Ortaokul çağlarındaki çocuklar, ebeveynlerinden bağımsız hareket etmenin baş döndüren mutluluğu içinde bazen can sıkıcı olabiliyorlar. Yaşama tutunma ve var olma çabalarının ilginç göstergeleri var. Şaşırtıcı durumlarla karşılamak süpriz değil. Bu arada biz ebeveynler, her şeyi idealize ediyoruz. Çocuğumuza örnek olacağımızı düşünmeden, hareket edebiliyoruz. Tıpkı şu örnekte olduğu gibi...


Çocuk eve gelir ve annesine "Arkadaşım bugün canımı sıktı" der. Anne, "Ne oldu ki?" diye sorunca, çocuk başlar bir dolu şey anlatmaya... Anne, çocuğunu dikkatlice dinleyince akran zorbalığı yaşadığını anlar. Konuyu araştırınca; akran zorbalığının sosyal, sözel, fiziksel ve cinsel zorbalık biçiminde yaşandığını öğrenir. Ayrıca bu tür baskılara maruz kalan çocuğun bu durumdan şikayetçi olması durumunda ona çözüm yollarının gösterilmesi ve öğretilmesinin önemini kavrar. Çocuğunun sınıfta yalnızlaştırılması, alay edilerek rencide edilmesi, kaba esprilerle canının sıkılması, hep sözünün kesilmesi, zaman zaman şiddetli el-kol çarpmalarına maruz kalması falan derken anne karar verir, zorba çocuğun annesiyle konuşmaya. Sınıf öğretmeni veya rehberlik servisine gitmeden önce anne ile konuşmak, durumu okula yansıtmadan kendi aralarında çözmenin iyi bir fikir olduğunu düşünür.


Bunun üzerine anneler randevulaşır ve konuyu tatlı tatlı konuşurlar. Hatta baskıcı çocuk da annelerin konuşmasına şahit olur. Şahit olmakla kalmaz, -zorba çocuğun annesi bir sakınca görmediği için- sohbete de dahil olur. Fakat çocuğu baskılanan ve şikayetçi olan anne, bu durumdan rahatsızdır. Bir anne olarak; baskı uygulayan, zorbalık yapan çocuk ile karşı karşıya gelip konu üzerinde konuşmanın doğru olmadığının farkındadır.


Çocuğun annesi, bu iyi niyetli görüşmenin ardından zanneder ki; zorba çocuk kendine çeki düzen verecek. Fakat hemen ertesi gün okul çıkışı yaşanan fiziksel şiddet girişimleri, durumun daha da vahimleştiğini gösterir. Bunun üzerine anne, zorba çocuğun annesine telefon eder; bu işi önce sınıf öğretmeni, ardından da rehberlik servisi ile paylaşacağını bildirir. Zorba çocuğun annesi, ısrarla kendi çocuğunun bu davranışların durduk yere yapmadığını, karşılıklı olduğunu iddia etmeye başlar. Hatta iki gün sonra şikayetçi anneyi, buluşmaya ikna eder ve bu buluşmada aslında tüm bu durumlara nedenin baskı gören çocuk olduğunu şahitleriyle ispata kalkar. Baskı gören çocuğun annesi bu yaşadıkları karşısında şaşkına uğramış, durumun giderek dallanıp budaklandığının farkına varmış.


Bir yerlerde yanlış yapmış, ama nerede?


Bu sorunun yanıtını bulacağı inancıyla anne, sınıf öğretmeniyle randevulaşmış. Durumu anlatmış. Sınıf öğretmeni, sınıfta gözlediği durumları anneyle paylaşmış. Benzer sıkıntıların bu dönemlerde çok yoğun yaşandığını, ancak iyi niyetle de olsa annelerin bir araya gelmesinin çözüm olmayacağını, konuyu rehberlik servisine de aktarılması gerektiğini belirtmiş.


Böylece baskılanan çocuğun annesi, bu kez de rehberlik öğretmeniyle randevulaşmış. Sınıf öğretmeninin ardından konuyu rehberlik servisine de açmanın şikayet amacı taşımadığını, sadece durumdan haberdar olmalarını istediğini belirtmiş. Bu arada çocuğunun; sınıf arkadaşının davranışlarından incindiğini, stres yaşadığını, bu nedenle zorba çocuğun annesiyle görüştüğünü ancak pişman olduğunu da eklemiş. Anneyi uzun uzun dinleyen rehber öğretmen, çocuklar arasında en çok rastladıkları problemin akran zorbalığı olduğunu söylemiş. Bu sıkıntının yaşamın her döneminde; okulda, işte, evde karşılaşılan bir problem olduğunu, bu nedenle çocukların zorbalıkla başa çıkmayı ne kadar erken öğrenirlerse o kadar mutlu olacaklarına dikkat çekmiş.


Aradan geçen bir haftada -herhalde çekindiği için- zorba çocuğun şu an çocuğunu eskisi kadar baskılamadığını belirten anneye çözüm yolu olarak rehberlik öğretmeni; eğer benzer bir sıkıntı yaşarsa, baskı gören çocuğun direkt rehberlik servisine gelmesini istemiş. Ve anneye de inceden bir mesaj vermiş: "Lütfen, çocuğunuza baskı uyguladığına inandığınız aile ile bir daha direkt görüşmeyin. Eğer çocuğunuz böyle bir durumdan yakınıyorsa, onu rehberlik servisine gelmesi konusunda yönlendirin. Çünkü biz önce sıkıntılı çocuğu dinliyoruz, duygu ve düşüncelerini öğreniyor, ardından sıkıntıya neden olan çocuğu dinleyip, onları bir araya getiriyoruz. Benzer durumlarda gözlediğimiz şey; genellikle çocuklar iletişim kurduklarını, kendilerini arkadaşlarına doğru şekilde ifade ettiklerini zannediyorlar ama yanılıyorlar. Doğru iletişim kurmuyorlar, duygu ve düşüncelerini doğru bir biçimde karşı tarafa aktarmıyorlar. Bunu bilmiyorlar ya da bildikleri halde kaçınıyorlar. Fakat bu yaşadıkları, onların bunu öğrenmeleri için önemli bir tecrübe ve fırsat oluyor. Ebeveynler araya girip, bu fırsatı kaçırmalarına neden olmayın. Biz rehberlik birimleri, okullarda ebeveynlerin dışında onlara bu konularda destek olabilecek yegâne birimleriz. Dolayısıyla ebeveynler çocuklarının yaşadığı her tür sorunda önce bizimle temasa geçer ve çözüm yolu ararlarsa, çocukları için çok önemli bir adım atmış olurlar. Yoksa ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar sorunu kendi başlarına çözmeye çalışmaları, durumu daha da karmaşıklaştırır. Oysa bu tip sorunlar, doğru çözüm yöntemleriyle kolayca tatlıya bağlanır ve çocuklara doğru tecrübelerle yol almaları konusunda örnek olur."


Yaptığı hatanın farkına varan anne; rehber öğretmen ile hemfikir olduğunu belirtip, teşekkür etmiş.


Böylece masal, bir sonraki zorbalığa kadar ucu açık kalmış.


Zorbalığı görmezden gelmeyin.


Masal gibi anlattığıma bakmayın, gerçek bir örnek bu... Bilinen o ki; empati ve saygı çok önemli. Özellikle zorba çocuklara bu iki kavramı çok iyi anlatmak gerekiyor. Kimse üzerinde baskı kuramayacağını, isteklerini zorlayarak elde edemeyeceğini anlamalı bu çocuklar. Görmezden gelip göz yumulduğunda; hem baskılanan çocuk hem de zorbalık yapan çocuk zarar görüyor, topluma zarar veriyor. Zorbalık yapan çocuk, kendisine onay verildiğini düşünüyor, bu tutum ve davranışları kemikleşebiliyor. Baskı gören çocuk ise zorbalığın ne olduğunu ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini öğrenemiyor.


Bu nedenle baskılanan çocuğun, zorba çocuğa karşı kendini doğru bir şekilde ifade etmeyi öğrenmesi şart. Arkadaşının bu davranışlarından hoşlanmadığını, aksi takdirde dostluklarının biteceğini kesin ve net bir dille ifade edebilmeli. Böylece çocuk, duygularını ifade etmeyi ne kadar çabuk öğrenirse; benzer durumlarla başetmeyi de o kadar erken öğreniyor.


Edilgen karakterler, işte bu şekilde daha da pasifleşiyor. Duygularını ifade etmeyen/edemeyen, daha çok sömürülen, ikinci plana atılan, hep onlar oluyor. Doğru iletişimin gereklerini yerine getirmeyi öğrenmeden, özgür bir insan olmak zor. O nedenle çocuklara doğru ve iyi iletişim konusunda örnek olmak, ebeveynlerin kamusal görevidir.


Yazı: Hayriye Mengüç


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Çok doğru diyorsunuz. Ne kadar uğraştıysam olmadı. Anne ve baba kendilerini haklı bulup beni çocuğum üzerinden vuruyor.zorbalık gören biziz ama onlar haklı çünkü onun çocuğu özel benim ki çöp. Ayrıca sınıf anneleri de onu tutuyor. Hem okul arkadaşı ,hem de şık giyiniyor diye. Yani ye ye kürküm ye. Ama benim anlamadığım öğretmen onu susturacağına beni susturuyor çünkü anne ve baba eski öğrencisi. Belki de yakında bana çocuğunu başka sınıfa al diyecek. Bilmiyorum . Hep mi böyle . Allah hepimizin yardımcısı olsun
    CEVAPLA
  • Misafir Harika ve çok yerinde bir yazı ...zorbalık ikliminde büyüyen çocuklarimiz karşısında hepimiz sorumluyuz.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.