Fiziksel yeterlilik ve estetik, kişinin doğduğu andan ölümüne dek sürekli bir değişim halindedir. Çocuklar, büyümeyi beklemekten sıkılır, yetişkinler ise bir noktadan sonra süreci dondurabilmek adına girişimlerde bulunurlar. Modern dünyanın anti-yaşlanma mitinin merkezindeki kavram, estetiktir – belirli bir fiziksel görünümü koruyarak kişinin yaşlanma sürecini durdurabileceği miti.


İdeal bir fiziksel görünüm için çırpınmak ve bu fikre sarılmak, modern kültürlerin her yanını kuşatmıştır. Yaşlanma süreci ile gün be gün görünüşümüzde değişimler yaşanırken bu mit varlığını nasıl sürdürebiliyor? Bu değişim, yaşlanma olarak görülmeseydi nasıl olurdu? Peki, bu değişim, yargılanmadan kabul görülse? Yaşlanma süreci, evrenseldir; yaşanmış ve edinilmiş özellikleri, kişiye özeldir. Bu özgünlük, yaşlanma sürecini sanatsal açıdan takdir edebilmemiz için bir şans elde etmemizi sağlar.



Yaşlanma, estetiğimizi değiştirir. Bu değişim, sahiplenilebilirse eğer, kendi sürecimizi kabullenebilir, daha önce bu süreci yaşayanları takdir edebiliriz. Bu konuda, çocukluk yıllarında iyiyiz: bizden yaşlı olanlara özenir ve ne zaman büyüyeceğimizi merak ederiz; endişeli bir şekilde ergenliğin getireceği değişimleri bekleriz. Bu hayret ve merak, hayatımız boyunca kullanılabilir.


Modern kültür, erken yetişkinlikten sonra yaşanan estetik değişimini eskimeye doğru bir hareket olarak görmeseydi nasıl olurdu? Psikolog James Hillman, bu fikri şu şekilde değerlendiriyor: “Belki de işlevsizliğe estetik açıdan saygı duyulmalı. Yaşlı kişiler, çarpıcı bir biçimde unutulmaz hale gelir; geçmişe ait temsiller, uygarlık oyunlarındaki karakterler. Her birinde özgün, eşsiz bir değer tasviri görülür. Yaşlanma: Bir sanat formu” Bu tür bir takdiri kişinin kendi hayatında da uygulayabilmesi, kişinin karakterini kendi kişisel ruh sanatı şaheseri olarak görmesi, ruhu önemse adına anlamlı bir harekettir. Peki, bu tutumu hayatın her anında takınabilecek zihin yapısına ulaşabilmek için atılacak bir ilk adım var mıdır? Elbette.



Bir selfie çekin: Ama bir kişilik selfie, on değil. Anın içerisinde sizi yakalayacak tek bir fotoğraf.


Fotoğrafa bakın: Gözünüze çarpan ilk şey nedir? Muhtemelen bir kusur; önemli değil. İnsanlar, önce kusurları fark etmeye şartlanmışlardır. Kendinizi bu ilk izlenimle yargılamayın. Kusurlarla ilgili düşüncelerin rüzgârlı bir gündeki bulutlar gibi sürüklenip gitmelerine izin verin.


Müzede bir sanat eserine baktığınızı düşünün ve fotoğrafa tekrar bakın: Hangi yönünü takdir edebilirsiniz? Görselin tamamına bakın. Hangi duyguları canlandırıyor? Buna bakıldığında hakkınızda ne bilinebilir? Fotoğrafa sizi seven birinin gözlerinden bakın. Sanatsal açıdan kendiniz hakkında neyi takdir edebilirsiniz? Hala sorun mu yaşıyorsunuz? Bu sayfadaki görsellere bakın; bunların sanat oldukları su götürmez bir gerçek. Sanatsal açıdan takdir edebilir misiniz bu resimleri? Bakış açınızı koruyun ve fotoğrafınıza tekrar bakın.


Kültürel yaşlanma algısının değişmesine yardım edin: Selfienizi sosyal medyada paylaşın ve şu açıklamayı kullanın: “Bu fotoğrafı paylaştım çünkü #AgingIsAnArtForm (Yaşlanma bir sanat formudur)” Etiketi inceleyerek bu mücadeleye başlayan diğer insanları da bulabilirsiniz.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.