Sürekli aynı araştırmanın yinelenmesi aslında biraz sinir bozucu. Çocuk bakımında sorumluluğu topyekûn anneye havale ederek yapılan araştırmalardan söz ediyorum. Annesi çalışan çocukların zihinsel gelişimi iyimi olur, kötü mü? Çocuk içe mi kapanır, dışa mı döner?


Avrupa, ABD, Kanada’daki akademik çalışmalarda defalarca didiklenmiş sorular. Babalar, etkisiz eleman...


Son yıllara ait 6 çalışma aynı sonucu vermiş: Kısa ya da uzun doğum izninin, zihinsel gelişim üzerinde etki yapmadığı tespit edilmiş. Üç araştırma ise “Annenin çalışması çocuğun gelişimini olumsuz etkiler” diye sonuçlanmış.


Danimarka’daki son çalışma daha uzun soluklu. Çalışan kadınların çocuklarını 15 yıl boyunca izlemiş, okul başarı grafiğini de mercek altına almışlar. Sonuç: Annesi çalışmayanların notları daha düşük çıkmış. Uzmanlara göre, çifte kazançla aile gelirinin daha yüksek olması, annenin “rol modelliği” gibi faktörler okul başarısında pay sahibi.


Tabii burada Danimarka’nın sosyal politikalarına dair bir parantez açmak gerekiyor. Cömert mi cömert bir ortam: Doğum öncesi 4 hafta, doğum sonrası 14 hafta izin, gerekirse 10 hafta daha. Ayrıca yüklü meblağda çocuk yardımı. Danimarka GSYH’nin yüzde 1.2’sini çocuk yardımı ve kreş bakımına ayırıyor ki, yüksek bir miktar. Bu arada çalışma saatleri de daha kısa. Yani kadınlar açısından fevkalade çalışılası bir memleket.


Danimarkalı değiliz ama biz de çalışıyoruz, bir yandan çocuk büyütüyoruz. Alıştırıyoruz erkek egemen düzeni kadın “istihdamına”. İstihdam tırnak içinde, çünkü toplumların çalışan kadına katlanma çıtası henüz alt ve orta kademe düzeyinde. Üst düzey yönetim mertebelerine erişince kadın profesyoneller daha fazla göze batmaya başlıyor. Uzak, yakın pek çok örneği var. Ancak bir süredir Yahoo’nun CEO’su Marissa Mayer’i izliyorum, Amerikan kamuoyu ve medyadan aldığı abuk subuk eleştirilere iyi katlanıyor diye düşünüyorum.


Hamile CEO olur mu?

Kadın ne yapsa kabahat! Geçen yıl Google’dan Yahoo’nun tepesine transfer olduğu gün 6 aylık hamile olduğunu açıkladı. “Hamileyken o koltuğa nasıl konsantre olacak?” söylenmeleri başladı. Zaten badireler atlatmakta olan Yahoo’ya “37 yaşında hamile kadın transfer edilir mi?” diye çemkirenler oldu. Forbes’un bir yazarı; “Marissa Mayer’in hamile olduğu hissedarlara bildirilmiş miydi? Çünkü tıbbi durumu şirketi etkileyebilir” diye parlak bir soru yöneltti. Sanki hamilelik hastalıkmış gibi. 30‘lu yaşlarda hamileliğin riskli olduğu da iyice vurgulandı.


Beş yıl için 117 milyon dolar ödenen Mayer’in şirket yerine bebeğe bakacağı hatırlatıldı. Kimi medya ukalası da “Şirketi boşver, doğum iznine çık, bebeğine zaman ayır” diye akıl fikir verdi. Kadın milyoner kere milyoner, istese dadı ordusu tutabilir ama bebeğe nasıl bakacağı millete dert oldu. Alt ve orta kademe kadınlarında hamilelik bu kadar mesele edilmiyor, değil mi?


Neyse Marissa Mayer bebeğini dünyaya getireli bir yıl geçti,milletin telaşı da geçti. Sonra başka sorunlar çıktı. Mesela Vogue’un son sayısına verdiği röportaj ve artistik pozlar. Teknoloji şirketinin başındaki kadında fazla seksapel kimilerine battı.


Mayer’i savunan basına göre, onun sadece yönetici değil, Steve Jobs gibi deha düzeyinde teknik kökene sahip olması da kıskançlıkları körükleyen bir unsur. Bir yılda aldığı eleştiri, Microsoft’un CEO’su Steve Ballmer’ın 10 yılda aldığı eleştiriden kat kat fazla.


Mayer’in Vogue röportajındaki kabahati, “Yükselmek için hiç çaba harcamadım, büyük planlar yapmadım, kendiliğinden oldu” demesi. Kadının yükselmek için ille de tırnaklarıyla kazıması gerektiğine inanılır ya, kesinlikle palavra. Belli ki, Mayer de kazımamış. Ama kimse inanmadı. Time Dergisi, “Mayer’de prenses problemi var. Başarıyı kucaklıyor ama ihtirasını itiraf edemiyor” diye yazdı. Dergiye göre Mayer’in “denizkızı ya da süper model gibi uzanarak poz vermesi” değildi sorun; Fortune 500’e giren 21 kadın CEO’dan biri olarak, oraya nasıl eriştiğini anlatması gerekiyordu! Sanki bütün erkek CEO’lar anlatıyormuş gibi.


Bitmedi. Business Insider’ın bir yazarı da “Kadın robot gibi, burnu havada ve ayrıntılarla kafayı bozmuş” diye döktürdü. Oysa Steve Jobs’un “ayrıntılarla kafayı bozmuş olması” en önemli meziyetiydi, öve öve bitiremezlerdi. Ama müteveffa erkekti!


Haber: Ayşe Özek Karasu


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.