Etrafında olan biteni her canlı bilmek ister; hayatta kalmanın temel gerekliliklerinden biri bu. Neredeyiz, nasıl bir ortamdayız, ne durumdayız? Etrafımızda başka canlılar var mı, hemcinslerimiz var mı, neler oluyor? Beynimiz duyu organlarımızı kullanarak bu ve benzeri konularda sürekli veri topluyor ve en başta hayatta kalmak, temel ihtiyaçlarımız, sonra da rahatımız, konforumuz için karar ve uygun davranış şekillerini belirliyor.


Evrimimizin başlangıç döneminde sadece yakın çevremizdeki verileri (tehlikelere, besin kaynaklarına, barınma olanaklarına vb dair) toplayabiliyorken belki de en gelişmiş organımız olan beynimiz zamanla ses, duman, yazı aracılığıyla uzak noktalarla bilgi alışverişinde bulunabilmemizi sağlamış. Bu filmi hızlı bir şekilde ileri alıp günümüze vardığımızdaysa cep telefonuyla Filipinler'deki Boracay plajının kumlarını görebilen, Amazon ormanlarından yapılan canlı yayına yeşil kalpçikler gönderen, kıtalararası aşk ilişkileri yaşayabilen bir homo sapien var karşımızda.


Duyu organlarımızın teknolojik muadili olan ürünlere "sensör" diyoruz. İngilizce’den ödünç aldığımız bu sözcüğün Türkçe karşılığı TDK'da "duyarga" olarak geçiyor; "algılayıcı" da diyebiliriz. Bu cihazlar sıcaklıktan harekete, basınç farkından sese kadar çok çeşitli alanlarda veri topluyor, ortamı takip ediyor. "Yapay duyu organı" olarak tanımlayabileceğimiz sensörler, son yıllarda teknolojinin bu alanda kaydettiği ilerlemelerle oldukça küçüldü ve çalışmak için ihtiyaç duydukları enerji de iyice azaldı. Buna ek olarak, elektronik cihazlar arasındaki kablosuz iletişim teknolojileri de gelişme gösterince aslında yeni bir kavram olmayan "nesnelerin interneti" filizlenmeye başladı. Kullanıcı davranışı dahil, ortamdaki çok çeşitli verileri devamlı ölçebilen bu sensörler, sadece bizlerle değil birbirleriyle de diyalog içindeler.


Geliştirilmekte olan, bir anda ortaya çıkıp uyum sağlamak için çaba sarf etmemizi gerektirecek bir kavram ya da izole bir teknoloji değil. Gündelik hayatımızın içine usul usul sızarak, iç ve dış ortamlarda getirdiği rahat ve güvene kendini bize alıştıran bir yaklaşımdan, sonu olmayan bir içiçelikten bahsediyoruz. Her şeyi ve herkesi birbirine somut bir biçimde bağlayacak bir örgü söz konusu.



Öngörülere göre iki yıla kadar nesnelerin interneti (özetle, birbirleriyle konuşabilen cihazlar) için dünya çapında 1 trilyon dolara yakın para harcanmış olacak. On yıl sonraysa 20 trilyon dolarlık bir pazar söz konusu olacağını belirtenler var. Bu rakamlar ne denli dev bir teknolojiden, yönelimden söz ettiğimizi kanıtlamaya yeter aslında. Hala şüpheyle bakan varsa bu alanda yatırım yapan bazı firmaların adlarını verelim: Alphabet (Google'ın ana şirketi), Amazon, Apple, Microsoft, Intel (çip üreticisi), Dell, Hitachi, Huawei, Bosch, Cisco, Fujitsu, IBM, HP, Volkswagen, Volvo... Liste uzayıp gidiyor.


Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız bu firmaların yaptıkları araştırma-geliştirme çalışmaları çok farklı alanlarda yürüyor:


  • Nakliye izleme, filo takibi, gaz hatları, ev otomasyonu, güvenlik, sağlık... Örneğin, hiperlüks arabalarıyla tanıdığımız ancak ciddi bir motor üreticisi olan Rolls Royce (örneğin, İstanbul Şehir Hatları'nda kullanılmakta olan deniz otobüslerinin motorları Rolls Royce üretimi) jet motorlarında, helikopter pervanelerinde ve enerji üretim sistemlerinde nesnelerin interneti aracılığıyla haberleşen sensörler kullanarak (her bir motorda binlerce sensörden bahsediyoruz) cihazları hakkında detaylı bilgi topluyor ve böylece satış sonrasında müşterisine değerli hizmetler sunabiliyor.

  • Ülkemizde de hizmet veren global nakliye firması DHL ise bu teknolojiyi yükleme ve boşaltım süreçlerinde araçlarını en uygun ve hızlı şekilde koordine edebilmek için kullanıyor.

  • Google'ın bünyesine kattığı Nest adındaki "akıllı termostat", evinizin yapısı, ısınma alışkanlıklarınız ve tercihleriniz hakkında bilgi toplayıp size özel bir ısıtma düzeni sağlayarak ısınma masraflarınızı düşürmeyi hedefliyor.

  • August, Fridaylabs, Kwikset gibi firmaların akıllı kilitleri sizi algılayarak evinize geldiğiniz zaman kapınızın kilidini otomatik olarak açıyor, evden çıktığınızda kapıyı arkanızdan kilitliyor.

  • Tek bir tuşla marketten sipariş veren ufak butonlar, çöpe attığınız ambalajları tanıyarak evinizde neyin azalıp bittiğini size bildiren çöp kutuları, içine konan sıvının kalori miktarını size gösteren bardaklar zaten şu anda piyasada var.

  • LG'nin bir buzdolabı oluşan kirli bulaşık miktarını hesaplayıp bulaşık makinesine ileterek makinenin otomatik olarak en uygun ayarı kullanmasını sağlıyor ya da yemek tarifinize bakarak evinizde neyin eksik olduğunu size bildiriyor.

Bunlar, günümüzde zaten gerçekleşmekte olan ve heyecan vericiliğini yitirmiş bir kaç örnek sadece. Heyecan verici olan nesnelerin internetinin bize nasıl bir yaşam ortamı sağlayacağı...



Evinizdeki duvarın, pencerelerin, perdelerin, mutfak araçlarının, parkelerin, kıyafetlerin, arabaların hatta yolların sizinle iletişim kurabildiğini düşünün... Örneğin, ABD'deki Carnegie Mellon Üniversitesinde araştırmacılar çok ucuz ve basit teknikler kullanarak duvarları (evet, bildiğimiz ev duvarı.) insan dokunuşuna duyarlı hale getirdi. Bu yöntemle duvarlar, elektrikli cihazları da algılayıp tanıyabiliyor. Evden çıkarken açık unuttuğunuz elektrikli cihazları algılayıp bunu size bildiren, hatta sizin için bunları kapatan duvarlara ne dersiniz?


Tercihe göre şeffaf veya bembeyaz opak olan, güneş paneli görevi gören pencere camları prototipleri şimdiden geliştirildi. Hem perdelerin yerini alacak hem de güneş enerjisini elektriğe çevirerek faturalarınızı azaltacak pencerelerden bahsediyoruz. Ayrıca, pişmekte olan etinizin tam istediğiniz kıvamda olduğundan emin olan akıllı fırınlar, yemeğe attığınız fazla tuzu algılayarak sizi uyaran tencereler duyarsanız şaşırmayın. Peki ya, sürekli yemeyi ertelediğiniz çilekler küflenmeden sizi uyaran veya barındırdığı malzemelere göre size yemek tarifi öneren buzdolapları?


En basit nesnenin bile yeni işlevler edinmesinden bahsediyoruz: Henüz tek görevleri, üzerlerinde durulmak olan parkeler yürüme, koşma veya düşmeyi algılamaya başlayınca hırsız alarm sistemleri hassaslaşacak, ilgiye ihtiyaç duyan yaşlı ve çocukların kontrolü, bakımı daha kolay ve güvenilir hale gelecek. Üzerlerinde atılan adımları enerjiye dönüştüren zeminler elektrik masraflarınızı bir nebze azaltabilecek.


Trafikte birbirleriyle ve üzerinde gittikleri yollarla sürekli iletişim halinde olarak kazaları önleyen, yoğunlaşan trafikte sürücülere alternatif yollar öneren arabaların norm olmasına da az kaldı. Maça gitmeden önce biletinizi alan formanız, üşüdüğünüzü fark ederek ısınmaya başlayan montunuz, güncelleyerek rengini, desenini değiştirebildiğiniz eteğiniz, yanlış bastığınızda sizi uyaran koşu ayakkabılarınız yakında raflarda yerini alacak; biraz sabretsek yeter.


Örnekler sonsuz. Bu alan üzerine en fazla çalışan ülkeler sırasıyla Çin’in başı çektiği Asya ülkeleri, ABD ve Kanada, Avrupa-Orta Doğu-Afrika ülkeler grubu.


Konuyla ilgili dikkat edilmesi gereken ve tedirginliğe neden olabilecek noktaların başında kişisel verilerin korunması ve mahremiyet geliyor. Cambridge Analytics'le birlikte ortaya çıkan Facebook skandalını düşünün. Biz kullanıcıları hakkında dev boyutlarda veri toplayan, hatta bünyesindeki yapay zeka algoritmaları sayesinde bu verilerden bizim hakkımızda çıkarımlara, tahminlere varabilen Facebook’un bu bilgilerinin siyasi propaganda amacıyla kullanıldığı belli olmuştu. Kullanıcılara fark ettirmeden bu bilgilere erişen propaganda kurumlarının, milyonlarca Amerikalı’ya kişiye özel propaganda ve manipülasyon uyguladığı ortaya çıkmıştı. Nesnelerin internetinin bizlere dair veri toplama potansiyeli, Facebook'tan çok daha fazla.


Bu verilerin nasıl kullanılacağı, saklanacağı ve kimlerin bu verilere erişebileceği konularında net ve katı kurallara, kanunlara ihtiyacımız var. Dünyamızda etik kurallar şirketlerden çok bireylere hitap ettiği için (o da her zaman söz konusu olamıyor) kişisel bilgilerimizin korunması için yasal değişiklikler ve ciddi yaptırımlar gerekiyor. Akla gelen ilk örneklerden biri, Samsung'un televizyonları. Geçtiğimiz yıl Samsung televizyonlarından bazılarının mikrofonunun sürekli dinlemede olduğunun ve bu kayıtların firmaya gönderildiği iddia edildi. Samsung bunu yalanlayan bir açıklamada bulunduysa da bu sefer Wikileaks'te istihbarat teşkilatlarının bu ve benzeri televizyonların dinleme sistemlerini uzaktan açarak ortam dinlemesi yapabildikleri iddiası yayınlandı.



Olası arızalarsa bir başka tedirginlik konusu. Kısa zaman önce, internetle bağlantılı bir kapı kilidi üreten firma, hatalı bir yazılım güncellemesi sonucu yüzlerce kilidin devre dışı kalmasına neden oldu. Firmanın getirdiği en hızlı çözüm önerisi, kullanıcıların beş gün beklemesini veya kilidi sökerek üretici firmaya kargolamalarının ardından bir kaç haftalık onarım sürecini sabırla beklemelerini gerektiriyordu.


Nesnelerin interneti ayrıca, siber saldırılar için bir hedef haline gelebilir. Arabanızın hack'lendiğini ve seyir halindeyken aniden motorun stop ettirildiğini düşünün...


Nesnelerin interneti geliyor; olumlu, hayatımızı kolaylaştıran yönleri ve olumsuz, tadımızı kaçıracak olası sorunlarıyla... Yavaş yavaş hayatımıza sızacak ve rutinimize entegre olacak. Belki alet çantanızdaki çekiç internete bağlı olmayacak ama "Akıllı tenceresiz ne yapmışım bunca zaman?", "Yoksa hala ceketini güncellemedin mi?", "Halımın yeni sürümü çıkmış" cümlelerini duymaya hazır olalım.


Yazan: Doğa Doğu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.