İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına iknâ etmekten kolaydır” diyor Mark Twain. “Subliminal İşgal” kitabını (Destek Yay.) okurken de benzer bir ikilemde kalıyorsunuz. Bir tarafınız “Haydi canım, o kadar da olmaz” diyor. Ama öyle çarpıcı örnekler var ki “Olabilir mi” diye de düşünüyorsunuz.


Subliminal, yani bilinçaltı mesajlarını çıplak gözle fark edemiyoruz. Bir şey izlerken onlar arkadan akıp geçiyor. Ama bilinçaltı bunlardan bir hayli nasipleniyor. Yeni bir şey mi? Hayır. 1900’lerden beri kullanıyor. Ama yeni bir kitap var. Yazarı Sefer Darıcı ise Türkiye’de bu işin peşine düşmüş sayılı isimlerden...


Subliminalle ne yapılmak isteniyor?

Kendi ideolojilerine yönlendirmeye çalışıyor ya da kâr amacı güdüyor olabilirler. Siyasi bir parti de kullanabilir, çizgi filmde de karşınıza çıkabilir. Ürün satmak için de olabilir. Bir tutum değişikliği yaratma süreci.


Bunlar hep reklam teknikleri...

İkna sürecinde reklamcıyla tüketici arasında eşit koşullar olmalı. Düşüncemi söylerim, kabul ya da reddedersiniz. Ama bilinçaltınız mesajlardan etkileniyor. Bir tür hipnoz. Son yıllarda nöromarketing diye sözüm ona bir bilim dalı çıktı. Düşünün; sinir bilimiyle pazarlama kelimesi yan yana. Apartmanınıza giremeyen insanların zihninize girmesidir bu. Beyin aktivitelerini ölçen cihazlarla, bir reklam görselinden beyninizin hangi bölümlerinin uyarıldığı tespit ediliyor ve buna uygun afişler hazırlanıyor.


Bundan geri dönüş var mı?

Şifreleri çözecek bir decoder yok. 1900’lü yıllardan beri kullanılan yöntemlerden bahsediyoruz. Devletin önlem alması gerek. Bir denetim mekanizması şart. Ulusal algı kanunu çıkarılmalı mesela.


Nedir o?

Milli, manevi değerlerimizin korunmasından bahsediyorum. “Ramazan sofranızın vazgeçilmezi Amerikan pirinci” gibi reklamların olmaması gerekiyor.


"Oyuncular habersiz!"

Film karelerinden cinsel organ görüntüsü çıkarıyorsunuz. Bulutu bir şeye benzetmek gibi değil mi bu?

Kare başı 20-30 yerleştirme yapılan reklam var. Bunun neresi benzetme?


En etkilisi hangisi?

Ters mesaj. Vermek istediğiniz mesaja uygun melodi yazıyorsunuz. Sonra bunu ters çevirip dinlendiğinde ortaya çıkan melodinin üzerine yeni sözler yazıyorsunuz. Beyin tersten söylenen ve asıl söylemek istediğiniz mesajı duyabiliyor.


Kitapta “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinde, sanatçı Yaşar’ın oynadığı reklamda, Cem Yılmaz ve Şafak Sezer’in filmlerinde de subliminal mesajların olduğuna dair fotoğraflar koymuşsunuz. “Onlar böyle şeyler yapmaz” diyesim geliyor.

Açıkçası oyuncuların haberi olduğunu düşünmüyorum. Bu, yapımcının işi. Film çekildikten sonra üstüne mesajlar işleniyor.


Buna itiraz eden yapımcılar olacaktır. Ne diyeceksiniz?

Mahkemeye de verebilirler. Ham görüntüleri isterim. Her şey açığa çıkar.


Televizyon izlerken hep bir mesaj mı arıyorsunuz?

Hayır. Zaten mesajları çıplak gözle görmeniz zor. Tespit yaparken bana yardım eden efekt ve fotoshop uzmanı arkadaşlarım var. Yakında bir algı araştırma merkezi kurmayı planlıyoruz.


Subliminal mesajları günlük hayatımızda kullanabilir miyiz, evinizi benim üstüme yapmanızı sağlayabilir miyim mesela?

Bilinçaltı mesajı kullanarak karşımdakinde bir davranış değişikliği yaratmak için bunu uzun süreli ve belli bir programda yapmalıyım. Bu süreçte karşımdakinin psikolojik durumunu da devamlı tahlil etmem gerekiyor.


Soruma dönersek..

Yapılır. Ama kişinin dolaştığı, gördüğü her noktaya bilinçaltı mesajı yerleştirmeniz gerekiyor. Bunun için sağlam bir ekip lazım. Onlara vereceğiniz parayla zaten 2-3 tane ev alırsınız.


Haber: Pınar Erbaş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.