Bahar geldi; az kaldı mimozalar da açar. Belki ormana, belki deniz kenarına, yeşilliğe doğru yürümek gerek. Yürürken koşturacak mısınız? Yoksa yavaş yavaş mı yürüyeceksiniz? Budist rahip Thich Nhat Hahn, nasıl yürümemiz gerektiğini anlatırken vurucu bir soru soruyor: “Yolun sonunda nereye varacağımızı biliyorsak, bu acele niye? Mezara girmek için koşturmaya gerek var mı?”

Thich Nhat Hahn Vietnamlı bir Zen Budist rahip. Dünyanın farklı noktalarında kendini inzivaya çektiği yerler var. 88 yaşında, durmadan yazıyor, düşünüyor. Derdi şu: Şu an, burada ol! Yani bize “Anı yaşayın” diyor. Hahn’ın derdi insanın kendisiyle. İnandığı şey şu; insanın ruhuyla, aklıyla, nefes alıp vermesiyle ve hatta nasıl oturup kalkacağıyla, nasıl yürüyeceğiyle bir meselesi olması ve bunun üzerinde düşünmesi ve her şeyle, üzerinde yürüdüğü dünyayla, tabiat anayla barışması gerek.


Vakti zamanında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiş, vermemişler ödülü, olsun. Thich Nhat Hahn’ın denediği farklı meditasyon yöntemlerinden biri yürümek. Bir yerlere yetişmek, fazla kilolardan kurtulmak, alıp başınızı yürümek gibi motivasyonlardan hangisiyse sizi yürüten, kimbilir belki de yanlış yürüyorsunuz..


Adımlarınızı bilerek atmanızda fayda var. Bakın Thich Nhat Hahn nasıl yürümemizi tavsiye ediyor? “Nasıl yürünür?” kitabı, Budist rahibin bir bebeğe anlatırmış gibi verdiği tarifle başlıyor: “Ayağınızı hafifçe kaldırın. Derin bir nefes alın. Ayağınızı yere indirirken önce topuğunuzu, sonra ayak parmaklarınızı yere değdirin. Nefesinizi verin. Ayağınızın altında yeryüzünü hissedin. Neredeyse başarmış sayılırsınız!” Bu birinci adımdı. İkinci adımda hatırlamanız gereken şey, bebekliğiniz. Hani yürümeyi öğrendiğiniz vakitler, neşe içinde, heyecan içinde yürüdüğünüz günler. Bunu yeniden hatırlamamız gerektiğini söylüyor çünkü şimdi yürürken dertlerimiz ve tasalarımızla ve büyük bir endişe balonu içinde yürüyoruz ya, o balonu patlatmamız gerekiyor. Thich Nhat Hahn’a göre yürürken acele etmemizin bir manası yok.

Çünkü hepimizin son durağı toprağın altı. Şunu soruyor bize; “Toprağın altına girmek için niçin acele ediyorsun?” Yoo, elbette değil ama işte... İnsan bunu aklına nasıl getirsin? Yürürken kesinlikle yapılmaması gerekenlerden birinin konuşmak olduğunuaklınızda tutabilirsiniz ama değil mi? Hahn, eğer hem yürüyüp hem konuşursak yürüdüğümüz yolun bir anlamının kalmayacağını, attığımız adımların boşa gideceğini söylüyor. Bütün dikkatinizi yürüyüşünüze verdiğiniz takdirde bu daha kısa sürede iç huzuru ve ferahlık getirirmiş, öyle diyor.

Eğer yürürken illa bir şeyler atıştıracaksanız veya yanınızdakiyle konuşmanız gerekiyorsa, duracaksınız. (Bu arada bunu hiçbir şey yapamasa yürürken telefonda konuşan insanlara da söylüyor!) Ya yürürken aklımızdan bir türlü atamadığımız dertlerimizi, tasalarımızı, endişelerimizi nereye bırakacağız? “Zihninizi durdurun” diyor Hahn. “Eğer okyanusta fırtına varsa, fırtınayı okyanusun suyunu boşaltarak dindiremezsiniz, suların dinmesini beklemelisiniz.”

Günde 1 saat yürüyüş ne demek? Becerebilir miyiz? Hahn kitabında bunu başaran insanların devrimci olduğunu yazıyor. Rahip efendiye göre, kısa süre sonra yürümek bir bağımlılık halini alacak. İsterseniz mutfağınıza doğru yürüyün, isterseniz telefonunuzu almak için yerinizden kalkın, bunların hepsi o devrime dahil. Yürürken unutmamanız gereken yerlerin başında ciğerleriniz geliyor. Eğer zorlanıyorsanız, oturacaksınız. Nefes alırken iki, nefes verirken üç adım atmanızı salık verseler de herkes kendi ritmini bulmalı.



Bu çağda yaşasaydı Nâzım Hikmet, rahiplerin inzivalarda yazdığı “Nasıl yürüyeceğiz?” kitaplarına ihtiyacımız olur muydu? Bakın ne diyor Yürümek şiirinde: “...Yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... Yürümek; yürekten gülerekten yürümek...”


Yazı: Elif Key



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.