Batı sineması korku-gerilim türünde riske girmeyi sevmiyor. Eldeki tutmuş formülleri birbirine ekliyor, farklı karakterler ve dekorla yeni şekiller vererek karşımıza getiriyor. Hikâyeler ise belki yüzeyde değil ama dipten dibe birbirine çok benziyor. İspanya – Kanada ortak yapımı ‘Mama’da, bütün hayalet hikâyeleri gibi “usullere uygun gömülmemiş asabi bir ölü”nün yaşayanlar dünyasında estirdiği terörü anlatıyor. “Mama” adlı bu kalbi kırık, öfkeli hayalet, uygarlıktan uzakta bir orman kulübesinde yalnız kalan iki küçük kız çocuğuna annelik yaparak acılarını dindirmeye çalışıyor. Amcaları (Nikolaj Coster Waldau) yıllar sonra iki kızı “vahşileşmiş” bir halde bulduğunda ise Mama, elbette “evlatlarından” vazgeçmiyor...





“Mama”nın öyküsünün en orijinal yanı, çocuk sahibi olmak istemeyen “gönülsüz anne” Annabel (Jessica Chastain) ile annelik konusundaki iddialı hayaletin arasındaki çelişki... Kızların “akıl – duygu”, “uygarlık – doğal hayat” gibi farklı değerleri temsil eden bu iki anne adayı arasında yapacakları seçim de önem kazanıyor. Fakat tüm bunların yeterince geliştirilip işlenebildiği söylenemez. Öte yandan, bilim adamı ve amca karakterleri de filmin anlamına kayda değer bir katkıda bulunamıyorlar. Buna karşılık, bencil ve soğuk rockçı Annabel’de Jessica Chastain, büyük kızda Megan Charpentier çizdikleri sahici karakterlerle filme derinlik getiriyorlar.


Gerilimseverleri memnun edecek…

“Mama”yı ayakta tutan ve sonuna kadar seyrettiren en önemli unsur ise Andrés Muschietti’nin iddialı yönetmenliği. 2008’de çektiği 3 dakikalık “Mama” ile Meksikalı ünlü yönetmen Guillermo Del Toro’yu çok etkileyen ve ilk uzun filmini bu denli geniş bir bütçeyle çekme şansına kavuşan Muschietti, özellikle hayaletin evdeki gündelik hayata karışıp odalarda, koridorlarda dolaştığı sahnelerde çok başarılı. Kurguya yüklenmeden müzik ve kamera hareketleriyle gerilim yaratması da takdire değer bir başka nokta.


Muschietti, Javier Botet adlı bir erkek oyuncu tarafından “peformans yakalama” tekniğiyle canlandırılan, Jane Moffat’ın seslendirdiği bilgisayar destekli Mama’yı da son derece korkutucu ve akılda kalıcı bir hayalet haline getirmeyi başarıyor. Sonuç olarak, “Mama” atmosferi, anlatımı ve oyunculuklarıyla korku - gerilim sevenleri tatmin edecek nitelikte bir film.


Filmin notu: 6.5


Romantik komedi “Celal”leniyor!

Gişe rekorlarını altüst eden Recep İvedik serisinin ardından Şahan Gökbakar “Celal ile Ceren”de daha düzgün, kibar bir karakter ve romantik bir öyküyle geliyor karşımıza. Togan Gökbakar’ın yönettiği film, bazen çok güldürmeyi başarsa da damakta sinema tadı bırakmıyor. “Celal ile Ceren” “Recep İvedik” serisinden üstün bir film değil ama en azından film boyunca İvedik’in sıradan insanlar üzerinde estirdiği terörü seyretmek zorunda kalmamak gerçekten iyi bir şey.





6 yıllık bir ilişkinin bitmesinin ardından yaşananları anlatan öykü de, Recep İvedik serisine göre daha pişmiş gibi duruyor ama ilerledikçe bir skeçler toplamına dönüşüyor. “Herkesin bir Ceren’i vardır” fikrinin iyi işlendiğini söylemek ise mümkün değil. Celal, ayrıldıktan sonra öylesine başarısız ve rezil oluyor ki, Ceren’e, gerçekten âşık olduğu için mi, yoksa yalnızlıktan ve çaresizlikten mi dönmek istediği netleşmiyor. Ayrıca sahnelerin gerektirdiği mizahi duruma göre, Şahan Gökbakar, Celal’i film içinde farklı farklı üsluplarda oynuyor, “karakterin psikolojik devamlılığı” nı kuramıyor. Kuşkusuz Şahan Gökbakar için öykü ya da senaryo, komedi sahnelerini peş peşe dizmeye yarayan bir olay örgüsünden öte bir şey değil. İşte o noktada “Celal ile Ceren” ne yazık ki, Youtube kültürüne uygun bir biçimde “Şu sahneye çok güldüm, şuna gülmedim” diye yazılacak, konuşulacak bir filme dönüşüyor. Öyle bakıldığında, kendi adıma komik sahnelerle komik olmayanların birbirlerini dengelediklerini söyleyebilirim. Cinselliğin, argo ya da örtük bir dille ifade edildiği sahneler, açıkçası bana hiç komik gelmedi. Celal’in annesinin hamamda gördüğü pizzacı kızla çıktığı ve zengin bir kadının evine gittiği bölümleri de itici buldum. Buna karşılık, öyküye hizmet eden tüm sahneleri, mesela ilk 30 dakikayı ve Ezgi Mola ile karşılıklı oynadıkları bölümlerin çoğunu keyifle izlediğimi, yer yer çok güldüğümü söyleyebilirim.





“Celal ile Ceren”i seyrederken sık sık Şahan Gökbakar’ın komedi alanında az rastlanır bir yeteneğe sahip olduğunu ama sinemada bunu hâlâ hakkını vererek kullanmadığını düşündüm. Bir keresinde, Recep İvedik karakterinin daha iyi filmleri hak ettiğini yazmıştım. “Celal ile Ceren”den sonra da durum değişmedi. Gökbakar Kardeşler’in bize hâlâ iyi bir film borcu olduğunu düşünüyorum.


Filmin notu: 5


Haber: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.