Turistler, sürekli inanılmaz miktarlarda peynirle birlikte çikolata yiyen ve şarap tüketen Fransız kadınlarının bu denli ince ve zarif kalmayı nasıl başardıklarını merak ederler. Diyet takıntılarının olmaması ya da spor salonlarında yorucu egzersizlerle uğraşmadıkları düşünüldüğünde, durum daha da şaşırtıcı. Sırları ise, yemek yemeğe karşı, çocukluklarından beri takındıkları tutum.


Fransız kadınlarının yaşam tarzlarına, hepimiz bayılıyoruz. Fazla sıkıntıya girmeden, hatta zevkle formda kalabilmek adına Fransız kadınlarının alışkanlıklarını benimsemek gerektiğine inanıyoruz.




Kutsal bir konsept olarak yemek yemek

Bu, muhtemelen her Fransız kadınının başlıca sırrı. Yemek yemeye saygı ile yaklaşmak, abur cubur yemelerine ya da ayaküstü bir şeyler atıştırmalarına izin vermiyor. Fransızların yemeye takıntılı olduklarını düşünebilirsiniz; ancak takıntıları miktarlara değil, mükemmelliğe ve güzelliğe. Fransız kadınları, öğle ve akşam yemeklerini genelde restoranlarda, küçük porsiyonların, şarabın ve iyi bir sohbetin eşliğinde yerler.


Fransız kadını kaliteyi seçer

Fransız kadınları, en iyiyi, en tazeyi ve en seçkini tercih ederler. Prensipleri, daha fazlayı ve daha ucuzu değil; daha pahalıyı ve daha iyiyi seçmektir. Alternatif yoktur; büyük bir porsiyon ucuz bir dondurma değil, birkaç parça kaliteli bitter çikolata ya da hafif bir el yapımı kektir. Fransız kadını, kalitesi bilinmeyen ucuz bir tavuk yerine, daima taze balık tercih eder.


Fransız kadını çatalını tabağının üzerine bırakır

Hiçbir Fransız kadını, kaşığı ağzına ardı ardına koyarak yemeğini, vücuduna ‘yakıt doldurma’ ritüeline dönüştürmez. Yavaşça, her bir lokmanın tadına vararak ve masasında oturan arkadaşı ile konuşmak için ara vererek, sıradan bir yemeği, lezzetin ve refakatin kutlamasına dönüştürür.


Yemek konusunda kendine karşı daima dürüsttür, ama kendine bir şeyi asla yasaklamaz

Bir Fransız kadını, kaz ciğerinin ya da Brie peynirinin oldukça yağlı yiyecekler olduğunun farkındadır. Günde iki kez kruvasan ya da taze ekmek yediğinde asla formda kalamayacağını bilir. Ama yine de kendisine hiçbir şeyi yasaklamaz. Tamamen yoklukla acı çekmektense, sevdiği şeyden azar azar yemeyi tercih eder. Küçük hazlardan asla pişmanlık duymazlar.



Fransız kadını ölçülü ve dengelidir

Fransız kadını, kendini lezzetli bir şeylerle şımartma ile zevkine düşkünlük arasındaki farkı iyi bilir. Formda kalmak istiyorsa eğer, tek bir günde pasta, peynir ve ekmek yemez. Kendilerine küçük hazları yasaklamazlar; ancak inceliğin, yalnızca ölçülü ve dengeli olmayla korunabileceğini anlarlar.


Fazla miktarda şeker ya da tuz ona göre değildir

Fransız yemekleri, hoş aromaları ile bilinirler; içerdikleri baharatlar, yalnızca malzemelerin doğal lezzetini ve aromasını ortaya çıkarmaları için kullanılır. Fransız kadınları, çocukluklarından beri, ‘fazla’nın onlar için olmadığını bilirler. Çok tatlı ya da çok kremalı bir dilim pasta, hafif kremalı, meyveli bir tart için bir kenara konur; aynı durum, aşırı tuzlu ya da fazla kızartılmış yiyecekler için de geçerlidir.



Fransız kadını ayaküstü yemektense akşam yemeğini bekler

Fransız kadını da öğünler arasında, bir-iki kurabiye eşliğinde kahvesini yudumlar tabi ki; ancak kendini asla kaptırmaz. Hafif açlığın, lezzetli bir yemek için iyi bir aperatif olduğunu düşünerek, akşam yemeği için beklemeyi ve salata ile birlikte iyi bir et yemeği tercih eder.


Her zaman iyi kurulmuş bir sofrada yemek yer

Fransız kadınları, kendilerini, güzelce kurulmuş bir masada, yemeklerini yavaşça, tadını alarak yeme zevkinden asla mahrum bırakmazlar. Çalışma masalarının bir köşesinde, yemek yeme ile klavyede yazı yazma arasında parmaklarını yalamaya alışık değillerdir.



Aktif olmak, yediklerini eritmenin yolu değil, bir yaşam tarzıdır

Aktif uğraşlar, Fransız ulusal kültürünün bir parçasıdır. Fransız kadınları, gezintiler yapar, dağlarda yürüyüşlere çıkarlar; tenis oynamaya, parklarda koşmaya, kayak yapmaya vs bayılırlar. Dahası, bolca yürürler. Ve tüm bunlar, hayatlarını yaşama tarzlarıdır – tükettikleri besinleri eritmenin bir yöntemi ya da mükemmelliğe ulaşma girişimi değil. Fransız kadınları, kendi kendine işkence yapmanın, kadın sağlığı için iyi olmadığını bilir.


Fransız kadını fazlalıkları konusunda endişelenip bedenini cezalandırmaz

Hepimiz insanız; zaman zaman kendimizi şımartırız. Kendileri ile ilgilenseler de, Fransız kadınları da ara sıra bu şekilde davranırlar. Ancak, bir şeyi fazlasıyla yediklerinde ya da ölçülü olma kuralını bozduklarında, bunu bir trajedi olarak görüp ekstrem önlemler almaya çalışmazlar. Bedenlerini cezalandırıp şöyle demezler: “Dün çok yedim; bu yüzden bugün kendimi aç bırakıp iki saat boyunca spor salonunda çalışacağım.”


Bu haber brightside.me sitesinden derlenmiştir.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.