem de bir başlangıcın simgesi gibi. Kapoor’un çukur aynalarına bakarken içine düşecek gibi olduğunuz an, aynadan size yansıyan ve size ait yüzlerce yansımanızdan bir tanesi muhakkak elinizden tutuyor. Farmers Road’dan ayrılıp Kapoor’un kendisinin dahi ayda bir ya da iki defa uğradığı taş atölyesine vardığımızda buraya ilk defa Kapoor’dan ve atölyede çalışanlardan başka insanların geldiğini öğreneceğiz. Esprisi yapılıyor: “Türkler atölyenin kapısına dayandı ve içeri girdi!” Kapoor, “Türkiye’de, hele bu değişim zamanında İstanbul’da olmayı çok önemsiyorum” diyor. Hiçbir şeyin aynı kalmadığı bir dünyadayız zaten. Değişmeyecek tek şey ana babalarımızın bize verdiği isimlerin anlamları. Bu hayatta bunu ona kaç kişi sordu bilmediğim için, bana “deli” deme ihtimaline rağmen soruyorum: “Anish ne demek?” O kocaman kahkahalarından birini patlatıyor: “İyi ki getirdiniz aklıma. İsmimin anlamını kaç zamandır düşünmüyordum. Gece bitip de gün başlarken o ilk ışık var ya, Anish o demek.” Güzelmiş. Vedalaşıyoruz. Eylüle kadar.


Kısa kısa

  • 1954 Mumbai doğumlu, 1970’lerden beri İngiltere’de yaşıyor. 1990’da Venedik Bienali’nde İngiltere’yi temsil eden, 1991’de Turner Ödülü’ne layık görülen ve 2012 Olimpiyat Oyunları kapsamında Londra’nın kamuya açık en büyük heykeline imza atan Kapoor’un eserleri Akbank’ın sponsorluğunda eylül ayından itibaren SSM ve Akbank Sanat’ta sergilenecek.
  • 2004’te dünyanın en üretken ve en saygı duyulan heykeltıraşı seçildi.
  • Eserleri Kunsthalle Basel, Tate Galeri, MOMA gibi dünyaca ünlü sanat mekânlarında sergileniyor.
  • Dikkat çeken büyük boyutlu projeleri arasında, Kunsthaus Bregenz’de 20 tonluk kırmızı vazelin ve mumdan oluşan heykeli “Benim Kırmızı Yurdum” (2003), Viyana’da Museum für Angewandte Kunst’ta ve Londra’da Royal Academy’de “Köşeleri Bombalamak” enstalasyonu (2009) ve Paris Grand Palais’de sergilediği anıtsal “Leviathan” heykeli bulunuyor.
  • Yaklaşık olarak 30 yıldır Londra da yaşayan Anish Kapoor, çalışmalarını Güney Londra’da bulunan atölyesinde sürdürüyor.

Haber: Elif Key

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.