"İnanılmaz Örümcek- Adam” (The Amazing Spider-Man) resimli roman olarak ilk kez 1963’te yayımlandı. Böylece daha önce 1962’de “Amasing Fantasy” serisinde ortaya çıkan Örümcek-Adam bağımsızlaştı ve yayıncısı Marvel’ın en bereketli serilerinden biri oldu. Belli ki Hollywood da “İnanılmaz” ön adıyla seriye yeni bir ruh ve şekil kazandırmayı hedefliyor. Ne var ki, her iki seri de yüzeydeki birçok farklılığa karşın temelde aynı öyküden besleniyor:


Orta sınıftan gelen, ergenlik çağı sorunlarıyla boğuşan liseli, sıradan, yetim bir gencin kahramana dönüşmesini izliyoruz. Zaten bizi asıl cezbeden bu dönüşümün gerçek hayatta yaşadığımız başka durumlarla olan benzerliği. Hepimiz büyürken yeni biri olmak ve karşımıza çıkan sorunların çözüm yollarını bulmak zorunda değil miyizdir? İnsan doğuştan gelen ya da daha sonra kazandığı yetenekleri zekâyla, bilgiyle birleştirip kendince bir kahraman olmaya gayret etmez mi? Peter Parker (Andrew Garfield), zaafları, özgüven eksikliği, hataları, gençliği ve kibriyle kahraman gibi değil, gerçek bir insan olarak duruyor karşımızda.


“Aşkın 500 Günü” - (500) Days of Summer” ile tanıdığımız yönetmen Marc Webb, özünde bir büyüme öyküsü anlattığının farkında. Karakterin insani özelliklerini daha sahici kılma konusunda önceki üçlemenin daha da ilerisine geçmeyi başarıyor.


Kahramanlığın öncelikle öz denetimle ilgili olduğunu, kompleksler yenilmedikçe ileriye adım atılamayacağını ve bazen kahramanlığın da hiçbir işe yaramadığını vurguluyor. Peter Parker’ın yeteneklerini kullanmada ilerlemesi, her gece eve problemli gençler gibi yaralı bereli dönmesini engellemiyor. Düşüyor, çaresiz kalıyor ve sık sık başkalarının yardımına ihtiyaç duyuyor. “Blade Runner”ın finalini hatırlatan çatıdaki o kurtarma sahnesine süper kahraman filmlerinde rastlamak herhalde zordur.


Zaten Örümcek-Adam filmde birçok sorunu tek başına değil, başkalarıyla birlikte çözüyor. Böylece o bildiğimiz “süper kahraman bireyciliği” nin yerine bir dayanışma vurgusu geliyor. Ayrıca hiçbir kahramanın maskesi bir filmde bu kadar çok çıkmamıştır herhalde. Maske bir tür namus gibidir, ikili bir hayatı mümkün kılar. Burada kahramanımız gerektiğinde maskesini çıkartıyor, cep telefonuyla konuşuyor, hatta sıkıntıdan basit oyunlar dahi oynuyor.


Özetle, “İnanılmaz Örümcek- Adam” bazen ironik bazen hüzünlü olabilen derinlikli bir öykü vaat ediyor. İşin aksiyon kısmı da yeterince tatmin edici. New York’un gökdelenleri arasında geçen sahneler alıştığımız dijital efektlerin dışında gerçekçi bir derinliğe sahip.


Özellikle çatılarda geçen aksiyon sahnelerini, yükseklik korkunuz varsa, IMAX 3D formatında seyretmenizi pek tavsiye etmem. Filmin en zayıf noktası Kertenkele Adam’ın amaçları ve çelişkilerinin iyi anlatılamıyor oluşu. Gwen (Emma Stone) ile Peter’ın aşkı da bence biraz çabuk gelişiyor. Öte yandan, Peter Parker’da Andrew Garfield’in Tobey Maguire’ı aratmayacağını, Rhys Ifans’ın da Dr. Connors’ta iyi bir performans çıkardığını düşünüyorum.


Son olarak, 136 dakikanın su gibi akıp gittiğini de belirteyim.


Hazırlayan: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.