Bir insan yavrusunun kız ya da erkek olacağı daha annesinin karnındayken bellidir. Biyolojik olarak sahip olunan bu özellik cinsiyetimizdir. Doğduktan sonra bize atfedilen cinsiyetimizle ilgili toplumsal, sosyal ve kültürel kodlar ise toplumsal cinsiyet kavramı ile ifade edilir.


Toplumdaki kadına yönelik şiddetle mücadelenin temelde toplumsal cinsiyet farkındalığı ile mümkün olabileceğini söyleyen Aysel Yıldırım, 8 Mart’ta Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadelenin Neresindeyiz? Şiddetin Çeşitli Görünümleri" başlıklı panelde konuştu.


Konuşmasında bugüne dek toplumun her kesiminden kadınlarla çalışırken edindiği deneyimlere de değinen Aysel Yıldırım, kadınlık ve erkeklik arasındaki şiddetin sorun olmasının bir grubun diğer üzerinde tahakküm sahibi olması ile alakalı olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Erkek ve kadın olarak nasıl bir kadın ve nasıl bir erkek olmak gerek, hangi kadınlık, hangi erkeklik geçerli ve değerlidir diye belirleyen kavram, toplumsal cinsiyettir. Dünyanın her yerinde toplumsal cinsiyetçi bir çerçeve içinde büyüyoruz. Kimisi patriyarka diyor kimisi ataerkil sistem diyor, kadınlık ve erkeklik tanımıyla büyüyoruz. Peki kadınlar ve erkekler eşit mi? Değil, hepimiz biliyoruz. Eşit olmama halinin en çok tezahür eden yanı, kadına yönelik şiddet odağı. Aslında şiddet her yerde var. Freud’a göre libido ve hayatta kalma olarak içi temel yaşama güdüsü var, bu mücadeleyle hayatta olunur. Cinsellik kadınların ve erkeklerin en eşitsiz olduğu alan. Cinsel şiddet, taciz, çocuk gelinler, hepsi buna bağlanabilir. Eğitim şart dedik, peki nasıl bir eğitim?”





Eğitim sisteminden başlamak gerekiyor

“İşin temeli toplumsal cinsiyet duyarlılığının olmaması. Kadınlık ve erkeklik hallerinin nasıl oluştuğuna dair, bu rollerin her birimizin kendi hayatımızda nasıl tezahür ettiğine dair farkındalık geliştirmeliyiz ve bu farkındalığı geliştirecek bir eğitim sistemi oluşturmalıyız. Sosyal hizmet uzmanı da olsa, herhangi bir kadın da olsa, toplumsal cinsiyete duyarlı bir farkındalığı yoksa eğer, kim olursa olsun, milletvekili de olsa, bu mücadelede kadınlara faydalı olamayacaktır, herkes için şiddete sıfır toleranslı bir hayatı oluşturmak bu şekilde mümkün olamaz.”



Herkes kendini değerlendirmeli

Konuşmasında kadına yönelik şiddet ile mücadele etmek isteyen her bireyin önce kendi hayatına bakması gerektiğini söyleyen Aysel Yıldırım, “Bütün kadınların ben bu şiddetten ari miyim, şiddete uğruyor muyum, uğradığımda ne yapıyorum, bununla nasıl başa çıkıyorum diye sorması gerek. Peki başkasına şiddet uyguluyor muyum diye de bakmalıyız” dedi. Teoride her şeyin gayet güzel ve mantıklı ilerlediğini, yapılan çalışmaların elbette kadınların haklarına yönelik olumlu gelişmeler olduğunu söyleyen Yıldırım, “Ama aslında her evi şiddetten uzak bir sığınak haline getirmezsek biz şiddeti sonlandıramayız” diyerek konuşmasını sonlandırdı.




Haber: Duygu İslamoğlu

dislamoglu@hthayat.com


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.