Harbiye’de bir konser çıkışı... Dolmuş-takside küçük bir olay çıkıyor, binenlere fiyat pahalı geliyor. Sonra şoför, arkadaşıma dönüp “Ne zor insanlar! Hiçbiri Tarkan izleyicisi gibi değil. Onlar trink veriyor parayı” diyor. Madem öyle “Tarkan ekonomisi” nasıl işliyor görmek için İstanbul Harbiye’deki ilk konserine gittim. Kuruldum meşhur beleş tepeye, etrafı gözlemliyorum. Konserin başlamasına 2 saat kala seyyar satıcılar ortaya çıkıyor.


Su satan biri gelip “İçeride su 4 lira, o kadar para verme” diyor. Biletim olmadığını söyleyince biraz dolanıp geldi, “Bilet ister misin?” diye sordu. Sonra bir sohbete başladık ki sormayın. Adını da öğrendim, Yasin. Biletleri satış fiyatının iki katına satan Yasin “Karaborsa bilet almaya gelenler zaten durumu kabullenmiş durumda, fiyatı sormadan bileti istiyor. Eeee fiyatı sormayınca da 100 TL’lik bilet 200 değil, 250 TL oluyor” diyerek kesik kesik güldü. Biz konuşurken 3 kadın geldi, “ayakta biletlerini” anında 600 TL’ye sattı ya da onun tabiriyle “okuttu”. Yasin’in fotoğrafını çekmek istedim uyardı: “Aman sakın, bankada çalışıyorum yakarsın beni.” Kalabalık artınca benimle tokalaşıp elindeki 30 kadar bileti satmaya gitti. Dediğine göre diğer arkadaşlarının elinde de 50’den fazla bilet varmış. Telefonla sürekli irtibat halindeler, bildiğiniz ekip çalışması yani!


Enrique işi götürdü

Biz sohbet ederken beleş tepe dolmaya başladı. Konser alanı ayrı kalabalık, beleş tepe ayrı... Bir ara yerimi kapmak isteyenler bile oldu! Olaya Tarkan bantlarını satan amca müdahale etti. Ardından da bana bant satmaya çalıştı; “Bak genç kızlar bunu iki koluna bağlıyor, çok güzel oluyor. Biri 5 lira ikisi 8.” Cebimi yoklamaya başlayınca “Sende ne kadar var?” sorusuna kadar geldi olay. Tarkan bandını alıp alınma bağladıktan sonra “İşler nasıl? Geçen Göksel konserinde bant yoktu” dedim.


Yaşlı amca başladı anlatmaya “Her konserde gitmez bunlar. Tarkan’ın fanatiği çok. Leblebi çekirdek gibi gidiyor. Ama eskiden olsa daha hızlı satardım. Şimdi 20 tane zor sattım. Ama sana bir şey diyeyim mi, geçen Enrique (Iglesias) geldi, öyle çok sattım ki üzerine akşam bir çilingir sofrası kurdum. Anlayacağın Tarkan bu yıl tırt, Enrique işi götürdü!” dedi. Yavaş gel, Enrique tek gecelik Tarkan’la aşkımız ebedi! Sohbeti duyan geliyor.


Market arabasında su satan bir amca geldi, daha soru sormadan içini dökmeye başladı “2 kızımı bu işle okuttum, çok kârlı iş. Tarkan para basıyor, biz de kazanıyoruz. Şimdi değil de Tarkan az coştursun seyirciyi, hem susatsın hem de acıktırsın. Çıkışta bu sepet biter” diyor. Arada durup bağırıyor “Tarkan da buradan su aldı!”. Yani su ve yiyecek satanların Tarkan konserlerinde daha çok satmasının altında seyirciyi dans ettirmesi ve susatması yatıyormuş. Konser başlayınca seyyar satıcılar beleş tepedekilere satış yapmaya geliyor. Ne ararsan var; mısırcı, kestaneci, sigara satan, çay-kahve satan...


Tarkan’ın köfteleri

Tepeyi hıncahınç dolduran nadir isimlerden Tarkan. Mısırcılardan biri “Kimisi işten geliyor, aç. Köfteci tezgahı kurmamış, aşağıdaki büfe de pahalı. Mısır alıyor insanlar. Başkası olsa konser esnasında yatarız. Ama Tarkan burayı da dolduruyor, satışa devam edebiliyoruz” diyor. 3 liradan, 1 saatte 23 mısır satmış. Çıkışta da bir o kadar satış. Yani her konser günü 50 tane satsa 10 günde 1500 lira. Hiç fena değil! Tarkan’ın konser maratonundan en çok memnun kalanlarsa Taksiciler. “Diğer konserlere göre daha çok mu kazanıyorsunuz?” diye soruyorum. Biri “Olmaz mı ablacım? Tarkan bu yaa! Avcılar’dan ve hatta Kartal’dan bile gelen var onun sevdasına” diyor. Diğeri “Biletler pahalı, gelenlerin çoğu da zengin diye düşünüyorum. O yüzden güzel para bırakıyorlar. Kimisi geliyor taksimetreyi açtırmadan bir fiyata anlaşmaya çalışıyor. Tarkan seyircisinde öyle yok” diyor. Görünüşe göre Tarkan konserini hayranlarından daha çok onlar bekliyor. Taksicilerle konuşurken iki de bir şu sesle bölündük: “Tarkan’ın köfteleri bunlar! Konsere gitmeden önce buraya uğrar!” Ekmek arası köfte ve ayran 15 TL. Çıkışta köftecide oturacak yer kalmıyormuş.



‘Bu akşam bendensin’

Tepeye döndüğümde konserin ikinci yarısı başlamıştı. O sırada Yasin geldi, “Konsere girmek ister misin?” dedi. İstemez miyim? Tuttu kolumdan aşağı götürdü, elindeki biletlere tek tek bakarken “Elimizde 13 bilet kaldı. Bunları zararına satacağım, bu akşam sen bendensin” dedi. Kapıdan girerken fotoğraf makinem sorun oldu hemen araya girip onu da halletti. Konserin ilk yarısını beleş tepede, ikinci yarısını hatır köşesinde izlemiş oldum. Sanırım bu işten en kârlı çıkan ben oldum, bedava konser üzerine bir de bu haber!


Ece Ulusum

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.